hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Faruk Çelik: "Çok üretim güvenliği riske ediyor"

    Faruk Çelik: Çok üretim güvenliği riske ediyor
    expand

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Faruk Çelik, "Kimin nerede ne ihmali var, kimin nerede yok, bunlar çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Çok üretim, maalesef, güvenliği riske ediyor. Bunu da ifade ediyorum. Onun için, bu konuları, inşallah önümüzdeki dönem içerisinde sağlıklı bir noktaya taşıyacağız" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çelik, TBMM Genel Kurulu'nda konuştu.

    Faruk Çelik, "1984 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından açılmış, 2009 yılından itibaren mevcut şirket tarafından rödovans yoluyla işletilen ocakta, 13 Mayıs saat 15.00 sularında, bugüne kadar yaşadığımız en büyük maden faciasıyla ülke olarak, millet olarak karşı karşıya kaldık. Öncelikle maden şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum, yakınlarına, milletimize başsağlığı diliyorum. Acı gerçekten çok büyük ve bu acı 76 milyonun acısı. Bunun yanında, bir diyalog insanı ve gerçekten çözüm insanı olarak tanıdığımız ve birlikte uzun yıllar Parlamentoda bulunduğumuz Mevlüt Aslanoğlu kardeşimize de Allah'tan rahmet diliyorum. Ben, Mevlüt Aslanoğlu'nun Parlamento için, Cumhuriyet Halk Partisi için büyük bir kayıp olduğunu da bu vesileyle ifade etmek istiyorum" dedi.

    Faruk Çelik, şunları söyledi:

    "Bir diğer konu da, gerçekten hepimizi üzüntüye boğan bu Soma hadisesinden sonra muhalefetiyle iktidarıyla sorumlu siyasetin örneklerini ortaya koyan bütün siyasi partilere, siyasi parti gruplarına da, burada, ben, şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.

    Ayrıca, kurtarma faaliyeti dediğimiz veya olay yerindeki o krizinin yönetimiyle ilgili başta Sayın Enerji Bakanımız olmak üzere bakan yardımcılarına, tüm kamu kurum kuruluşlarına, siyasi parti liderleri, temsilcilerine -hasılı 76 milyonun gönlü oradaydı, hüznü oradaydı- emeği geçen herkese de şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle önemli bir hadise gerçekleşiyor ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı olarak, ne yazık ki, o gün o saatlerde ilk dakikalarda oraya ulaşma imkânım olamadı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şunu sizlerle açıkça paylaşmak istiyorum ki, daha önce programlanmış ve mutlak surette tetkikinin yapılması gereken bir tedavi süreciyle ilgili olarak hastanede bulunurken ve o tedavi sürecinin de diğer kişilerle, üçüncü şahıslarla temasını engelleyen bir tablo arz etmesinden dolayı, perşembe günü saat on ikiye kadar orada kalmam dolayısıyla yaşanan bazı spekülatif değerlendirmeler oldu. Belki benim birinci dakikadan itibaren bir açıklama yapmam doğru olurdu ama bu açıklama, yaşanan hadisenin büyüklüğü karşısında doğrusu dilimin, elimin, kalemin varmadığı bir olaydı.

    Kişisel bir durumu böyle büyük bir facianın önüne çıkarma gibi bir talihsizliğe de düşmek istemediğimden dolayı bu açıklamanın gelmeyişi bazı spekülatif değerlendirmelere neden oldu ama çok şükür, sağlığımız yerinde, yapılan tetkikler olumlu neticelendi.

    Ama şunu da bütün arkadaşlarımız biliyorlar ki bu ve benzeri olaylarda, hepimizin -sizlerin, bizlerin- sorumlu siyasetçi, sorumlu insanlar olarak olay anında orada olmanın, bir kere, sorumluluğuyla hareket edeceğimiz konusunda kimsenin endişesinin olmaması gerektiğini de belirtmek istiyorum. O saatten itibaren Çalışma Bakanlığının Bakan Yardımcısı, Teftiş Kurulu başkanları, bütün teknik heyetleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan ve yöneticileri olay yerine anında intikal etmişlerdi; onu da belirtiyorum."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "4 tane önemli başlık vardı"

    Faruk Çelik, "Türkiye'de 1 milyon 538 bin iş yeri var, kamuyu da ilave ederseniz bu sayının daha da artacağını biliyorsunuz. Çalışan olarak şu anda kayıtlı 19 milyon çalışan var, bunu da 3'le veya 4'le çarpacak olursanız, toplumun tümünü ilgilendiren bir tabloyla karşı karşıyayız. Nedir bu? İş sağlığı güvenliği meselesi. İş sağlığı güvenliği 76 milyonu ilgilendiren bir konu başlığıdır, çalışma hayatının en önemli konu başlıklarından bir tanesidir" diye konuştu.

    Çelik şöyle dedi:

    "Şimdi, 61'inci Hükûmet kurulduğu zaman, benim de ilk bakan olduğum zaman önümüzde 4 tane önemli başlık vardı. Bunlardan bir tanesi sosyal güvenlik reformu, diğeri iş sağlığı güvenliği mevzuatı, sendikal mevzuat ve istihdamla ilgili, kriz döneminde yaşanan, gündeme getirilmesi gereken önemli paketler. 2008 yılında sosyal güvenlik reformu hayata geçirildi, 1 Mayıs tatil edildi, çalışmalar yapıldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    O esnada kabine değişikliği oldu, Devlet Bakanlığına geçtik. Devlet Bakanlığından iki yıl sonra, yirmi ay sonra tekrar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görevlendirilince hemen iş sağlığı güvenliği… Birinci dönemde sosyal güvenlik reformu, ikinci dönemde ilk ele aldığımız yasa iş sağlığı güvenliği mevzuatı idi. Oturduk taraflarla, işçisiyle, işvereniyle, siyasi parti gruplarıyla çok uzun değerlendirmeler, bir yıllık tekrar bir ek çalışma neticesinde bu yasayı Parlamentoya taşıdık ve 30 Haziran 2012 tarihinde iş sağlığı güvenliğiyle ilgili müstakil bir yasa Parlamentodan geçmiş, yürürlüğe girmiş oldu.

    Neler çekildi, ne gibi sıkıntılarla karşılaştık, onu bugün anlatacak değiliz tabii ama o yasa önemliydi, o yasanın da "background"u vardı biliyorsunuz. Dünya 19'uncu İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi yapıldı İstanbul'da, 19'uncusu Türkiye'de yapıldı. 1952 yılından beri yapılan bu önemli kongrenin 19'uncusu Türkiye'de yapıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu kurdu, madenlerle ilgili tespitleri vardı. Onun arkasından da biz bu İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın Meclisten, Parlamentodan geçip yasalaşması için çabalarımızı sürdürdük."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "İlk kez müstakil bir yasaya kavuştuk..."

    Faruk Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Bunun yasa olarak çıkması son derece önemliydi çünkü ilk kez müstakil bir yasaya kavuştuk iş sağlığı ve güvenliği açısından ama bunun farkındalığı çok daha önemli. İş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalık önem arz ediyor. 81 ilde, bütün ticaret sanayi odalarında, bütün sivil toplum örgütleriyle yaygın bir şekilde bu farkındalığın gelişmesi, artırılması konusunda çalışmalar yaptık. Cuma günü bile Aksaray'da böyle bir program var, bu olaylardan dolayı iptal ettik ama sürekli iş sağlığı ve güvenliği konusunu gündemde tutma zorunluluğunu hissettik.

    Şunu da üzülerek ifade etmek istiyorum, bütün kesimler için geçerli: Yani magazin haberlerine gösterilen ilginin ne kadar iş sağlığı ve güvenliğine gösterildiğini bütün kesimlerin de kendilerine sorması gerekiyor. Ben istatistiki olarak baktım: İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası Parlamentoya geldiği zaman bir ay içerisinde yedi, sekiz haber olmuş ama bir müessif olay meydana geldiği zaman yüzlerce haber bir gün içerisinde işleniyor. Bunu, hepimizin bir kez daha kendisini bir öz eleştiriye tabi tutması gerektiğini vurgulaması için söylüyorum.

    AB ve ILO standartlarında çıkardığımız bu yasa ne getiriyor?

    1)Bu yasa bütün çalışanları kuşatıyor, bütün çalışanları kapsamı altına alıyor.

    2)Risk değerlendirme zorunluluğu getiriyor yani bir yerde risk varsa o risk varken orada faaliyette bulunamazsınız.

    3)Acil durum planları getiriyor. Acil durum planı ne? İşveren "Acil durum olabilir bu iş yerinde." deyip planlar yapacak, plan yeterli değil aynı zamanda tatbikatını da yapacak ve çok tehlikeli iş yerinde her yıl bunu bir kez yapmak durumundadır. Son derece önemli şeyler.

    4) Bütün çalışanlar iş sağlığı güvenliği eğitiminden geçecek. Bu eğitim, baret, diğer teknik alet edevat nasıl kullanılır, nasıl bunlar elde edilir ve bunlar nasıl faaliyete geçirilir konusunda bir eğitim ama esas mühim olan yaptığımız düzenleme şu: Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde mutlak suretle çalışanların mesleki eğitim zorunluluğu var yani o sertifikayı almadan çok tehlikeli işlerde ve tehlikeli işlerde personel çalıştıramazsınız, eleman çalıştıramayacaksınız."

    Faruk Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:

    "İş yeri hekimi uygulaması ve iş güvenliği uygulaması bu dönemde geldi. Teknik gelişmelere uyum sağlama zorunluluğu getirdik. Yeni bir teknoloji mi var? İşin sahibi bu teknolojiye uyum sağlamak durumunda. Bu önlemlerin işveren tarafından takip ve gözetilmesi zorunluluğu var.

    'Bareti verdim efendim' Bareti vermek çözüm değil, bareti kullanıp kullanmadığını denetlemek zorundadır işveren. Aynı zamanda da çalışan için, çalışana getirilen bazı yükümlülükler var. Şimdi, bazı değerlendirmeler yapılıyor, deniyor ki: "Efendim yasa var ama ILO'nun bazı sözleşmeleri var."

    Bakınız, ILO'yla ilgili 155, 161 ve 187 sayılı çerçeve sözleşmelerini Parlamentoda imzaladık, yürürlüğe koyduk. 176'nın yanında 167, inşaat ve madenlerle ilgili ILO sözleşmeleri var. Şu anda kurumlardan görüşler alınıyor, diğerleri gibi Parlamentoya gelecek ama şunu ifade etmek istiyorum: Çıkardığımız İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bu sözleşmeleri kuşatan, bu sözleşmelerin gerisinde olmayan, aksine, ilerisinde olan bir düzenlemedir. Bunu, özellikle üzerine vurgu yaparak ifade ediyorum.

    Ayrıca, Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili sözleşmeler 12 Avrupa Birliği ülkesi tarafından onaylanmış, toplam 28 ülke tarafından onaylanmış yani birileri onayladı da Türkiye burada geri kaldı gibi bir durum yok. Mevcut yasa -açık ifade ediyorum- 176'yı, 167'yi kapsama alan son derece önemli bir yasadır. Şimdi, teftiş konusuna gelince, bu da bugünlerde sıkça konuşuluyor. 2010 yılından itibaren özellikle madenlerle ilgili yeni bir teftiş politikasını hayata geçirdik. Ne yaptık? Yer altı kömür madenlerinin her yıl 2 kez programlı teftişini yapıyoruz. Takriben 160 maden ocağı var. Yer altından kömür çıkardığımız 160 maden ocağında her yıl 2 kez programlı teftiş yapılıyor. Bunun yanında, tabii, ihbar üzerine, şikâyet üzerine yaptığımız teftişler var. İnceleme teftişlerini bu şekilde gerçekleştiriyoruz.

    Bu teftişin görevleri -birazdan değineceğim, geleceğim ama- nedir yani biz müfettişlere ne gibi yetkiler ve imkânlar vermişiz? Demişiz ki: "Ocakta ikinci çıkış yolu yoksa yani nefeslik yoksa burası durdurulur, kapatılır; başka mekanik havalandırma yoksa burası durdurulur, işletme kapatılır; yedek enerji kaynağı yoksa kapatılır, yer altı makine ve teçhizat patlamaya karşı korunaklı değilse kapatılır; yukarıda 'sensör' dediğimiz tehlikeli gazları izleyen bir merkeziniz yoksa, oraya bir bildirim, oradan izleme imkânı yoksa burası kapatılır; yedek havalandırma sistemi yoksa kapatılır ve kullanılan ekipman standartlara uygun değilse o iş yerinin çalışması durdurulur, kapatılır.

    Şimdi, bu çerçevede ne kadar ocağımız varmış? 160 -yer altından çıkardığımız- ocak. Ne yapmışız bu denetimlerin neticesinde? 2011 yılında 53 maden iş yeri kapatılmış, durdurulmuş faaliyeti. 2012 yılında 58 maden iş yerinin durdurmasını vermişiz. 2013 yılında 54, 2014 yılında 7 maden iş yerinin kapatılması gerçekleştirilmiş. Ayrıca, idari para cezasını içeren 1.308 teftiş neticesi var elimizde. Ayrıntılara girmiyorum. Bu bahse konu ocakla ilgili 8 kez programlı teftiş yapmışız, şikâyetler olmuş, 8 kez de o şikâyetler üzerine teftişler gerçekleştirmişiz.

    Bulunan noksanlıklar giderilmiş; ki teftişin bir amacı da o. Az önce saydığım çok tehlikeli, insan hayatını direkt ilgilendiren hususlar yoksa, diğer konularla ilgili yaptırımı ocak başında gerçekleştiriyor müfettişlerimiz. Yani birçok husus anında düzeltilmek durumunda ve müfettişler buna nezaret etmektedirler."

    "Tablo aslında vahim"

    Faruk Çelik, "Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu görelim: Tablo aslında vahim; 160 ocaktan bahsediyoruz, 162 kapatmadan bahsediyoruz. Cezalardan bahsetmiyor, müeyyidelerden bahsediyoruz. Aslında bunun, bizim mevcut kömür çıkarma sistemimizin nasıl bir tablo arz ettiğini ortaya koyması açısından son derece önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Teftişi yapan kim? Maden mühendisi -mesleği maden mühendisi- ve iş teftişte olan arkadaşlar. Şimdi, teftiş anlık bir hadise. Geliyor, az önce bahsettiğimiz bütün o sensörlerinden, teknik görüntülemelerine kadar olması gereken olmazsa olmazlar değerlendiriliyor ve bunlar rapor hâline getiriliyor. Eksik var mı, belirleniyor; eksik yok mu…Konuşuyoruz ya. Vakit yok, çok söylemem gereken var" dedi.

    Çelik şöyle konuştu:

    "Sizi dinlemek istiyorum ben. Şimdi, eksik var mı, bunlar belirleniyor ama ocak, canlı bir organizma. Burada bir saat sonra neyin olacağını, bir gün sonra neyin olacağını ve bir ay sonra neyin olacağını bilemiyorsunuz. İşte, bunun için yasa, iş yerinde iş güvenliği uzmanını ve iş hekimini bulundurma zorunluluğunu getiriyor. Ayrıca, bir maden mühendisi Maden Kanunu çerçevesinde de teknik nezaretçi olarak orada bulunmak durumunda.

    Demek ki madende yirmi dört saat gelişen olayları takip edip işverene bildirecek iş güvenliği uzmanı var, onun yanında teknik nezaretçi var, bunun yanında bunları rapor ettikleri günlük rapor defterleri var. Hem maden mühendisi Maden Kanunu gereği rapor defteri tutuyor hem iş güvenliği uzmanı, ne var eksiklik, bunları tutmak durumunda. Şimdi bunların hepsine savcılık el koymuş durumda.

    Bunları konuşacağız. Kimin nerede ne ihmali var, kimin nerede yok, bunlar çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Şimdi, esas söylemek istediğim, zaman yeterli olmadığı için, bakınız…Ya, yapıyoruz, şikâyetini yaz, sabahleyin yerindedir müfettişler, istisnasız. Hayır, habersiz. Şimdi, bakınız, madenlerde programlı teftişi niye söyledim? Ana konularda, hayati tehlike arz eden konularda programlı teftişler yapılıyor ama anlık gelişmeler ya şikâyetle tespit edilecek veya oradaki uzman tarafından bildirilecek. Var işte, onlar şimdi çıkacak, göreceğiz, onu anlatmaya çalışıyorum. Yani, onlar şimdi çıkacak, nerede bir eksiklik var, onlar ortaya çıkacak.

    Bizim, bakınız, yüz altmış yıllık Zonguldak'ta maden ocaklarımız var, 300 kilometrelik bir alanda, yer altında bir çarşı 300 kilometre. ahsettiğimiz alanlarda, 5 kilometre, 10 kilometre, 50 kilometrelik zeminde kömür çıkarıyoruz. Dolayısıyla, bu sistemde tabii ki yapısal sorunlar var. Madenlerin jeolojik yapısında, bizim maden alanlarının jeolojik yapısında sorunlar var. Bakınız, biz üç kıtanın arasındayız. Üç kıtanın arasında olmanın getirdiği, maden açısından, rezerv açısından, rezervlerin kalitesi açısından ve çalışma koşulları açısından bizim ciddi sıkıntılarımız var.

    Burada şunları ifade etmek istiyorum: Evet, 80 milyon ton kömür çıkarıyoruz. 106 milyon ton bizim kömüre ihtiyacımız var. Bir taraftan 990 megavatlık santralleri besliyoruz bu kömürlerle; şimdi, bir taraftan da tabii ki can güvenliği, çalışanın güvenliği, güvenlik ve bu az önce bahsettiğim cezai müeyyidelerle tamir etmeye çalıştığımız ocakların fiziki yapısı. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Onun için burada bu araştırma önergesi çok önem arz ediyor değerli arkadaşlar. Araştırma önergesinin neticesinde tabii ki önemli tespitler ortaya çıkacak.

    Öncelikle bu olayla ilgili kimse suçlu en ufak bir endişeniz olmasın. Yani, teftiş kurullarıyla ilgili değerlendirmeler yapılıyor ama şimdi teftiş kurulları şu anda bu olayın nereden kaynaklandığının araştırmasını yapıyorlar ve ortaya çıkaracaklar. Ayrıca arkadaşlar sordular, teftiş kurullarıyla ilgili, o denetimi yapanlarla ilgili de hemen talimat verdik. O denetimlerin denetlenmesiyle ilgili de düğmeye bastık, o da ortaya çıkacak. Yani, buradan şunu söylemek kolay… Yani bu haksızlığı yapmayalım, peşinen arkadaşları böyle itibarsızlaştırma gibi bir duruma girmeyelim. Şimdi, bir yanlışlık varsa o yanlışın ortaya çıkarılması noktasında çalışmamız gerekiyor.

    Şimdi, arkadaşlar şunu söyleyeyim: Tabii ki madencilik sisteminde rödovans uygulaması, sürenin kısa olması ve burada teknolojik yatırımların olmaması, taşeron denilen -açıkça ifade ediyorum- emeğin sömürüsü ve defalarca burada dile getirdiğimiz… Hükûmet nezdinde de son aşamaya getirdiğimiz uygulamalar maalesef bu sistem içerisinde var. Onun için, ben şunu söylüyorum netice itibarıyla, bir: Enerji ve madencilikle ilgili politikalar mutlak surette masaya yatırılmalı.

    Bu araştırma komisyonunun buna katkı sağlayacağı inancı içerisindeyim. İki: Taşeronlaşmanın… Bakın, dün burada bir kanun teklifi kabul ettik, önemlidir bakınız, bizim de katkımız var o işte, söyledik.  Yarın veya öbür gün. Biz de Hükûmet olarak aylardır bunun üzerinde çalışmamızı tamamladık, bunun mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor. Burada hepinizin yapıcı bir tutum sergilediğiniz için teşekkür ediyorum. Burada amaç, birlikte, bu arada beklenen çözümleri üretebilmektir. Onun için "Şu doğruyu söylüyor, şu eksik söylüyor." meselesi değil bu mesele.

    Bu mesele, birlikte çözülmesi gereken, enerji politikalarımız ile madenlerimizin mevcut fiziki durumları ve bu fiziki durumların neler, ne gibi sorunlar ortaya çıkardığı konusudur. Ben inanıyorum ki araştırma komisyonu neticesinde, bazılarının oraya varmadan, bazılarının ise o tespitlerin içerisinde yol gösterici olacağı inancı içerisindeyim. Hükûmet bünyesinde Enerji Bakanlığımızın Maden Yasası'yla ilgili yeni bir çalışması var. Bizler de bu çerçevede, özellikle çalışma hayatıyla ilgili yaşanan sorunların ortadan kaldırılması konusunda, birlikte, üzerimize düşeni yapacağız diyorum. Gerçekten de bu konuda söylenmesi gereken çok husus var. - Ama ben, kısaca, tekrar şehitlerimizi rahmetle anıyorum.  Çok üretim, maalesef, güvenliği riske ediyor. Bunu da ifade ediyorum. Onun için, bu konuları, inşallah önümüzdeki dönem içerisinde sağlıklı bir noktaya taşıyacağız."

    Gazetecilere açıklamalarda bulundu

    Çelik, kuliste bazı gazetecilerle yaptığı sohbette, Soma'daki maden faciası ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

    Bakan Çelik, "Sendika sorunları size bildirmiyor mu?" sorusuna yanıt verirken, "Biz sendikal yasayı da çıkardık. Biz 5 Mayıs'ta iş sağlığı ve güvenliği konusunda uluslararası kongre yaptık. 4 bin kişi katıldı, konuşmalar yaptık. Sendikacılarla konuştuk. 'Taksim'i bırakın da iş sağlığı ve güvenliğine bakın, eğitime para ayırın, dayanışma sergileyelim' dedik. Bu sadece bakanlığın, bürokratların, teftişin yapacağı iş değil ki. Sendikalar da bu taşın altına elini koysun. 'Aldığınız aidatların bir kısmını eğitime harcayın' dedik. Ama '1
    Mayıs'ta Taksim'e çıkalım mı çıkmayalım mı' diye tartışma yapıldı" şeklinde konuştu.

    Çelik, Manisa'da işçilerle toplantı yaptığını ve işçilerden aldığı notları içeren 30 maddenin çantasında durduğunu söyledi. Soma'da faci olduğunda hastanede yattığını belirten Çelik, "8 saat önce hastaneye yatmıştım, hemen yardımcım Halil beyi gönderdim" dedi.

    Bakan Çelik, Soma'da madende bir gün bile çalışanlara ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin çalışma yaptıklarını belirterek, bu konuda bilgi verdi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow