Erdoğan: "Komutan kalmadı"
Tutuklu askerler konusunu değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, 24 TV'de canlı yayınlanan "Sansürsüz Özel" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik düzenlenen operasyonları eleştirdi. TSK’nın demokratik parlamenter sistemle uyumlu hale geldiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, askerlere yönelik operasyonların terörle mücadelede motivasyonu olumsuz etkilediğini ve mücadelede büyük bir darbe yenmesine neden olabileceğini belirtti.
TSK’ya haksız saldırı içindeler
Erdoğan, tutuklama kararlarını da eleştirerek “Bakın bunların içinde karacısı var denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar fırkateynlerimiz gemilerimiz vesaire… Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor ya, böyle şey olmaz” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"TSK özellikle bu dönem içerisinde bana göre kendi demokratik parlamenter sistemiyle en uyumlu bir çizgiye gelmiş noktadır. Tabi eksikler yok mu? Var. Bu eksikler de peyderpey gideriliyor. Ancak zaman zaman yani bazı medya organları TSK’ya çok haksız yere saldırının içerisine giriyorlar. Bakın şu anda içeride yani 400’e yakın emekli muvazzaf subay astsubayımız var. Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Ve mağdur veya şüpheli şeklinde zaman zaman çağrılanlar oluyor. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi hele hele çok daha ağır olanı, yani örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Şimdi böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar.
Cezaevinde mamayla beslenenler
(Cezaevlerindekiler için yaşlılık ve rahatsızlık hastalık durumunda kolaylık) Şimdi onları çıkaracağız. Şimdi bunların içerisinde şu anda mamayla beslenenler var, bu duruma düşenler var. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu işi bırakmadan yasayla bu işi çözelim. Çünkü zaten evde bakımı gerektiren bir konu. Ve hapishanede bunlar ciddi manada zaten ikinci bir ezayı cefayı orada çekiyor. Onlar için özel orada hizmetçi vesaire tutacaksınız, o da sağlıklı bir şekilde yürütülmüyor."
Kabine değişikliği değerlendirmesi
Bakanlar Kurulu'nda yapılan değişikle ilgili soru üzerine Erdoğan, "Kabineler göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok. Süreç içerisinde gerçekten zaman zaman bir meslekte bakıyorsunuz zayıflama oluyor, bir performans düşüşü oluyor. Zaman zaman bakıyorsunuz toplumla olan ilişkilerde bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan bir başbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı
olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular" diye konuştu.
Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanlığı döneminde, 10 yıldır elinden gelen bütün gayreti ortaya koyduğunu ve kabinede en uzun görev yapan 5 bakandan biri olduğunu belirten Erdoğan, "Aynı şekilde diğer arkadaşlarımdan bu dönemde göreve başlayanlar olduğu gibi ikinci dönem yine bakanlık yapan arkadaşlarım vardı. Bazılarında bir değişiklik gerektiği için bu adımı attık" dedi.
Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni bir sürecin içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kod olarak '444' dediğimiz 4 4 4 süreci hakikaten çok farklı bir yapıyla birlikte, bir de ülkemizde özellikle eş durumundan öğretmenler meselesinde beklentiler var. Beklentiler noktasında bunu süratle aşmamız gerekir. Eğitim Komisyonu Başkanı olan Nabi Bey'in de bu konulardaki hassasiyetlerini biliyoruz. Aynı şekilde Kültür Bakanlığımızda bazı durumlar var. Çok süratle almamız gereken mesafeler var. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirirken bir düşüncem vardı, o da şuydu, turizmi başlı başına bir olay görmenin yanlış olacağına inanmıştım.
Eğer sadece turizm olarak değerlendirirseniz, o zaman sadece deniz, kum ve güneş olarak bu işi bugüne kadar tanımladılar...Biz olayı böyle değerlendirmeyelim dedik. Arkadaşlarımın birçoğu o zaman muhalefet etti. Dedim ki biz bunu kültürle birleştireceğiz. Kültürle bunun birleştirirsek hem turizm için çok ciddi bir altyapı elde ederiz, bir de kültürel varlıklarımızı süratle restore etme imkanı buluruz. Bu birbirini desteklediği zaman bütün o eserler bir çekim alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla kültür ve inanç turizminde sıçrama yapalım dedik. Bunu biz aynı zamanda eğitimle de bütünleştirdik, sağlık turizmiyle birleştirdik. Daha sonra dağ, yayla bütün bunlarla birleştirmek suretiyle 2012 32 milyonla hamdolsun patladı."
"Makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz"
Başbakan Erdoğan, bunu yeterli bulmadıklarını vurgulayarak, "İstanbul'da mesela otel yetiştiremiyoruz. Rakamlar artık gayet iyi konuma geldi, daha da iyi noktaya yürüyecek. Şu anda girişimcilerimiz İstanbul'da otel yatırımlarını devam ettiriyorlar. Antalya dediğimiz zaman sadece bir mevsim, bir buçuk mevsim turist görebilirdiniz, şimdi 4 mevsime yayılmaya başladı. Oraya doğru eğitimi, konferans meselesini, kongre turizmini oraya doğru öteliyoruz. Bir de özellikle golf turizminde de ciddi sıçramalar oralarda oldu. Aynı zamanda uluslararası futbol takımları da Antalya'ya gidiyor. Bunlar için orası önemli bir merkez haline geldi. Bunlar turizmde potansiyelimizi arttırıyor ve çok daha iyi bir noktaya
geleceğiz. Doğu, Güneydoğu, buralara doğru bu iş yürüyecek ama malum terör belası ister istemez orada bu sıçramayı yapmamızı önlüyor. bu sıçrama oralara doğru yansıdığında biz 32 bırakın 50'yi yakalar yolumuza devam ederiz" değerlendirmesinde bulundu.
İçişleri Bakanının da süreç içerisinde elinden gelen gayreti gösterdiğine işaret eden Erdoğan, "Bir değişimin olması, bütün bunlarla beraber bizim bir şeye inandığımızı açık net ortaya koymam lazım. O da makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz. Bu 1, 2, 4, 10 15 sene olur, hepsi olabilir ama bütün mesele o süre içinde birbirimizi anlayışla kucaklayarak bundan sonraki süreçte dayanışma içinde yolumuza devam edeceğiz" dedi.
"Çözüm sürecinde en ufak bir kesinti düşünmüyoruz"
Erdoğan, "Bugünlerde sizin de çeşitli demeçlerle dile getirdiğiniz Kürt, terör meselesinin halledilebilmesi için yeni bir süreç başladı. Toplumda da bir heyecan oluştu. Siz de çeşitli demeçlerinizde sürecin provoke edilmemesini söylediniz. Nasıl gelişmeler? Son günlerde bir durgunluk, bir askıya alma demeçleri var. Bize anlatır mısınız, ne aşamadayız?" sorusu üzerine, olaya Kürt değil terör meselesi olarak bakmak gerektiğini ifade etti.
Şu anda bir çözüm sürecinin içerisinde olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bizler, bu çözüm sürecinin içerisinde her türlü enstrümanı kullanmayahazırız. Bu süreçte en ufak bir kesinti düşünmüyoruz. Ana muhalefet partisinin 'biz bu işi çözmek istiyoruz ama iktidar yaklaşmıyor' sözleri dürüstçe ifade edilen sözler değil. Nitekim geçenlerde milletvekillerinin yaptıkları açıklamayla baltayı taşa vurdular. Anlayış bunlarda bu. Bunlar daha millet nedir, ulus nedir, kavramı bilmiyorlar. Önce bunları öğrenmeleri lazım. Biz kalktık milletin tanıtımını yaptık.
Bunlar bunu öğrenemedi. Tıpkı asabiyetin tanımını öğrenemedikleri gibi. Bunu da öğrenecekler yavaş yavaş. Ana muhalefete bunun çözüm yeri parlamentodur' diyor. Biz parlamentoda kapalı oturumlar yaptık. Zaten açık oturumlarda hemen her zaman gündemde bu konu. Bunun dışında ben çağrımı yine yeniliyorum; Anayasa değişikliği mi yapılacak, yasa değişikliği mi yapılacak? Ana muhalefetle bizim oyumuz buna yeter.
Yasal düzenlemeye zaten biz yeteriz ama anayasal bir değişiklik gerekiyorsa ana muhalefetle oylarımız rahat rahat yeter. Nedir teklifiniz, gelin bunu yapalım. 3 tane arkadaşıma ben talimatı verdim. Siz de o bana getirdiğiniz 3 arkadaşa talimatı verin otursunlar çalışsınlar, araştırmaysa araştırmayı yapsınlar. Sonra eğer anayasal bir değişiklik gerekiyorsa bunu yapalım. Yasaysa yasa. Bunu dışında genelge vesaire hepsine varız. Yeter ki bu ülkede biz terör belasından halkımızı kurtaralım."
"Kürt kardeşlerimiz değil teröristi bombalıyoruz"
Paris'te öldürülen 3 PKK'lının cenaze töreninde söylenen "Barışı savunduğunu iddia eden Başbakan benim Kürt kardeşlerimi bombalıyor" sözüne de değinen Erdoğan, şunları ifade etti: "Ben Kürt kardeşlerimi nasıl bombalarım? Biz teröristi bombalıyoruz. Neredeki? İnlerindeki teröristi bombalıyoruz. Biz, inlerindeki teröristi bombalarız. Niye? O geliyor polisimi arkasından şehit ediyor, kızlarımızı arabasında giderken tarayarak öldürüyor. Birçok yerde bakıyorsunuz 20 tane 30 tane vatandaşımı tarayarak öldürüyor. Yeri geliyor askerimi, polisimi öldürüyor. Silahların bırakılması demek operasyonların bitmesi demektir. Buna da biz varız. Diyorlar ki 'farklı bir ülkeye gidilse ne olur. Burada bize teminat verilir mi'? 'Evet, buna da hazırız' diyoruz. Elimizden geleni sonuna kadar yaparız."
Anadilde savunma hakkı
"Dağ kadrosunun tasfiyesi hakkında ne diyeceksiniz?" sorusuna karşılık Erdoğan, elinden gelen bütün güvenliği bu noktada temin edeceğini, geçmişte yanlışlar yapılmış olabileceğini, ancak kendilerinin taahhütlerini yerine getireceklerini dile getirdi.
Güneydoğu'nun refah ve huzur ortanına kavuşmasının halkın hakkı olduğuna işaret eden Erdoğan, hareketlerinin, öldürmek için değil yaşatmak için olduğunu dile getirdi.
Anadilde savunmaya imkan getiren tasarının hatırlatılması üzerine Erdoğan, kavramlara dikkat edilmesi gerektiğini, anadilde savunma denilmemesi gerektiğini, herkesin en iyi şekilde kendisini nasıl ifade ediyorsa o şekilde ifade etmesi gerektiğini söyledi.
"Resmi dilimiz bellidir"
Erdoğan, bazılarının bunu çarpıtmak istediğini, "Bu, resmi dil talebini getirir" dediğini ifade ederek, "Geçin bu işi. Bu ülkede dilimiz bellidir; Türkçe... Kendi anadilini öğrenmek vesaire... Biz o konuda her şeyi yaptık. Üniversitelerde yaptık. Şimdi ilk, orta, lise buralarda adımlar atıldı. Seçmeli dersler geldi, öğrenmek isterse gider öğrenir. Nitekim 20 bin civarında talep oldu. Öğrenmeleri için ne gerekiyorsa onu yaptık" ifadelerini kullandı.
"Neden 'Kürt sorunu yok' diyorsunuz?
Başbakan Erdoğan, "Bütün bunları yapıyorsunuz ama 'Kürt sorunu demiyorum' diyorsunuz. Bu, muhatap bazı insanların zihninde geçmiş dönemlerde neden denmemişse sizin de sanki aynı çizgide 'inkarcı, Kürt varlığını kabul etmez' düşüncesinde olduğunuzu düşündürüyor. Neden son zamanlarda ısrarla 'Ben buna Kürt sorunu demiyorum' diyorsunuz?" sorusu üzerine bunun, Kürt sorunu, Laz sorunu, Çerkes sorunu diye çoğaltılabileceğini, durumun ülkeyi bölmeye götürebileceğini söyledi.
Bu ayrımcılığa düşmemeleri gerektiğinin altını çizen Erdoğan, ülkedeki etnik unsurların hepsinin de sorunu bulunduğunu, bunların sorununu çözmenin kendilerine ait olduğunu, bu sorunları çözmekle mükellef olduklarını vurguladı.
"Hakkari'de pislik diz boyu"
Diyarbakır'da Suriçi ile kendilerinin ilgilendiğini anlatan Erdoğan, Diyarbakır'da kavşak düzenlemesi yaptıklarını ancak Büyükşehir Belediyesi'nin oraya iş makinesi koyarak, 'bunu ben yapıyorum' dediğini, burasını Karayolları Genel Müdürlüğünün yaptığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, şu şekilde devam etti: "Onların dertleri oraya bir şey kazandırmak değil. Nereden geçiniyorlar, besleniyorlar? Beslendikleri sadece ideoloji, sadece yatıyorlar kalkıyorlar Kürt sorunu... 'Benim Kürt kardeşime ne veriyorsun?' diye sorduğunuz zaman verdikleri bir şey maalesef yok. Öyle bir hal var ki, hizmet noktasında bir şey almadığı halde oyunu gidip ona veriyor. Belediyelerdeki hizmetleri gazeteci gözüyle bir inceleyin inanın bir şey göremeyeceksiniz. Hele şu Hakkari. İnanın pislik diz boyu. Afrika'ya gittik orada neyse, orada da o. Ama nedense yaşayanlar olaya şehircilikte, hizmetten bakmıyor. 'Bana ne hizmet verdin?' diye sormuyor. Yine oyunu veriyor. Ama 'Herhalde bir gün idrak edecekler, doğru neyse ona gelip oyunu verecekler' diyoruz. Neden Hakkari öyle kalsın? Bütün belediyeler ne para alıyorsa biz oraya da aynı parayı gönderiyoruz. Bir ayrım yok."
Putin'e teklif
Başbakan Erdoğan, "Türkiye AB sürecini unuttu mu?" şeklinde soruya şu yanıtı verdi: "Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil. Her bakanlar kurulunda Egemen bey bize AB ile ilgili sunumunu yapar. Sürekli de Avrupa'dadır, oradaki ülkeleri dolaşır. Şu anda da Şili'de. AB ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki toplantıda."
Konunun takip edildiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "AB bizi unutmak istiyor ama çekiniyor unutamıyor. Halbuki bir açıklasa biz rahatlayacağız. Oyalayacağına bizi, açıklasın biz de işimize bakalım. Oturup konuşuyorsunuz bize kalkıp da hakikaten ikna edeci bir şey söyleyemiyorlar. Kurumlarsa, biz AB'ye uygun kurumlarımızı şu anda olgunlaştırmış durumdayız. AB üyesi ülkelerin içinde birçoğu bizim konumumuzda değil, hepsi ortada. En az 10 tanesi Türkiye ile mukayese edilecek durumda değil. Türkiye'yi almayışlarının sebeplerini biliyoruz, kendileri de biliyor. Biz de bunu bazıları açıklıyor. Ama ben bunu bir televizyon programında söylediğimde farklı yere doğru çekilir. NATO Türkiye'yi, halkı Müslüman olan bir ülke olarak zamanında almış. Ama şimdi yeni, halkı Müslüman olan ülkeleri almakta hep bariyer oluşturuyor, almıyorlar. Bu bir zihniyetin nasıl tıkalı olduğunu gösteriyor. AB de 'NATO'nun düştüğü yanlışa düşmek istemiyorum' diyor."
Erdoğan, Avrupa'da 5 milyon Türk vatandaşının yaşadığına işaret ederek, "Şimdi tabii bu böyle olumsuz bir şekilde gidince siz de ister istemez 75 milyonun bir başbakanı olarak başka arayışlar içeresine de giriyorsunuz. Onun için geçenlerde sayın Putin'e onu söyledim, 'bizi Şangay Beşlisi içine alın' dedim. Alın bizi Şangay Beşlisi içine biz de AB'ye 'allahaısmarladık' diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var?" ifadelerini kullandı.
"İkisi birbirine alternatif mi?" sorusuna Erdoğan, "Şangay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü" yanıtını verdi.
Erdoğan, "Boşanmayı niye onlardan bekliyorsunuz?" diye sorulması üzerine, şu anda kurulmuş bazı münasebetlerin olduğunu ve bunların getirisi olduğunu belirterek, alternatif hazırlamadan böyle bir adımı atmanın doğru olmadığını kaydetti.
"Şangay Beşlisi'ne gelin denilse, Türkiye gider mi gerçekten?" sorusuna Erdoğan, "Gideceğimizi söyledik. 'Gelin denilirse, geliriz' dedik. Pakistan ve Hindistan da istiyor. Onların da talebi var, hep beraber göreceğiz" şeklinde cevap verdi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
SON DAKİKA HABERLERİ | Dikkat! Meteoroloji ve Valilik peş peşe uyardı: Çok kuvvetli olacak!
Şirin Elmas Hanilçi olayı! Şirin Elmas'a ne oldu, nasıl öldü?
Erzurum'da feci kaza! Otomobil alev aldı: 3 kişi can verdi
Depremleri önceden bilmek mümkün mü? Türk araştırmacı geliştirdi! O sistemi anlattı
HABER || Ahmet Özer tutuklandı! İddiaları reddetti: Konuşma dökümü ve hesap hareketleri