Çekiç Yarası: Bu alçak saldırı öyle bugün gelen bir saldırıdan ibaret değil!
Cuma ve cumartesi günü art arda gelen şehit haberleri ile Türkiye yasa boğuldu. Irak'ın kuzeyindeki Pençe - Kilit Harekâtı bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada 12 askerimiz şehit oldu Pençe-Kilit bölgesinde üs bölgesine sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan askerlerimizin cenazeleri, Şırnak’ta Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in de katıldığı törenle memleketlerine uğurlandı. Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge hain terör saldırısı ile ilgili bir yazı kaleme aldı.
Dün şehitlerimizin fotoğraflarına bakarken bir an çok gerilere gittim. Yaklaşık 30 yıl öncesine. Rahmetli Bülent Ecevit’in Ankara Oran sitesindeki evindeyim.
Gündem rahmetli Baykal’ın yaptığı birleşme çağrısı... Ama bir başka konu var ki... 50 yıldır yakamızdan düşmeyen o terör. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan terör. O günlerde bölgeye gelmesi tartışılan “Çekiç Güç...”
İşte o gün Bülent Bey’e sormuştum:
-Efendim bir de Çekiç Güç meselesi var. Biliyorsunuz ABD ve İngiliz kuvvetleri Irak’ın kuzeyindeki sivilleri Saddam’ın saldırısından korumak için Türkiye ve bölgeye konuşlanıyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ecevit yerinden kalktı. Bir harita getirdi ve şöyle dedi: “Bakın Fatih Bey, bu Çekiç Güç orada bir terör bataklığı yaratıyor. Bu ileride Türkiye’nin başına çok büyük sıkıntılar yaratacak.”
Bu kadar net. Bu kadar kısa bir cümle... İşte arkadaşlar, yıllar sonra tam da böyle bir bataklıkla uğraşıyoruz.
Ecevit’in bir cümlesi daha vardı:
“Bölgesel güçler olarak bizim çözmemiz gerekir.”
Belki yaşı genç olanlar hatırlamaz.
Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgalinden sonra koalisyon güçlerinin müdahalesi olmuş. Saddam Kuveyt’ten çekilmiş ve Irak’ta ayaklanmalar başlamıştı. Ayaklanmalar üzerine Saddam Irak’ın kuzeyindeki Kürt ve Türkmenlere ateş yağdırmıştı.
İşte o Çekiç Güç bu sivilleri korumak amacıyla geliyordu. Ama rahmetli Ecevit başka türlü düşünüyordu. Özetle “Bir bela geliyor” diyordu. Çekiç Güç’ün şemsiyesi altında terörün serpileceğini söylüyordu. O günlerde Irak’ın kuzeyinde Peşmergeleri ordulaştıran ABD’ye “PKK’ya destek verme” dediğimizde, “Ben PKK ile değil Peşmergelerle birlikteyim” cevabını veriyordu.
Sonunda Irak’ın kuzeyinde PKK’nın en önemli kampları oluşmuştu. Burada eğitilen teröristler yıllarca Türkiye’ye saldırmıştı.
VE SURİYE’NİN KUZEYİ
Geldik bugüne... Şimdi dikkat edin bu defa Suriye’nin kuzeyindeki sivilleri Esad’dan korumak için yine bir ABD kuvveti var. Dün yazdığım ve “gölgelerin savaşı” dediğim bölge. Fırat’ın doğusu. Suriye’nin en değerli petrol bölgesi Deyrizor, Haseke ve çevresi. Sanki tarih tekerrür ediyor.
Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi bu defa Suriye’nin kuzeyinde, ABD güçleri bizim PKK’nın devamı dediğimiz YPG’yle birlikte ortak tatbikat yapıyor. İnanılmaz silah yardımları yapılıyor.
Türkiye defalarca söylüyor. Belgeliyor. YPG militanlarının PKK bağlantılarını fotoğraflarıyla masaya koyuyor. Ama değişen bir şey yok. ABD, YPG’yi terör örgütü olarak görmüyor. Çünkü ABD’nin menfaatleri farklı. Bizim menfaatlerimizle örtüşmüyor. ABD Kuzey Irak’ta olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinde de kendisine bağlı yerel bir güç olsun istiyor.
Özellikle İran’a karşı bir güç, Mesele İran olunca elbette bu durumu İsrail de destekliyor. Öyle ya; Devletler arasındaki ilişkiler aşkla değil, menfaatle yürüyor.
Neyse ki Türkiye kendi göbeğini kesti. Peş peşe harekâtlarla Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge oluşturdu. Ama buna rağmen yıllar önce açılan o “Çekiç Yarası” bir türlü kapanmıyor.
Üstelik değişik isimlerle devam ediyor.
CEMİL ÇİÇEK’İN HATIRLATMASI
“Çekiç Güç” günlerini en iyi bilen isimlerden birisi dönemin bakanlarından Cemil Çiçek’tir. Cemil Bey sağduyulu bir kişi olarak o günleri anlatırken şöyle demişti: “Maalesef Türkiye o dönemde gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikledi. Yanlış iliklediği için de düzeltmekte zorlanıyoruz. O gün Irak’ın kuzeyindeki gelişmelerin aktörleri olanlar, bugün Kuzey Suriye’deki aynı aktörler.”
Evet arkadaşlar... Özellikle genç kardeşlerim için tarihten gelen bu “Çekiç Yarası”nı hatırlatmak istedim. Yani bu alçak saldırı öyle bugün gelen bir saldırıdan ibaret değildir. Geçmişi vardır. Kökleri vardır. Sorsanız mesela;
-Bu teröristler bu kadar gelişmiş teknoloji silahlarını nereden buluyorlar?
Cevabı hepimiz biliyoruz. Ama bildiğimiz bir şey daha var ki o da şudur:
-Vatanımızın sınırları Körfez’deki emirliklerde krallıklarda olduğu gibi;
Irak ve Suriye’de olduğu gibi; Başkalarının haritalara koyduğu cetvellerle çizilmedi.
Bu sınırlar bir milletin kahramanlıklarla dolu Kurtuluş Savaşı’yla çizildi. Bu bağımsızlık kan akıtılarak kazanıldı. Başkalarının görmek istemediği gerçek de işte budur... Bir kez daha bu vatan için, bu millet için şehit düşen kahramanlarımızın önünde saygıyla eğliyorum. Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum. Ve bütün kalbimle “barışın hâkim olacağı” günleri diliyorum..