Bahçeli: "Kıyak kafa tecrübeni kendine sakla"
MHP lideri Devlet Bahçeli, "Gece-gündüz içen, kafası kıyak bir nesil istemiyoruz" diyen Başbakana, "Kıyak kafa konusunda tecrübeni kendine sakla" diye seslendi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, alkolle ilgili düzenlemeyi de içeren kanun değişikliğine değinerek, MHP'nin, alkol satışını ve kullanımını daraltacak bu düzenlemeye olumlu yaklaştıklarını ifade etti. "Bilinmelidir ki bizim bu tavrımız asla AKP’ye verilmiş bir destek değildir" diyen Bahçeli, bunun Türk gençliğinin kötü alışkanlıklardan korunması için atılmış ve parti programları ve ilkeleriyle uyumlu bir adım olduğunu söyledi.
"3 K teorisi': kafa, kalp, kol"
Kişisel özgürlük alanlarına saygı duymakla birlikte, gelecek nesillerin ruh, beden ve zihin sağlığını güçlendirmeyi siyaset kurumunun asli vazifelerinden birisi olarak kabul ettiklerini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bizim sorumluluğumuz büyük Türk milletine ve gelecek kuşaklaradır. Kötü alışkanlıklarla mücadele ise boynumuzun borcudur. Türk gençliğinin büyük çoğunluğunun elbette kötü alışkanlıklardan uzak durduğu bizce malumdur. Yine de tedbir almak, kötü yollara kapı açacak bağımlılık ve düşkünlüklerden baskı ve zorbalıklara tevessül etmeden herkesi muhafaza etmek siyasetimizin hedeflerinden birisidir. MHP'nin programına seçim bildirgelerine bağlı kalarak, tutarlı bir siyaseti her şart altında yaparken birileriyle uyuşuyor diye kendi iradesini kenara atıp, AKP'yi destekleme bir gaflettir. Herkes konuşurken haddini bilecek, herkes ne söylediğinin farkında olacak. Çok daha öncelerde bu hassasiyeti ortaya koyan bir MHP'yi kötü alışkanlıklara destek verecek bir konuma sadece AKP'ye karşı olmakla ilişkilendiren zavallılar Milliyetçi Hareket'te yer bulamaz. Yıllar öncesinden 3 K teorisi diye ortaya koyduğumuz görüş vardır. Kafa, kalp, kol. Bunların açılımını yapmış olsanız AKP solda sıfır kalır zaten."
"Kıyak kafa tecrübesini kendine saklamalı"
Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın "gece-gündüz içen, kafası kıyak bir nesil istemiyoruz" sözünün maksadını tamamen aştığını ifade ederek, "Başbakan onu bunu bırakmalı, sokaklardaki tinercilerin, köprü altında yatan çocukların, evsiz barksız yavruların derdine düşmelidir. Kıyak kafa konusunda tecrübesi varsa kendisine saklamalı ve gençlerimizi töhmet altına bırakacak yanlışlardan ve ithamlardan uzak durmalıdır" dedi.
Reyhanlı'daki saldırılar
Ülkeyi kuşatan tehlikelerin çember ve çerçevesinin bir hayli genişlediğini iddia eden Bahçeli, Türkiye'nin bekası, birliği ve bütünlüğünün yargılandığını savundu.
Bahçeli, ülkenin diliyle kalbi arasında uçurumlar olan iktidar zümresi tarafından yenilginin, yozlaşmanın ve yılgınlığın ortasına itildiğini öne sürererek, "Fildişi kulelerini mesken edinmiş AKP kontenjanlı elitler ve asalaklar nasırlaşmış hassasiyetleriyle, teslimiyetçi tutumlarıyla ve tavizkar özellikleriyle geleceğimizin önüne takoz koymakta, engel çıkarmaktadırlar" diye konuştu.
AKP'nin ülkeyi "korku filmlerini aratmayacak bir çalkantıya soktuğunu" söyleyen Bahçeli, "Başbakan Erdoğan’ın çelişkileri, yanlışları, sürekli birbiriyle ters düşen beyanları ülkemizin ayak bağı haline gelmiştir. Başbakan Erdoğan kuru sıkı attıkça, ucuz nutuklarında sınır tanımadıkça ve ona buna sanal kabadayılık yaptıkça, kaybeden, fatura ödeyen aziz milletimiz olmuştur" şeklinde konuştu.
Bahçeli, dış politikada acizliğin, vizyonsuzluğun ve gayri milliliğin, iç politikada yetersizliğin ve zayıflığın üst bir seviyeye sıçradığını belirterek, Türkiye’de çok ciddi bir güvenlik açığının her yönüyle gün yüzüne çıktığını iddia etti. Cellatların nerede pusu kurduğunun, bombalarını nerelere yerleştirdiklerinin ve ne zaman pimi çekeceklerinin belirsiz ve bilinmez olduğunu vurgulayan Bahçeli, Reyhanlı’da 52 kişinin şehadetine neden olan alçak saldırının bunlardan yalnızca birisi olduğunu ancak ne ilk ne de son kıyım olacağını söyledi.
"Başbakan Keloğlan masalları anlatmaktadır"
"Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türkiye’yi ölüm tüneline sokmuş, kıyma makinesine atmıştır" diyen Bahçeli, son dönemde ülkenin sınırlarında cereyan eden gelişmelerin, hükümetin Türkiye’nin hudut güvenliğini tehlikeye attığını acı bir şekilde gösterdiğini iddia etti. Bir ülkenin sınırlarının o ülkenin namusu olduğunu ifade eden Bahçeli, bugün Türkiye'nin sınırlarının adeta delik deşik edildiğini söyledi. Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "Suriye’deki muhalif güçler bu diktatörü indirecek" diyerek var olan çatışmaların en keskin tarafı olduğunu net ifadelerle ortaya koyduğunu öne sürerek, "Başbakan uyurken, istihbarat birimleri İmralı ve Kandil arasında mekik dokurken, cari faaliyetlerle oyalanırken, terör grupları ve yabancı istihbarat örgütleri sınır bölgelerimizde karargah kurmuşlardır" dedi. Bahçeli, yakın zaman içinde önce Cilvegözü'nde, son olarak da Reyhanlı'da düzenlenen saldırıların bilançosusunun bunlardan mütevellit ağır olduğunu, bütün bunlar yaşanırken "Başbakan Erdoğan'ın, olanları pişkinlikle izlediği ve Türk milletine adeta Keloğlan masalları anlattığını" söyledi.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Gereken cevabı misliyle veririz, şimdi büyük devlet refleksiyle hareket ediyoruz' gibi içi boş sözlerle aczini ve pısırıklığını gizlemek için binbir dereden su getirmektedir. Sormak gerekir ki ataletin, acziyetin, sünepeliğin, sinmişliğin ve korkaklığın adı ne zamandır büyük devlet refleksi olmuştur? Suriye Devlet Başkanı Esad’a karşı lafa gelince şahin kesilen, mangalda kül bırakmayan Başbakan’ın, 'Cilvegözü ve Reyhanlı saldırılarının arkasındaki güçleri biliyoruz' diyerek sürekli ezbere konuşması ve boşa sallaması hezeyanla eşdeğerdir. Başbakan Erdoğan’ın hali, vakti ve durumu aynen şudur; ses var, görüntü yok, laf çok, eylem yok, boş konuşma çok, kararlılık ve yürek kesinlikle yoktur. Başbakan Erdoğan Adana’da açık hava toplantımızı gerçekleştirdiğimiz gün içinde, Reyhanlı’yı ziyaret ederek, bombalı saldırıları Esad yönetimine tekrar ihale etmiş ve ellerinde belgeler olduğunu açıklamıştır. Sayın Başbakan, sana sesleniyorum, Reyhanlı’da 52 canımızı alan katillerle ve azmettiricilerle ilgili elinde ne belge, ne bilgi ve ne bulgu varsa açıkla da milletimiz tüm gerçekleri öğrensin. Başbakan bunları saklamamalı, gizlememeli ve sumen altı yapmamalıdır. Böylesi önemli bir belge ya da belgelere gerçekten de sahipse ortaya koymalı ve milletimizin bilgisine sunmalıdır. Meseleyi kuru laf kalabalığına ve karambola getirmemeli, ağırdan almamalıdır. Şeffaf ve açık olmalı, kuşkuları gidermeli, endişeleri yok etmeli, korku bulutlarını dağıtmalıdır. Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık makamında konu mankeni olarak oturmuyorsa 52 şehidimizin kanlılarından ve arkasındaki güçlerden bunun hesabını sormalıdır. Yakalandığı iddia edilen şüphelilere değil, büyük resme odaklanmalıdır."
Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadarki sicilinin yalnızca hamasetle vakit geçiren bir siyasetçiye işaret ettiğini ifade ederek, "Çok konuşan, çok atan bu siyaset anlayışı, sarf ettiği her sözünün altında kalmış, aslında mahcubiyetten kimsenin yüzüne bakacak da hali kalmamıştır .Başbakan Erdoğan, asıl kimin gerçek bostan korkuluğu olduğunu anlamalı ve eliyle yüzünü yoklayarak gerçeklerle acı da olsa yüzleşmelidir" dedi.
Bahçeli, Başbakan'ın Reyhanlı ziyaretinin ise orada yaşayanlara yeni bir zulüm olduğunu iddia ederek, "Reyhanlı’nın kanı dökülmüş, Başbakan açık hava toplantısı düzenleyerek acıları hafife, Reyhanlılı kardeşlerimizi sanki alaya almıştır. Reyhanlı’da cenaze vardır, kaldırılmamış tabutlar vardır ama Başbakan fırsatçılıkla meşguldür. Her hanede üzüntü, her hanede bezginlik ve bitkinlik vardır; gelin görün ki Başbakan bunlara duyarsız ve vicdansız yaklaşmıştır. Reyhanlı ziyaretini önce 30 Mayıs diye ilan eden, arkasından da bizim mitingimize manidar şekilde denk getiren Başbakan acıları paylaşmaktan ziyade bunlardan nemalanacak ve siyasetine alet edecek kadar sorumsuz ve insafsızdır. Reyhanlı’nın canı yanmışken, koştura koştura ABD’ye giden, vahşeti engelleyemeyen ve politikalarıyla da buna çanak tutan Başbakan’ın Reyhanlılı kardeşlerimin yüzüne utanç duymadan, ciğeri yanmadan nasıl bakabildiği de gerçekten merakımızı celbeden bir konu olarak karşımızdadır" diye konuştu.
"Tarih her yönüyle yapıldı, yaşandı, yazıldı"
Bahçeli, tarih kitaplarının yeni baştan yazımından bahsedilmesi ve bu konuda çalışmalar yapıldığıyla ilgili açıklamaların kendilerini endişelendirdiğini vurgulayarak, tarihin her yönüyle yapıldığı, yaşandığı ve yazıldığını söyledi. Bahçeli, "İktidar, Türk tarihinin hangi devrinde oynamalar yapacak, hangi bölümünde tahrifat ve tahribatlara yeltenecektir? Tarih kitaplarımızda olduğu iddia edilen ayrımcılık ve yanlışlar nelerdir ve nerede yazılıdır?" diye sordu.
Bahçeli, Türk tarihini siyasal emellere kurban vermenin, bölücü yaklaşımlara dayanak yapmanın en büyük çirkinlik ve çirkefliklerden biri olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Bu son derece tehlikeli bir yöneliştir. Tarihi sorgulamak demek, milleti tartışmaya açmak demektir. Yeni baştan tarih yazımı demek, nesillere bu zamana kadar içi boş ve hayal mahsulü bilgiler verildiği manasına gelecektir. Anlaşılan AKP hükümeti eski Türkiye-Yeni Türkiye ayrımını cılkı çıkmış bir tarih yazımıyla kurumsallaştıracak ve temellendirecektir. Tarihe bölücü ellerin, art niyetlerin ve zalim fikirlerin dokunması ve incitmesi büyük bir handikap ve hüsrandır. Dikkatinizi çekmek isterim ki bir milletin kaderiyle oynamak için önce tarihini anlamsızlaştırmak ve itibarsızlaştırmak lazımdır. İşte AKP zihniyeti bunu yapmaktadır. Milli Eğitim Bakanı’nın başka bir işi mi kalmamıştır? Eğitim ve öğretimle ilgili her sorunu bitirmiş ve halletmiştir de tarih kitaplarına mı gözünü dikmiştir? Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün bile itiraf ettiği eğitimdeki başarısızlık deprem enkazı gibi ortada dururken, söz konusu bakan tarihi çarpıtmakla mı kendisini teskin edecek, acziyetini bu şekilde mi kapatacaktır? AKP hükümeti tarihin nesini düzeltecektir? Bu hak ve yetkiyi kimden almıştır? Bugünkü AKP kadroları mevcut tarihi bilgileri okuyarak yetişmemişler midir? Var olan tedrisatın eksiği, noksanı ve zaafı nelerdir? Başbakan, Bizans’tan özür mü dileyecek, İmralı canisinin gönlünü mü alacak, methiyeler düzdüğü Haçlılardan af mı dilenecektir? Gencecik dimağları hangi fitne ve fesatlarla zehirleyecektir? Hükümetin Türk tarihinden rahatsız olması yeni bir bölücü cüretkarlıktır ve mutlaka engel olunmalıdır."
Bahçeli, tarihçilere ve üniversitelerin tarih bölümlerinde görev alan öğretim üyelerine meseleye müdahil olmaları çağrısında bulundu.
Bahçeli, "Tarih yazdıklarını iddia eden Başbakan, bilsin ki kaleme aldıkları tarih değil, küçülme, taviz, terör, bölücülük, pazarlık ve teslimiyet kataloğundan başka bir şey değildir. Başbakan ve bakanı şayet tarih yazmakta ısrar ediyorlarsa; önce 'yüz soruda İmralı canisi ve kanlı, barutlu, mayınlı müzakere yöntemleri' veya ciltler dolusu PKK’nın kanlı tarihini yazmakla işe başlamalıdırlar. İstanbul’un fethinin 560’ncı yıldönümünde tarih yağması için iştahlı şekilde talan sofrasına oturan AKP zihniyetini uyarıyor ve girdiği yanlış yoldan acilen dönmesini diliyorum" dedi.
"Erdoğan, Türkiye'yi Suriye çıkmazına hapsetti"
Bahçeli, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki itibar ve saygınlığının AK Parti ile birlikte eridiği ve buharlaştığını, özellikle hükümetin BOP kapsamında, komşu coğrafyalarda izlediği politikaların Türkiye'yi açmaza sürüklediğini söyledi. Esad’a vadeler biçen, koltuğundan olacağını aylar öncesinden müjdeleyen hükümetin sürekli duvara tosladığını, yanıldığını ve cepten yediğini belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye’yi Suriye çıkmazına hapsettiğini, Türkiye’nin imkan ve jeopolitik gerçekleriyle uyuşmayacak yanlışlara imza attığını savundu.
"Ahmet Davutoğlu acilen azledilmeli"
Bahçeli, Dışişleri Bakanı’nın, "Beşşar Esad’ın bu kadar gaddarlaşabileceğini tahmin edemedim" itiraflarının dış politikadaki kafa karışıklığının ve basiretsizliğinin tescili olarak okunması ve yorumlanması gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu:
"Başbakan Erdoğan ABD seyahatinin hemen öncesinde, 'Biz gelesiye kadar Suriye’de çok şey değişecek' dese de, değişen ve yan çizen yine şahsı olmuştur. Dışişleri Bakanı ne kadar inkar etse de, ABD, Başbakan’ı Suriye konusunda diplomasiye ikna etmiş ve elini kolunu bağlamıştır. Yine söz konusu bakanın 'ben bu ülkenin sicilinde zalimlerle, diktatörlerle, yüz binleri katletmiş biriyle yan yana bir görüntü olmamasını ahlaki sorumluluk olarak görüyorum' sözleri de akla ziyandır. AKP’li Dışişleri Bakanı herhalde Irak’ta, Afganistan’da yüzbinlerce Müslüman’ı kesip doğrayanlarla ve Türk milletinin kanını akıtan canilerle yan yana durmayı normal ve sıradan görmektedir. Gerçeklerden bu kadar kopmuş, kendi ifadeleriyle bu kadar tenakuza düşmüş bir siyaset üslubu acaba Dünya’nın neresinde vardır? Türk dış politikası böyle bir köhnemiş zihni perspektif ve sübjektif yargılarla yönetiliyorsa vay halimize demekten başka bir seçeneğimiz kalmayacaktır. Sıfır sorun mucidinin, stratejik derinlik kaşifinin ve kıdemli dış politika dahisinin Türkiye’nin başına daha fazla çorap örmeden kısa zaman içinde azledilmesi en samimi ve acil beklentimizdir."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Besicinin 90 koyununu 1 dakikada çaldılar
Selma Ateş'e saldırıyı azmettirmişti! Eşini ve yanındaki kişiyi öldürdü: Elektronik kelepçeyi kırıp kaçtı
SON DAKİKA HABERİ... Narin cinayetinde düğüm çözülecek mi? 3. kanlı delil ortaya çıktı
Kasesi 1000 TL! Uludağ'daki 'çorba' Bakanlığı harekete geçirdi
Üşümeye hazır olun! Marmara’da hava sıcaklıkları 10 ila 12 derece azalacak