Baykal'dan "1 Mart tezkeresi" vurgusu
"En yaşlı üye" sıfatıyla geçici Meclis Başkanlığı yapan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, 1 Mart tezkeresine vurgu yaptı. Baykal, "Bu Ortadoğu cehennemini 12 yıl önce öngörerek karşı çıkmıştır. Bugün TBMM'nin yine kendisine yakışanı yapacağına ve Türkiye'nin ateşe atılmasına izin vermeyeceğine inanıyorum" dedi.
İşte Deniz Baykal'ın konuşmasının tamamı:
"Sayın milletvekilleri, 1 Kasım 2015'te seçilen milletvekilleri olarak bir aradayız. Beş ay içinde iki ayrı milletvekili seçimini yaşayan Türkiye'de üyelerinin bir kısmı iki kez seçilmiş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak toplanıyoruz. Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tarihî ve şerefli çatısı altında birlikte görev yapacağımız siz değerli milletvekillerini geçici Başkanınız olarak saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 7 Hazirandan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir hükûmet kurulabilmesi için partiler arasında bir uzlaşmayı gerçekleştirmek zorunluluğu vardı. Bugün ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde hükûmet kurulabilmesi için partiler arasında uzlaşma artık bir zorunluluk olmaktan çıkmış görünüyor. Bu durum bir büyük yanılgıya yol açmamalıdır. Bugün bir tek parti hükûmetinin kurulabilecek olması ülkede bir büyük uzlaşma ihtiyacını ortadan kaldırmamış, tam tersine belki daha da artırmıştır. Milletin Parlamentoya yansıyan siyasi iradesinin hükûmet dışında kalan bölümünü yok sayma tuzağına daha kolayca düşülebilmektedir. İktidarla muhalefet arasında bir ortak anlayışın ve diyaloğun kopması, hızla yargının ve adaletin siyasi denetim altına alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, basının susturulmasına doğru bir sürüklenişi de beraberinde getirmektedir. İnanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26'ncı Döneminde görev yapacak milletvekilleri olarak yaşadıklarımızın, gözlem ve birikimlerimizin ışığında, siyasal kimliklerimizin de ötesinde, kuvvetler ayrımının ve Meclis üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve adaletin, hukuk devletinin kıymetini bir kez daha kavramış insanlar olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini, hakkı olan saygın konuma taşımakla yükümlüyüz.
Sayın milletvekilleri, demokrasi, özünde, iktidar ile muhalefetin bir temel uzlaşma ve diyalog içinde çalışmasına dayanır. Diyalog ve uzlaşma da şeffaf olmayı ve hem Parlamentoda hem de yargıda hesap verebilmeyi göze alabilecek hükûmetlerin varlığını gerektirir. Diyalog ve uzlaşmanın da şeffaf ve hesap verebilecek hükûmetlerin varlığının da güvencesi Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Sayın milletvekilleri, tarihsel bir kırılmanın bölgemizde yaşanmakta olduğu bir dönemde görev yapacağız. Gözlerimizin önünde devletlerin çözülüp parçalandıklarına, yeni güç merkezlerinin şekillenmekte olduğuna tanık oluyoruz. Orta Doğu'nun siyasi haritası kanlı bir süreçle yeniden çiziliyor. Şiddet, vahşet ve terör, siyasetin yeni enstrümanları hâline dönüşüyor. Mazlum milletimizin büyük fedakârlıklarla gerçekleştirdiği kutsal istiklal mücadelemizi şerefle yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisinin günümüzdeki üyeleri olarak bu manzarayı derin bir acı ve hüzünle izliyoruz. Elbette çevremizdeki bu yangının söndürülmesi için uluslararası bir dayanışma sergilemek zorundayız. 2 milyon 200 bin mülteciye kollarını açmış bir ülke olarak zaten bu konuda en büyük fedakârlığı yapmış durumdayız. Artık ilk görevimiz Orta Doğu'daki yangının Türkiye'ye sıçramasına engel olmaktır.
2003 yılındaki Irak'a yönelik askerî müdahalenin bugün bu malum vahşet örgütünün ortaya çıkmasına neden olduğunu, o müdahale kararını alanlar ve uygulayanlar kabul ve itiraf etme durumuna gelmişlerdir. Ne kadar onur vericidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Mart 2003'te askerî müdahale tezkeresini reddederek şerefli tarihine yakışan bir karar almıştır. Bu kararın alınmasına öncülük yapanlar, ideolojik bir savaş karşıtlığının ötesinde, bugünkü Orta Doğu manzarasını, cehennemini on iki yıl önce öngörerek karşı çıkmışlardır. Bunu yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, önümüze gelmekte olan yeni tehditler, tehlikeler ve teklifler karşısında gene kendisine yakışanı yapacağına ve Türkiye'nin ateşe atılmasına izin vermeyeceğine inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, dinci ya da ırkçı terör karşısında en sağlam güvence cumhuriyetimizin temel felsefesidir. Bu felsefe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinden gelen ve bugün bizlere emanet edilen en şerefli mirastır. Bu mirasın temelinde, Misakımillî sınırları içerisinde yaşayan herkesi din, inanç, mezhep, ırk ya da etnik kimlik ayrımı yapmadan eşit vatandaş sayan bir anlayış vardır. O nedenle, bizim devletimiz bir ırk, kan ve kafatası devleti değildir; bir siyasi bilinç devletidir, içine doğduğumuz değil, birlikte inşa ettiğimiz ve içinde olmayı seçtiğimiz bir devlettir. Herkesin ırkı, etnik kimliği, soyu onun şerefidir; herkesin dini, mezhebi, inancı onun şerefidir ama siyasetimiz bir ırk, etnik kimlik, soy sop siyaseti değildir; siyasetimiz bir din, mezhep, inanç, iman siyaseti değildir, olmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin temelinde yatan bu anlayış, ulusal birliğimizin, barış ve kardeşliğimizin güvencesidir. Çevremizde yaşanan çatışmalar, din, mezhep ve etnik kimlik savaşları Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve cumhuriyetimizin özünü oluşturan bu felsefenin ne kadar değerli olduğunu her gün bize hatırlatmaktadır. Irkımız, etnik kimliğimiz, soyumuz sopumuz ne olursa olsun hepimiz aynı millî siyasi kimliğin parçasıyız. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran işte o millî siyasi kimliktir, o halktır; o halka da Türk milleti denilmektedir. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, laikliği dinsizlik diye sunup tahrip etmenin, devlet ya da cemaat eliyle din ve mezhep dayatmanın nelere yol açmakta olduğunu görüyoruz. Devleti cemaatleştirmenin sakıncalarını görenlerin artık devlet marifetiyle mezhep ve din dayatmanın sakıncalarını da göreceklerini umuyorum. Anadolu'nun derin tarih, kültür ve inanç birikiminden, Mevlâna'dan, Hacı Bektaşi Veli'den, Yunus Emre'den yola çıkarak sürdürmekte olduğumuz medeniyet yolculuğunda bugün karşımıza çıkan tehlikeleri, dinci, mezhepçi, ırkçı terör kuşatmasını bugüne kadar cumhuriyetimizin bu temel felsefesiyle aştık, bundan sonra da onunla aşacağız.
Sayın milletvekilleri, başta bu Meclisi kuran ve yöneten Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclisten başlayarak bu kutsal çatı altında görev yapmış olanları saygıyla selamlıyor, aramızdan ayrılmış olanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti'ni bugünlere getiren zorlu yolculukta bazen alın teriyle, emeğiyle, hatta canını vererek tarlasında, dükkânında, fabrikasında, Anadolu'nun ücra köy okullarında, hastanelerinde, üniversitelerinde ömrünü harcamış, bazen hapishanelerde, sürgünlerde, gurbetlerde çile çekmiş, baskılara, haksızlıklara, zulümlere maruz kalmış bütün vatan evlatlarını saygıyla selamlıyorum. Aynı şekilde, vatan uğruna verdiğimiz şehitleri, Türkiye'de ve dünyanın her yerinde teröre kurban edilen bütün insanları saygıyla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetimizi demokrasimizle çatıştırmayı değil, birleştirip bütünleştirmeyi başarırsak, eğer tarihimizden husumet değil, ders çıkarıp barış ve kardeşlik üretebilirsek, eğer siyasetimizin temeline hukuku, bağımsız ve tarafsız yargıyı yerleştirebilirsek Türkiye'miz 21'inci yüzyılın en güçlü, en saygın, en parlak ülkelerinden birisi olacaktır. Bize, insanımıza ve tarihimize yakışan da budur."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Suriye ve PKK konusunda hangi mesajları verdi? Erdoğan'ın konuşmasının kodları
Yaya geçidinde yumruklar havada uçuştu: Trafik kilitlendi
Meteoroloji'den SON DAKİKA Uyarısı! Kar İstanbul’un Kapısında: Meteorolojiden Kar ve Fırtına Uyarısı
Papa'dan önce defineciler geldi: İznik'te kaçak kazı yaparken yakalandılar
Narin cinayetine 'farklı' bakış! Kilidi çözecek sorular soruldu: Tek bir ismi işaret etti