"Dink yemdi asıl hedef AK Parti'dir"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro cinayeti, amacı ve şekli itibariyle aralarında maddi, somut bir bağ olmasa bile, hedef, amaç ve kurgulanma itibariyle birbiriyle akrabadır. Hrant Dink cinayetiyle "Hedef Dink'tir. Dink, yem olarak seçilmiştir ama asıl hedef AK Parti'dir" dedi.
Hüseyin Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, anamuhalefet partisi liderinin, iddia olunan Ergenekon terör örgütüyle ilgili "Örgüt nerededir, bana adresini verin de kaydolayım şeklinde ifadelerde bulunurken, Hrant Dink cinayetinin örgüt işi olduğunu söylediğini" belirtti.
Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu, bu örgüt hangisidir? Olayın savcısı diyor ki, bu Ergenekon örgütünün Trabzon şubesidir. Vicdanen, aklımla ve hislerimle Hrant Dink'i katleden Ogün Samast ve Yasin Hayal gibi birkaç kişiden ibaret olmadığına inanıyorum. Tetikçi ve azmettiricinin bu şahıslardan ibaret olmadığına inanıyorum. Beni ve kamuoyunu oraya götüren deliller var" diye konuştu. Hrant Dink olayında Türkiye'de farklı birçok kesimin vicdan muhasebesi yaptığını, mağdur olan ailesiyle empati kurduğunu ifade eden Çelik, bunu Türkiye'nin demokratik hayatı için hayırlı bir gelişme olarak değerlendirdi. Çelik, bu konuda AK Parti iktidarını, iftiraların ve saldırıların hedefi haline getirmenin hakkaniyetle bağdaşan bir durum olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro cinayeti, amacı ve şekli itibariyle aralarında maddi, somut bir bağ olmasa bile, hedef, amaç ve kurgulanma itibariyle birbiriyle akraba olan, birbirine benzeyen cinayetlerdir.
Hedef Dink'tir. Dink, yem olarak seçilmiştir ama asıl hedef AK Parti'dir. 6-7 eylül olaylarını gerçekleştiren karanlık zihniyet neyse, Hrant Dink'e saldırı düzenleten zihniyet de aynı zihniyettir. Türkiye'de bir kaos yaratılmak istendi. Türkiye'nin siyasi istikrarına bir darbe vurulmak istendi.
Ondan önceki altyapıyı da hatırlayalım, 'Misyonerlik faaliyeti kol geziyor' denildi, 'Her yerde apartman kiliseler oluşturuluyor' denildi, 'vatan toprakları satılıyor' denildi, 300 tane Kuvayı Milliye Derneği kuruldu ve bunlar kirli propaganda yapmaya devam ettiler. Sanal ortamda, gayri müslimlere ciddi saldırılar oldu.
Hrant Dink olayı kime hizmet etti, katledilmesi kimin işine yaradı meselesine baktığımızda, bu hadiseyi tesadüfi gerçekleşmiş olarak değerlendiremezsiniz. Alparslan Aslan, güya başörtüsü gerekçesiyle Danıştay mensuplarına saldırmıştı. Böyle lanse edildi kamuoyuna. Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ziyareti esnasında yaşananları, cumhurbaşkanlığı seçimi, e-bildiri, Cumhuriyet mitingleri bir arada değerlendirildiğinde hedefin ne olduğu çok net ortaya çıkıyor."
Çelik, birilerinin hem Hrantçı hem Ergenekoncu olduğunu, bunu anlamakta zorlandığını söyledi. Hükümetin, Hrant Dink olayında hassasiyet ortaya koyduğunu, failin 36 saat içinde yakalanmasının bunu gözler önüne serdiğini kaydetti.
Uludere'deki bombalama
Çelik, Uludere'de hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine ödenecek olan 123'er bin TL'lik paranın BDP yetkilileri tarafından "kan parası" olarak nitelendirilmesine tepki göstererek, "İstismarcılar ve bunun rantından yararlanmaya çalışanlar, gidip o insanlara 'kan parasını kabul etmeyin' demiştir. Devletimiz, şehit ailelerine ev iş sağlıyor buna kan parası mı diyeceksiniz? Kan parası, kan davalarında birisi kaste mahsus adam öldürdüğü zaman barışırken ödenen paradır" diye konuştu.Çelik, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik, Uludere'ye yaşananlara ilişkin "Efendim 50 kişilik bir grup var. Bunlarla ilgili ne yapalım dendiğinde siz vurun demediniz mi?" sözleriyle yüklendiğini anımsatarak, "Sayın Başbakanımızla bizatihi görüştüm. Sayın Başbakan 'Bu ifade hem yalan hem iftiradır. Ben böyle bir şey demedim' diyor. Sayın Başbakanın böyle bir vicdansızlık içinde olması asla sözkonusu olamaz" dedi.
Heron görüntülerinin, mahkemelere verilmediğine ilişkin iddiaları da yalanlayan Çelik, 23 Ocak günü Genelkurmay Başkanlığı tarafından bu görüntülerin özel kurye ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na verildiğini ve Ankara'da olayı soruşturan yetkililere de görüntülerin izlettirildiğini dile getirdi.
Erdoğan'dan Anter'e vatandaşlık vizesi
Musa Anter'in oğlu Anter Anter'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın izniyle Türkiye'ye gelip babasının mezarını ve memleketini ziyaret ettiğini anımsatan Hüseyin Çelik, "1972'de Anter Anter vatandaşlıktan çıkarıldı. Sayın Başbakan, İçişleri Bakanlığı'na talimat vermiştir. Anter Anter'in müracaat etmesi halinde yeniden en seri şekilde vatandaşlığa kabulü sağlanacaktır ve bu kara leke de gündemden çıkarılmış olacaktır" dedi.
BDP yöneticilerinin "öyle ama siz Musa Anter'in kitabını yasakladınız" şeklinde suçlamalarda bulunduğunu da anımsatan AK Parti Sözcüsü Çelik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 9 kitapla ilgili başvurusunun şu an mahkeme gündeminde olduğunu, bu kitaplar arasında Anter'in iki kitabının da yer aldığını ancak kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmadığını dile getirdi.
6 PKK'lı da mı öldürüldü?
Konuşmasının ardından, basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Çelik, Uludere'de vatandaşlarla birlikte 6 teröristinde öldürüldüğüne ilişkin istihbarat raporları bulunduğuna ilişkin haberlerin anımsatılması üzerine, "Bu bir istihbarat kaynağı tarafından doğrulanmamıştır. En azından bizde, istihbarat görevlileriyle yapılan görüşmeler sonucunda iktidar kanadında hükümette, böyle bir bilgi sözkonusu değildir. Bazı çevreler çeşit çeşit komplo teorileri üretiyorlar. Varsayın ki aralarında 6 tane terörist var. Bunun doğru olduğunu sayın. Bir gemide 9 cani bir masum olsa o gemiyi batıramazsınız. Teröristler kendilerine kalkan yapabilir. Hiçbir hukuk devleti bile bile kurunun yanında yaş da yansın diye ama oraya saldıramaz" diye konuştu.
ABD Büyükelçisine basın özgürlüğü yanıtı
AK Parti Sözücü Hüseyin Çelik, ABD Büyükelçisi Riciardione'nin, basın özgürlüğüne yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine, şöyle konuştu: "Gazetecilerin içerde olmasını ben anlamıyorum diyor. Anlamaması normal çünkü o dava dosyasının hepsine vakıf olduğu kanaatinde değilim. Ben de gazetecilerin içerde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Gazetecilik yaptığı için bir insan içeri girdiği zaman ben sayın Riciardione'den daha sert tepki gösteririm. Düşünce özgürlüğüne sonuna kadar evet.
Matbaacılık saygın bir meslektir ama orada sahte para basarsanız polis orayı basar. O zaman kimse 'bu matbaacılardan ne istiyorsunuz' hakkına sahip olmaz. Otelcilik saygın bir iştir ama orada fuhuş yaptırılırsa polis orayı basar. Kimse, 'otelcilerden ne istiyorsunuz' diyemez. Bir taraftan basın kartı taşıyacak, basın mensubu kimliği taşıyacak ama bir taraftan da terör örgütleriyle koyun koyuna olacak. Bu dünyanın her yerinde adli idari kovuşturmaya sebep olur.
Zaman zaman Türkiye'de de insanlar düşüncesini ifade ettiği için mağdurolmuyor mu? Bununla ilgili istisnai örnekler vardır. Bununla ilgili olarak iktidar olarak biz de tepkimizi gösteriyoruz. Eğer bu, şiddeti kutsamak, terörü öngörmek, eğer bu terörü tahrik ve teşvik etmek veya birine lojistik destek sağlamak anlamındaysa bu takibi farklıdır."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Hafta sonu plan yapanlar dikkat! Meteoroloji uyardı: Çok kuvvetli sağanak geliyor
Tarifsiz acı! Altay Toprak bebeğe veda: “Oğlumu öldürdüler”
HABER || Sağanak geliyor: Bu illerde yaşayanlar dikkat! Prof. Dr. Orhan Şen saat verip uyardı
SON DAKİKA HABERİ || Narin Güran cinayeti davasının seyrini değiştirebilir! 'Isırık izi' detayı ortaya çıktı
Gözler Beştepe'deydi! Erdoğan - Bahçeli görüşmesinin kodları neler?