"Eğer anneler ellerinde mumlarla, karanfillerle adalet için kendi çocuklarının mezarına sarılmak için, her Cumartesi bir meydanda oturmak ve sessizliğin içinde ses olmak zorunda kalıyorsa, emin olun ki bir gün birileri adaletsizliğe uğradığında ses çıkaracak kimse kalmaz. Bugün Türkiye çok büyük adaletsizlik sarmalı girdabı içerisinde. Herkes adaletten bahsediyorsa ve adalet istiyor. Ama uzun yıllar boyunca Cumartesi Anneleri'nin adalet çağrısını duymayanlar bahsediyorsa adaletten emin olun ki o kavramın hiçbir değeri hiçbir anlamı yoktur. 17 bin faili meçhulün, binlerce kayıbın dökülen onca gözyaşının ve kanın bugün hala yaşandığını görüyorsak ve bu gerçeğin içinde biz direnme mücadelesi veriyorsak, emin olun bu bize iki şeyin değişmediğini gösterir. Bir bu topraklarda egemen siyasi anlayış değişmemiştir. O, 90'lı yıllardaki faili meçhullerin kayıpların sorumluları ile birlikte, devlet yöneten var bugün karşımızda. 17 bin faili meçhulün ve işkencenin sorumlularıyla birlikte, Türkiye'yi kayıplar işkenceler katliamlar coğrafyasına dönüştüren bir iktidar var karşımızda. Değişmeyen şey iktidar anlayışıdır. Ama değişmeyen bir başka şey daha var. O da anaların ve adaletin gerçeğin mücadelesindeki direnişi. Aradan yıllar geçse de bizler bu meydanlarda adalet ve özgürlük taleplerimizi haykırmaya devam edeceğiz. Sessizliğimiz ses olacak. Bu sessiz meydanlardaki çığlığımız, seslenişimiz, adil ve özgür bir yaşam temeli ve mayası olacak. Bu alanlarda adaleti aramaktan ve adalet mücadelesini yürütmekten vazgeçmeyeceğiz."