Bozdağ'dan Barzani'ye çağrı: Referandumun iptal edildiğini ilan et
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Barzani yönetimi, referandumun iptal edildiğini ve bunun kendileri açısından hiçbir geçerliliği olmadığını ilan etmelidir. Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve egemenlik haklarının korunması konusunda herhangi bir farklı düşünceye sahip olmadığını ve bunları aynen kabul ettiğini de ilan etmelidir. Irak Hükümeti ile kendi aralarında olan anlaşmazlıkları çözmek için şartsız Irak Hükümeti ile görüşmelere başlamalıdır. Bu referandumun kesinlikle bölgedeki statülerde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını ve Irak Anayasası'nın kendileri için de bağlayıcı ve geçerli olduğunu bir kez daha deklare etmelidir. Bunları yaparsa, yaptığı yanlıştan o zaman dönmüş olur" dedi.
Bozdağ, İstanbul Aydın Üniversitesi'nin (İAÜ) Florya Halit Aydın Yerleşkesinde düzenlenen akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin genç nüfusu ve insan kaynağıyla güçlü bir potansiyele sahip olduğunu dile getirdi.
Türkiye Kuzey Irak için hangi yaptırımları uygulayabilir?
Washington'dan Erbil'e 'masaya oturun' çağrısı
Devlet Bahçeli'den Barzani'ye: O parmağı kırarız
Bu potansiyeli başarılı şekilde kullanmanın, insanlığa faydalı büyük eserler ortaya koyacak insanlara dönüştürmenin eğitimle mümkün olduğunun altını çizen Bozdağ, bunun için hükümetlerinin eğitime büyük destekler verdiğini kaydetti.
Bütçe içinde en büyük payı, cumhuriyet tarihinde ilk defa milli eğitime ayırdıklarını vurgulayan Bozdağ, "2002 yılında 7 milyar 460 milyon 991 lira olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini 2017 yılında 85 milyar 48 milyon 584 bin liraya çıkardık. Yani yaklaşık 12 kat artırdık. Bu önemli bir şey. Hem akıllı tahtalarla hem internet ve teknolojinin kazanımlarıyla hem fizik imkanlarla okullarımızı buluşturduk. 400 bin civarında öğretmen vardı, özel kurumlarla beraber 500 bin civarında öğretmenimiz vardı. Şu anda Türkiye'de özel ve devlet okullarında 1 milyon 100 bin civarında öğretmenimiz var." diye konuştu.
Eğitim alanında daha büyük işler başarmak için asgari lise düzeyinde eğitimini zorunlu hale getirdiklerini hatırlatan Bozdağ, zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkardıklarını, anaokullarını ve kreşleri yaygınlaştırma konusunda ciddi adımlar attıklarını ifade etti. Türk insanının asgari lise mezunu olması konusunda büyük reformlara imza attıklarını belirten Bozdağ, "Bugün bu anlamda Türkiye'nin uluslararası göstergelerinin 2020'den itibaren çok anlamlı ve Türkiye'nin lehine olumlu bir şekilde değişeceğini hep beraber göreceğiz." dedi.
"Üniversiteler büyük şehirlere hapsedilmişti"
Bekir Bozdağ, yükseköğrenim konusunda yaşanan sıkıntıların zamanla aşılacağına inandığını da aktardı.
Üniversitelerin geçmişte birkaç büyük şehre hapsedildiğini, şehirler arasında rekabet bulunmadığını ve akademisyenlerin sayısının da sınırlı olduğunu hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Ben hukuk mezunuyum. Anayasa hukukçularının sayısı Türkiye'de neredeyse 10 taneydi. Profesörleri kastediyorum. Sağdan say 10 tane, soldan say 10 tane. Ama 10'u da tornadan çıkmış gibi. Farklı bir fikir öğrenme şansınız yok. Bir tekel var, o tekel farklı birinin araya girmesine izin vermiyor. Bu tıpta da böyle mühendislikte de böyle başka alanlarda da böyle. Akademik alanın kendi içinde tekelleşme oluşmuş, kadrolar içinde, şehirlerde tekelleşme oluşmuş ve rekabet doğmadan boğulmuş. Sayın Cumhurbaşkanımızın AK Parti kuruluş aşmasında ve sonrasında 'Biz Türkiye'nin bütün illerini üniversiteyle buluşturacağız' dedik. Bilimsel alanı rekabete açacağız, şehirleri rekabete katacağız, sermayeyi rekabete katacağız, aileleri bu rekabete katacağız ve herkes bir yarışın içinde olacak. Biz ancak böyle daha iyiyi yakalayabiliriz, bu tekelleri ancak böyle ortadan kaldırabiliriz."
Üniversiteleri kurmaya başladıklarında ciddi dirençlerle karşılaştıklarını ve kendilerine "Olamaz" dendiğini anlatan Bozdağ, şunları söyledi:
"1923-24 yıllarında Türkiye'deki ortaokul sayısı 72, bütün Türkiye'deki ortaokul sayısı. 1940-41 yıllarında 252 ortaokulumuz olmuş, 1950-51'de 440'a çıkmış rakam. 1960-61'de 776'ya çıkmış. İlkokula baktığınızda, 1923-24'te 4 bin 894 ilkokulumuz var, 50-51'de 17 bin 428'e çıkmış. Eğitim zorunlu olmadığı için herkes ortaokul ve ileriye gitmiyor. Her yerde de devletin imkanı yok, okul açamıyor. Lise kısmında 1950 yılında Türkiye'deki bütün lise sayısı 59. 1956 yılında bu 90'a çıkmış. Şimdi İstanbul'daki lise sayısına bakın, başka yerlerdeki lise sayınıza bakın. Eğer siz okulu götürmezseniz gelsin burada okusun. İnsanın ayağına imkanı götürmezseniz, fırsatı götürmezseniz bundan istifade ettiremezsiniz. Bu değişimler de kolay olmadı Türkiye'de. Bunlar ekonomimizin gelişmesiyle insanımızın gelişmesiyle ve milli iradenin Ankara'da hakimiyetinin artmasıyla beraber Ankara'nın imkanları Anadolu'ya doğru bir bir yayıldı."
"81 üniversitelerle donatıldı"
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, 1950'de Türkiye'de faaliyette bulunan üniversite sayısının 3 olduğuna dikkati çekti. Bugün 81 ilin üniversitelerle donatıldığının altını çizen Bozdağ, 2002'de 75 olan üniversite sayısının bugün 185'i bulduğunu bildirdi.
558 olan fakülte sayısının bin 651'e, 289 olan enstitü sayısının 675'e, 171 olan yüksekokul sayısının 467'ye, 494 olan meslek yüksekokul sayısının da 964'e çıkarıldığını ifade eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu rakamlar bize şunu gösteriyor, artık Türkiye'de İstanbul Üniversitesi gibi, Aydın Üniversitesi gibi marka üniversiteler 'uygun adım marş yerinde say' diyemezler. Çünkü Hakkari Üniversitesi de burayı geçebilir. Gerçekten rekabet açıldığında oradan nasıl Türkiye'nin en iyi üniversitelerini kazanan yavrularımız çıkabiliyorsa en iyi bölümlere insanlarımız girebiliyorlarsa yarın oralardan dünyaya parmak ısırtacak akademisyenler, araştırmacılar, öğrenciler, iyi insanlar çıkacaktır. Çünkü alan rekabete açılmıştır. Artık arkaya bakmadan koşma zamanıdır. Herkes koşacaktır çünkü her yerde hoca var."
Bozdağ, geçmişte kardiyolog bulmak için ancak İstanbul, Ankara veya İzmir'e gitmek gerektiğini, ancak bugün Türkiye'nin her ilinde kardiyolog bulunabildiğini anlattı.
Şu anda yeni kurulan üniversitelerin akademik kadro yetiştirme konusunda meyvelerini vermeye başladığını da vurgulayan Bozdağ, 10 yıl sonra bu kadroların, bilim alanında Türkiye'nin görünümünü olumlu anlamda değiştireceğini söyledi. Üniversitelerin, illerin ve öğrencilerin rekabetinin hem içeride hem dışarıda Türkiye'ye güç katacağını ifade eden Bozdağ, "Sadece ulusal rekabet yetmez, uluslararası rekabet artık şarttır. Çünkü uluslararası rekabeti başaramadığımız zaman, ulusal rekabetimiz bizi fazla bir yere taşımaz. Onun için de rakibimiz sadece İstanbul'daki bir üniversite, Ankara'daki bir üniversite değil, Amerika'daki, Avrupa'daki başka yerlerdeki üniversiteler hepimizin bizim rakibimizdir. Bu anlayışı hep beraber muhafaza etmekte fayda görüyorum." değerlendirmesini yaptı.
"Silahlar savaş olmasın diye"
Bekir Bozdağ, dışarıda olan her şeyin Türkiye'nin içini etkilediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Bugün Suriye, Irak ve komşu ülkelerde yaşanan her şeyi eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İstanbul'da Ankara'da yaşanıyormuş gibi değerlendirip tedbir almaz, analiz yapmaz, adımlar atmazsa Atatürk'ün yurtta sulh, cihanda sulh dediği ilkeyi gerçekleştiremez. Bazıları diyor ki 'Atatürk'ün böyle bir sözü var, siz buna kulak vermiyorsunuz.' Biz kulak veriyoruz. Niye veriyoruz? Bu etrafımızda olup biten her şeyi yakın takip ederek. Milletimizin, devletimizin, gelecek nesillerin aleyhine sonuçlar doğmaması için gereken her adımı cesurca atarak biz bunu yapıyoruz. Silah alınıyor. Kullanmak için mi alıyoruz hepsini? Kullanmak zorunda olmayalım diye alıyoruz. Ama kullanmak zorunda kaldığında, Türkiye bunu kullanır. Ama bütün silahlar savaş için değil, savaş olmasın diyedir. Barış muhafaza edilsin, huzur, sükun korunsun diyedir."
Türkiye'nin Suriye ile 910 kilometre, Irak ile 375 kilometre sınırı olduğunu hatırlatan Bozdağ, buralarla hem tarih hem coğrafya hem siyaset hem de din açısından kopmaz bağlar olduğunun altını çizdi.
Onun için buradaki hadiselere gözlerini kapatmayacaklarını vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Kuzey Suriye'de yeni bir Kürt oluşumuna veya Kürt devletine eğer Türkiye göz yumarsa, bu yakın gelecekte Türkiye'nin aleyhine, hepimizin aleyhine çok büyük sonuçlar doğuracaktır. Biz bunu görüyoruz. O bölgede kimin ne yaptığını da görüyoruz. Onun için Fırat Kalkanı Harekatı yapıldı. Onun için hem Amerika hem Rusya hem İran ile bütün taraflarla görüşüyor ve bu bölgede DEAŞ terör örgütünün silinmesi, yok edilmesi hem de bölgede PKK'nın uzantısı PYD, YPG terör örgütlerinin silinmesi, Irak, Suriye'nin toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin korunması konusunda, Türkiye üzerine düşeni bugüne kadar yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir. Eğer biz oradaki hadiselere karşı aktif tutum takınmazsak, o zaman Türkiye'nin aleyhine sonuçlar doğmasına rıza göstermiş olacağız."
Kuzey Irak'taki referandum
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin aldığı gayrimeşru referandum kararını uyguladığını hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Biz söyledik, bu referandum kararı gayrimeşrudur ve yok hükmündedir. Barzani yönetimi, referandumun iptal edildiğini ve bunun kendileri açısından hiçbir geçerliliği olmadığını ilan etmelidir. Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve egemenlik haklarının korunması konusunda herhangi bir farklı düşünceye sahip olmadığını ve bunları aynen kabul ettiğini de ilan etmelidir. Irak Hükümeti ile kendi aralarında olan anlaşmazlıkları çözmek için şartsız Irak Hükümeti ile görüşmelere başlamalıdır. Bu referandumun kesinlikle bölgedeki statülerde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını ve Irak Anayasası'nın kendileri için de bağlayıcı ve geçerli olduğunu bir kez daha deklare etmelidir. Bunları yaparsa, yaptığı yanlıştan o zaman dönmüş olur. Eğer yapmazsa o zaman bölge, bugünkünden daha fazla sıkıntılara gebe demektir. Yarın başka hadiseler olacak demektir ve Türkiye, burada (Irak) olup bitenleri, kendi milli güvenliği bakımından doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Bu tehdidin, bu riskin büyümemesi ve ortadan kaldırılması elbette bizim birinci önceliğimizdir. O nedenle diyoruz ki Türkiye, Irak, İran beraber, uluslararası toplumun desteği ve uluslararası meşruiyeti de gözeterek, buradaki gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Hangi adımı ne zaman atacağımıza da bu çerçevede karar vereceğiz. Bölgemizde, bölgeyi yeni yangınlara, yeni kavgalara, yeni şiddet dalgalarına götürecek adımların atılmasına izin vermeyeceğiz. Hükümetimiz ve Türkiye kararlıdır."