hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    CHP'li Koç'tan "1 Mart tezkeresi" açıklaması

    CHPli Koçtan 1 Mart tezkeresi açıklaması
    expand

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, "1 Mart tezkeresine ait gizli oturum tutanaklarının açıklanması talebiyle CHP Grubu, TBMM Danışma Kurulu'na öneri götürecek" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlığında toplandı.

    Koç, toplantı sürerken düzenlediği basın toplantısında, MYK'da ele alınan konular hakkında bilgi verdi, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Irak krizi konusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, (TSK) yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki veren Başbakanlık tezkeresinin reddedilmesinin üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Koç, 1 Mart tezkeresinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurul tutanaklarının, yasal 10 yıllık sürenin dolmasının ardından açıklanmasını isteyeceklerini söyledi.

    Koç, "1 Mart tezkeresine ait gizli oturum tutanakları, 1 Mart öncesinde 6 Şubat ve Şubat ayı ortalarında 2 tane daha gizli tezkere olmuştu, bütün bunların, gizli oturum tutanaklarının açıklanması talebiyle Meclis İç Tüzüğü'nün 19. maddesi gereği CHP Grubu, Danışma Kuruluna öneri götürecek" dedi.

    Tutanakların açıklanmasıyla o gün yaşananların bugünün gerçekleriyle değerlendirilebileceğini, bunda büyük siyasi yarar gördüklerini savunan Koç, şöyle konuştu:

    "Bu neden önemli çünkü 90 ila 100 arasında AKP milletvekilinin bu tezkerenin görüşülmesi sırasında ret oyu verdiği tahmin ediliyor. Kayıtlar açıklanırsa kimin ret, kimin kabul oyu verdiği ortaya çıkacak. Bu ret oyu veren milletvekillerinin daha sonraki süreçte, 2007 seçimlerinde, listelerde yer alıp almadığı ortaya çıkacaktır. Yani AKP kendi içerisinde de 1 Mart tezkeresini 2007'de siyaseten muhasebeleştirdi mi, muhasebeleştirmedi mi bunun yansımaları da olacak."

    Koç, 1 Mart tezkeresinin, "Arap Baharı" olarak adlandırılan süreç gibi benzer gelişmelerle beraber değerlendirilebilmesi için de tutanakların açıklanması gerektiğini anlattı.

    "Çözüm mü aranıyor, süreç mi yönetiliyor"

    Konuşmasında, terör sorunu konusundaki çözüm süreci ve bu kapsamdaki gelişmelere de değinen Koç, "Gerçekten bir çözüm mü aranıyor, yoksa bir süreç mi yönetiliyor" ifadelerini kullandı.

    "İmralı" kelimesinin bir adanın adı olmaktan öte siyasi kararların alınabileceği, siyaseten bir referans noktası olarak değerlendirilebilecek bir merkez gibi sunulmaya başlandığını ileri süren Koç, süreçle ilgili net açıklama ya da resmi bir bilgilendirme olmadığını söyledi.

    Gelişmelerin, niyet okuma, siyasi fal bakma, üst düzey uçuk, kaçık, ayağı yere basmayan temenniler etrafında yürüdüğünü iddia eden Koç, medya aracılığıyla toplum mühendisliği yapıldığını savundu.

    "Masanın bir ucunda Öcalan, diğer ucunda da Erdoğan"

    CHP'nin, terörün sona ermesi, akan kanın durmasından yana olduğunu ancak bunun için girişimlerin meşru zeminin TBMM olduğu, sürecin de kamuoyu önünde açıklıkla yürütülmesini savunduğunu hatırlatan Koç, Hükümetin kendilerini bilgilendirmediğini öne sürdü.

    Koç, Hükümet yetkililerinin yaşananlar hakkında diğer siyasi partileri bilgilendirmesi gerektiğini, bunun için TBMM'de yapılacak bir kapalı oturuma da hazır olduklarını söyledi.

    Koç, "Adada bir masa, masanın bir ucunda Öcalan, masanın diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan. Görülen fotoğraf bu. Doğrudan terör örgütüyle terör örgütü lideriyle devletin, başbakan eliyle görüşmesi" değerlendirmesinde bulundu.

    Bir pazarlık yürütüldüğünü öne süren Haluk Koç, "Başbakan bu süreçten, bu pazarlıktan ne talep ediyor, ne alıyor, Öcalan ne alıyor? Bu soruları sormak hakkımız" diye konuştu.

    Haluk Koç, terör örgütü tarafından ortaya sürülen bazı yaklaşımlarla ayrışma temelli arayışlar, bunun üzerine inşa edilen siyasetler ve bu siyaset arayışının terör, silah şantajıyla tehdidiyle ayakta tutulması gerçeği ortada dururken sorunun çözülüp çözülemeyeceğinin iyi sorgulanması gerektiğine de dikkati çekti.

    "Savaş koşullarından mı bahsediyoruz?"

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız" sözlerini de değerlendiren Koç, Erdoğan'ın, söylediği sözün yarattığı toplumsal tepkiyi örtme gayreti içinde olduğunu iddia etti.

    Vatandaşın milliyetçilikten anladığının vatanseverlik, ülkeyi sahiplenme olduğunu ifade eden Koç, "Başbakan bunları mı ayaklar altına alıyor" diye sordu.

    Erdoğan'ın, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın İmralı Adası'ndaki görüşmenin ardından kullandığı "tutsak" ifadesine karşılık vermediğini ileri süren Koç, şunları kaydetti:

    "Bu ifadeler ortaya konduğunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin, zedelense de hala bir hukuk devleti olduğunu ve bu hukuk devletinin de bir Başbakanı olarak senin, şunu söylemen gerekirdi; gerçekten Türkiye Cumhuriyeti elinde tutsak kavramı içinde değerlendirilecek kişi var mı? Savaş koşullarından mı bahsediyoruz? Türkiye Cumhuriyeti hukuku içerisinde takibata uğrayan ve bu çerçevede tutuklu olanlar var. Bunlar tutsak mı?

    Bu konuya hemen, açık cevap ver. Ayaklar altına alınan milliyetçilikten sonra 'devletin elinde tutsak var' sözüne Başbakan'dan bir açıklama gelememesi... Kim bu tutsaklar, bu kavramın anlamı ne? Sayın Kılıçdaroğlu'na laf yetiştireceğine, çık bunları söyle milletin önünde. 'Hayır' de. 'Türkiye Cumhuriyeti'nin elinde tutsak yok. Türkiye Cumhuriyeti kanunları gereğince takibata uğrayan, tutuklanan insanlar var' de. Senden beklediğimiz bu."

    "Başbakan'ın kişisel tercihine karışmayız"

    Başbakan Erdoğan'ın "Gerekirse baldıran zehiri" içeriz ifadesinin bir bunalım tablosunu ortaya koyduğunu ileri süren Koç, "Başbakan'ın kendi kişisel tercihine karışmamız mümkün değil. Baldıran zehrini içip içmemesi kendi bileceği iş, ancak kendisiyle beraber Türkiye'ye baldıran zehiri içirmesine asla izin vermeyiz. Türkiye'nin Başbakanın beceriksizlikleri, kişisel hesaplarıyla kendi eliyle ve uygulamalarıyla Türkiye'nin siyasi intiharı asla kabul edilemez" diye konuştu.

    Özelleştirme ihaleleri

    Koç, konuşmasında Erdoğan'ın "Otoyol özelleştirilmesiyle ilgili bir çalışma yaptık, rakamlar çok yüksek. Rakamlar böyle çıktıktan sonra, ben böyle verirsem vatana ihanet ederim" sözlerini de değerlendirdi.

    Başkent Doğalgaz'ın da özelleştirme kapsamında 1 milyar 300 bin dolar bedelle Torunlar Grubu'na verildiğini hatırlatan Koç, "Başbakan'ın vicdanında köprü ve otoyol özelleştirmesi gibi Başkent Doğalgaz'ın bu meblağa Torunlar'a verilmesinde acaba bir vatana ihanet duygusu depreşiyor mu, depreşmiyor mu? Yoksa o devredilen grup, Başbakan için özel mi, özel bir yakınlık var mı? Bir yandaşlık bir yol arkadaşlığı var mı" ifadelerini kullandı.

    Koç, İstanbul'da Beyoğlu ve Sultanahmet Adliye Saraylarının da birtakım vakıflara, Beyoğlu Adliye Sarayı'nın Başkent Doğalgazı alan Torunlar Grubu'na verildiğini ileri sürerek, bunun da ne karşılığında gerçekleştiğinin kamuoyuna açıklanması gerektiğini savundu.

    Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Koç, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde, bazı parti yöneticileri ve akademisyenlerin bir araya gelerek, çözüm süreci kapsamındaki gelişmeleri değerlendirdiklerini söyledi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, CHP'nin Türkiye'nin önemli bir sorunu hakkında toplum kesimlerinin görüşlerini öğrenmek üzere toplantılar yapmasının doğal olduğunu vurguladı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow