Bakan Pakdemirli: Doğal kaynakları verimli kullanmak zorunluluk haline gelmiştir
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, daha önce her 10 yılda bir yaşanan kuraklıkların, bundan sonraki süreçte 5-6 yılda bir yaşanabileceğini belirterek, "Tarım, orman ve su alanında iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak tedbirleri almak, küresel ısınmayı azaltacak üretim yöntemlerine geçmek ve doğal kaynakları verimli kullanmak, artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir" dedi.
Ankara’dan uçakla sabah saatlerinde Adana Havalimanı’na gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’yi Adana Valisi Süleyman Elban ve beraberindeki heyet karşıladı. Bakan Pakdemir ve Vali Elban, ilk olarak kentte restore edilen Tarihi Kız Lisesi’ni gezdi. Heyet daha sonra Çukurova Üniversitesi Mithat Özhan Amfisi’nde düzenlenen ‘İklim Değişiklerinin Bitkisel Üretime Etkisi’ toplantısına katıldı. Toplantıya Bakan Pakdemirli ve Vali Elban’ın yanı sıra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Julide Sarıeroğlu, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Meryem Tuncel, iş sektörü temsilcileri, çiftçiler ve davetliler katıldı.
'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YIKICI ETKİLERİNİ HİSSEDİYORUZ'
Toplantıda konuşan Bakan Pakdemirli, dünya genelinde yaşanan iklim krizine dikkat çekerek, “Son yüzyıla, dünyada nüfus artışı, sanayileşme, plansız kentleşme ve endüstriyel tarımın yükselişiyle birlikte ekosistem ve doğal kaynaklar üzerindeki baskı da giderek artmıştır. Bu yoğun üretim sürecinin çevreye ve atmosfere verdiği tahribatla, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri artık ciddi boyutlarda hissediyoruz. IPCC 6’ncı Değerlendirme Raporu'na göre, sanayi devriminden bugüne, yani yaklaşık 200 yıldır dünya ortalama sıcaklığı 1,1 derece arttı. Son 10 yıl ise, tüm zamanların en sıcak dönemi oldu. Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle artık, kuvvetli fırtınalara, aşırı yağışa, yoğun sıcak hava dalgalarına ve uzun kuraklıklara daha sık şahit oluyoruz. Son 50 yılda; sel, fırtına, kuraklık gibi doğal afetlerin sayısı 5 kat arttı. Dünyada son 20 yılda en az 1 milyar 650 milyon insan selden, 1 milyar 430 milyon insan kuraklıktan etkilendi. Eğer tedbir alınmazsa, 2050 yılında iklim değişikliği ile birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin sel riski ile karşı karşıya kalacağı, nüfusun yarısının ise susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor" dedi.
‘İKLİMDEN DAHA HIZLI DEĞİŞMEK ZORUNDAYIZ’
İklim değişikliğinin yeryüzündeki tüm ekosistemi ve tüm canlıları olumsuz etkilediğini ifade eden Pakdemirli, bu nedenle yaklaşık 1 milyon türün yok olma riski altında olduğunu kaydetti. Küresel ısınmanın en fazla darbe vuracağı sektörlerin başında tarım ve gıdanın geldiğini kaydeden Pakdemirli, şunları söyledi:
“Tarımsal üretimde iklim değişikliğinin etkisiyle 2050’ye kadar verimde yüzde 10 ila 25 arasında bir düşüş bekleniyor. Evet, tablo çok da iyiye gitmiyor. Bu tablo ve yaşanan bütün bu olumsuzluklar da gösteriyor ki bizler iklimden daha hızlı değişmek zorundayız. Ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz havzası, sıcak hava dalgalarına en fazla maruz kalmakla birlikte kuraklık riski fazla olan bölgelerin başında geliyor. Bu durum; bazı bölgelerimizde aşırı yağış ve sel afeti, bazı bölgelerimizde kuraklık ve bazı bölgelerimizde de büyük orman yangınları olarak karşımıza çıktı. Temmuz ayı dünyada son 142 yılın en sıcak temmuz ayı olarak tarihe geçti. Ülkemizde son 2 yılda toplam 5 büyük orman yangını yaşanmışken, 28 Temmuz-13 Ağustos tarihleri arasında, toplam 17 günde 16 büyük orman yangını meydana geldi. Bu afetlerin yanı sıra; iklim değişikliği su döngüsünü de olumsuz etkiliyor. Son dönemde sel afeti yaşadığımız Bartın, Kastamonu ve Sinop illerimizde yıllık ortalama yağış, metrekareye toplam 500 ila 800 kilogram arasında iken, 10-13 Ağustos tarihleri arasında, yani 4 günde bu illerimiz yıllık yağışın yüzde 40 ila 70’inden daha fazla yağış aldı.”
'5-6 YILDA BİR KARŞIMIZA ÇIKACAK'
İklim değişikliğinin etkisiyle kuraklığın sıklık, süre ve şiddetinde artış yaşanması beklendiğini söyleyen Bakan Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Daha önce her 10 yılda bir yaşanan kuraklıklar, bundan sonra 5-6 yılda bir karşımıza çıkacak. O nedenle; tarım, orman ve su alanında iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak tedbirleri almak, küresel ısınmayı azaltacak üretim yöntemlerine geçmek ve doğal kaynakları verimli kullanmak, artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Tarımı dönüştürüp, ormanı güçlendirip, suyun verimli kullanımını sağlayarak, değişen iklim koşullarına hazır olacağız. Ayrıca; iklim değişikliği ve pandemi süreci, tarım ve gıda piyasalarını önemli ölçüde etkilemektedir. Başta gübre, yem ve enerji olmak üzere birçok emtiada dünya fiyatları artış göstermiştir. Biz tarımsal ürünlerdeki bu artışları, yurt içi ve yurt dışı piyasaları bakanlık olarak faaliyete geçirdiğimiz ürün masaları vasıtasıyla, üretimin her anını yakından takip ediyoruz. Politikalarımızı bu birimden çıkacak değerlendirme raporlarına göre oluşturuyoruz. Bundan dolayı; üreticilerimiz, maliyetlerindeki artıştan endişe etmesin, gönüllerini ferah tutsunlar. Tohumu toprakla buluşturmaya devam etsinler. Çiftçimizin alın teri karşılıksız kalmayacak, mahsulleri maliyetlerinin üzerinde değer bulacaktır. Tarımsal destekler yanında, uyguladığımız alım fiyatları ile her zaman çiftçimizin yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Üreticimizi koruyan, tüketicimizi kollayan politikalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz."
ETKİLERİNİ AZALTMAK İÇİN ÇALIŞMALAR GÜÇLENDİRİLECEK
2050 yılındaki nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için bugünkünden yüzde 60 daha fazla üretmek gerektiğini bunun için de yüzde 15 daha fazla su kullanmak zorunda olunacağını ifade eden Bakan Pakdemirli, "Bu ihtiyaca, iklim değişikliğinin etkilerini de katarak, hem politikalarımızı, hem de sahadaki projelerimizi doğru planlamalı ve etkin şekilde uygulamalıyız. 2019 yılında 15 yıl aradan sonra yaptığımız 3’üncü Tarım Orman Şurası'ndaki konular içerisinde iklim değişikliği, ana başlıklardan biri olarak yer alıyor. Cumhurbaşkanımızın da hafta başında açıkladığı üzere, yeşil kalkınma devrimi hedefi çerçevesinde, iklim değişikliği konusunda tarihî bir adım atıyoruz. Paris Anlaşması onaylanmak üzere, yeni yasama yılının başlamasıyla Gazi Meclisimize sunulacaktır. İnşallah kasım ayında Glasgow’da yapılacak İklim Değişikliği Zirvesi’ne kadar onay süreci tamamlanmış olacak. Daha önce Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyum için eylem planını başlatmıştık. Şimdi de bunu Paris İklim Anlaşması ile orta ve uzun vadeli hedef haline getiriyoruz. Bu kapsamda bizler de Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalarımızı daha da geliştirecek ve uzun vadeli planlarla daha da güçlendireceğiz" dedi.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR
1’inci Su Şurası çalışmalarını mart ayında başlattıklarını, komisyonların çalışmalarını neticelendirdiklerini anlatan Bakan Pakdemirli, iklim değişikliği konusunda yaptıkları çalışmaları da anlattı. Pakdemirli, şöyle konuştu:
"İnşallah önümüzdeki hafta pazartesi günü şurayla ilgili detaylı bir bilgilendirme toplantısı düzenliyor olacağız. Tüm projelerimizde, kaynak verimliliği ve çevrenin korunması önceliğimizdir. Bu toplantı vesilesiyle, iklim değişikliğine yönelik yürüttüğümüz bazı çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Üreticinin emeği; sel, kuraklık gibi afetlerle yok olmakta, verimde kayıplar oluşmakta, tüketici ise gıdaya daha fazla ücret ödemek durumunda kalmaktadır. Bakanlık olarak kuraklığın etkilerini en aza indirmek amacıyla; Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı başarıyla uyguluyoruz. Susuz topraklardan daha çok verim almak amacıyla, dünyanın 3’üncü Kuraklık Test Merkezi’ni, Konya’da bulunan Bahri Dağdaş Araştırma Enstitümüz bünyesinde hizmete açtık. Bugüne kadar araştırma enstitülerimizde kuraklığa toleranslı 42 buğday ve 19 arpa çeşidi geliştirerek tescilini yaptık. Bakanlığımızca yürütülmekte olan ‘Tarım Havzaları Üretim ve Geliştirme Projesi’ kapsamında, iklimle uyumlu ürün yetiştirilmesi ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını amaçladık. Tabi bütün bu çalışmaların yanında, kuraklığın etkilerini en aza indirmek için birçok destek uygulamasını ihtiyaç durumunda hızlıca devreye alıyoruz. Ülkemizde su kısıtı olan ve yer altı suları açısından yetersiz havzalarda, su kullanımının azaltılmasını sağlamak için mısır gibi su tüketimi yüksek olan ürünler yerine, su tüketimi az ürünlerin ekimine destek sağlıyoruz. Mercimek ve nohut gibi su tüketimi az olan ürünlere ilave yüzde 50 fark desteği, fiğ, burçak, yem bezelyesi gibi ürünlere de ilave yüzde 50 yem bitkileri desteği vererek, suya göre üretim anlayışını yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bitkisel ürünler içerisinde en fazla su kullanan çeltikte, maliyetlerin düşürülmesi, su kaynaklarının etkin kullanımı ve metan gazı salımının azaltılması amacıyla damla sulama yöntemiyle çeltik yetiştiriciliğini proje bazında desteklemeye başladık. İnşallah bu hafta sonu Çanakkale’de bu yöntemle üretimi yapılan çeltiklerin hasadını yapıyor olacağız. Türkiye genelinde 2021 yılında Köy Bazlı Kuraklık Verim Sigortası kapsamında; 1,5 milyon alanda 905 milyon liralık ürünü sigortaladık. Bugüne kadar 14 bin 213 üreticimize kuraklık kapsamında 214 milyon lira hasar tazminatı ödedik."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Özel kurumda otizmli çocuğa şiddet iddiası
SON DAKİKA: 22 Kentte Eğitime 'Kar' engeli!
Kar Yağışından Kapadokya Da Nasibini Aldı: Peri Masalı! | En Son Haberler...
SON DAKİKA! İstanbul için 'müsilaj' tehlikesi bir kez daha kapıda mı? Uzman isimden açıklama...
TEM'de hasarlı kazalar nedeniyle trafik durdu