1999 depremi sonrası her mahalleye konulmuştu: Turuncu konteynerler nerede?
17 Ağustos 1999'da 18 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği Gölcük Depremi’nden sonra hayata geçirilen 'Turuncu Konteyner' projesi, olası İstanbul depremi dolayısıyla yeniden gündeme geldi. Peki deprem sonrası ilk 72 saatteki hızlı müdahale için gerekli ekipmanların yer aldığı bu konteynerlerin akıbeti ne oldu? Turuncu konteynerler hayat kurtarır mı? Milliyet'ten Zeynep Dilara Akyürek kaleme aldı...
6 Şubat’ta tüm Türkiye’yi yasa boğan deprem felaketinde birçok sebebe bağlı olarak en kritik olarak belirtilen ilk 72 saat için ekipman yetersizliği ve bölgeye müdahalenin geciktiği iddiaları gündem olmuştu. Birçok kişi bulabildikleri balta, keser, kürek gibi malzemelerle sevdiklerini kurtarmak için mücadele etmişti. Yaşananlar Türkiye’nin son 25 yıl içinde gördüğü en büyük felaketlerden biri olan 1999 depreminin de acısını tazelemişti. 1999’daki deprem felaketinin ardından hayata geçirilen ‘turuncu konteyner’ projesi ise olası İstanbul depremiyle ilgili kurulan senaryolarla yeniden gündeme geldi. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen ve İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu turuncu konteynerlere ilgili Milliyet.com.tr’ye konuştu.
'TURUNCU KONTEYNER'İN AMACI NEYDİ?
2002 yılında İstanbul Valiliği tarafından yürütülmeye başlanan AFİS (Afet İstasyonu) Projesi kaymakamlıklarca belirlenen mahallelere turuncu renkli, kilitli büyük konteynerler yerleştirilmesiyle başladı. Konteynerlerin içinde ilk yardım ve arama kurtarma faaliyetleri için gereken pek çok araç gereç bulunuyordu. Projenin amacı, profesyonel ekipler bölgeye ulaşana kadar mahallelilerin ilk müdahaleleri yaparak kurtarabildikleri kadar kişiyi kurtarmalarıydı. 2002-2003 yıllarında uygulanmaya başlanan proje ne yazık ki çok uzun ömürlü olamadı.
2009 yılında deprem konteynerleri olarak da bilinen afet istasyonlarının bakımı ve kontrolleri İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi tarafından, ilçe belediyelerine devredildi. Geçen yıl İstanbul'un 39 ilçesinde toplam 505 konteynerin olduğu açıklandı. İlk seviye arama kurtarma eğitimi almış mahalle afet gönüllülerinin, ihtiyaç halinde ise herkesin kullanabilmesi için hazırlanan konteynerlerin içinde, jeneratör, kırıcı ve delici alet, su tankı, kriko, kazma, çadır, baret, aydınlatma, yangın tüpü, halatlar gibi malzemeler bulunuyor.
Doç. Dr. Bülent Özmen de olası İstanbul depreminde faydası olabileceği düşünülen, AFİS’i şöyle anlattı:
“Bu proje, valilik öncülüğünde İstanbul’a özel yapılmıştı. 17 Ağustos’tan alınan derslerden biri de bu olmuştu. Afet sırasında lazım olabilecek en acil malzemeler oraya depolanmıştı. Ancak zamanla çalındı, yağmalandı ve sonunda çoğu kaldırıldı. Keşke yeniden yaygınlaşsa, faydalı olur diye düşünüyorum. Çünkü deprem sırasında ilk 72 saat çok önemli. Böyle durumlarda çeşitli sebeplere bağlı olarak belediye ya da arama kurtarma yetişemediğinde çoğu zaman halk kendi kendine de müdahale etmek durumunda kalabiliyor."
İSTANBUL DEPREMİ'NDE HAYAT KURTARIR MI?
Olası İstanbul depremiyle ilgili pek çok senaryo yazılsa da afetin boyutları konusunda uzmanlar hemfikir. Megakentte yaşanacak depremde yolların kapanması, yangınların çıkması, tsunami tehlikesi de söz konusu olunca arama kurtarma ve yardım ekiplerinin depremzedelere ulaşması imkansız hale gelebilir. Doç. Dr. Özmen, İstanbul’un durumunu değerlendirerek AFİS’in önemini anlattı.
Doç. Dr. Özmen, “İstanbul’da da çok konuşuluyor; dar sokaklar, yolların kapanması durumu, yangın derken her yere anında ulaşılamayabilir. Bu tür malzeme stoklarının önceden ayarlanması fayda sağlar. Deprem senaryolarına dayandırarak en tehlikeli ve en fazla zarar görecek yerlere koyulsa iyi olur. Ancak arama kurtarma oldukça ciddi bir iş. Dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bu malzemelerin kullanımı ve o malzemelerle ilgili ‘hafif arama kurtarma çalışmaları’ dediğimiz eğitimler de verilmeli. Bazen yardım ederken karşıdakine ya da kendimize zarar vermeniz durumu söz konusu olabilir. Tabii aslolan sağlam binalarda oturmak” diye konuştu.
'AFET YÖNETİMİ YANLIŞ ANLAŞILDI'
Deprem sonrası afet yönetimine farklı bir açıdan bakarak, önemli olan noktanın ‘afette binaların hasar almaması’ olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin afet yönetimini yanlış anladığına dikkat çekti.
"Beklenen Marmara, İstanbul depremi için esas önemli olan binaların sağlam olmasıdır. Yıkılıp öldükten sonra her yer konteyner, toplanma alanı olsa ne işe yarar? Türkiye yıllardır afet yönetimini hep böyle tersten anladı. Afet yönetimi asla afet sonraki arama kurtarma yani müdahale ve iyileştirme çalışmaları değildir. Afet yönetimi, afet olmadan önce riski belirlemek ve riski kabul edilebilir, yönetilebilir bir seviyeye indirgemektir. Türkiye bu yanlış yol ve inanışlardan (konteyner, toplama alanı vb.) kurtulup yani bir an önce kriz yönetiminden risk yönetimine dönmeli. Risk azaltmadan, kriz yönetimi (konteyner vb.) ile başarılı olmayı beklemek hayaldir."