101 yıllık bağımsızlık destanı: Büyük Taarruz
Türk ordusu "bitti" demeden bitmeyecekti... "Ya istiklal, ya ölüm" denilerek çıkılan yolda, Yunan ordusu büyük bir hezimete uğratıldı. 101 yıl önce bugün kazanılan zaferle bir millet küllerinden yeniden doğdu, Anadolu'nun işgal edilemeyeceği tüm dünyaya gösterildi.
Haberin Devamı
1/11

“30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Besbellidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı...”Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bu sözlerle anlatmıştı Büyük Taarruz’u.Bundan tam 101 yıl önce kazanılan bu zafer, Türk milletinin kaderini değiştirdi.Türk ordusu “bitti” demeden bitmeyecekti ve tarihe dünyanın en büyük kahramanlık destanlarından biri olarak geçecekti...
Tarihin en kanlı savaşlarından biri yapıldı
2/11

Yıl 1919. Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri Anadolu’yu işgal ediyordu. İstanbul, Adana, Urfa, Maraş, Samsun... Düşman devletlerinin orduları birçok şehre yerleşmişti.1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra işgal güçleri baskıcı politikalarını yoğunlaştırdı. Türk milleti tüm bu baskılara karşı yeniden ayağa kalkmak için adım adım ilerledi.Bir yıl sonra büyük bir zafer kazanıldı. Sakarya'da 22 gün 22 gece süren savaşta, Türk ulusu kanla, ateşle, süngüyle zafere doğru yürüdü. İki tarafın da çok ağır kayıplar verdiği Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından biriydi. Tarihin en kanlı savaşlarından olan muharebede binlerce asker şehit oldu.
Haberin Devamı
Ordunun önce taarruza hazırlanması gerekiyordu
3/11

Kazanılan bu zaferden sonra, Türk milletinin orduya güveni ve geleceğe ümidi arttı. Yunan ordusu, çok kayıp verdiği için savaş gücü azaldı. Aynı zamanda, İtilaf Devletleri’nin Yunanlılara güveni azaldı.Sakarya’daki kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak için hazırlıklar başladı. Ancak Sakarya’dan çekilen Yunan ordusu Türk ordusunun 2 katıydı… Yunan ordusunun 180 bin askeri, 88 bin tüfeği, 3 bin makineli tüfeği, 300 topu vardı. Türk ordusunun ise 92 bin askeri, 48 bin tüfeği, 819 makineli tüfeği, 145 topu bulunuyordu.
4/11

Bunun için ordunun önce taarruza hazırlanması gerekiyordu. Ayrıca, sadece ordunun değil, Meclis ve millet de savaş psikolojisine hazırlanmalıydı. 1919’dan itibaren kurtuluş mücadelesine karşı çıkarılmış 18 ayaklanma bastırılmıştı.Meclis’te bazı milletvekilleri de ordunun böylesine büyük bir taarruzu gerçekleştiremeyeceğini söyleyerek duruma karşı çıkıyordu…
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Siyasi temaslardan bir sonuç çıkmadı, taarruz şarttı
5/11

Gelelim dış politikaya… Dünya kamuoyunu kazanmak ve Misak-ı Milli hedefine ulaşmak için bazı adımlar atıldı. Bir yandan Türkiye hükümetinin savaş değil barış istediği gösteriliyordu, bir yandan da doğu ve güney cephelerinde bizimle çarpışan düşmanların sadece tarafsızlıkları değil dostlukları da kazanılıyordu. Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Fransa ile çeşitli anlaşmalar yapıldı.1922’nin başlarına gelindiğinde Ankara hükümeti barış için görüşmeler yapılmasını gündeme getirdi. İtilaf Devletleri de mütareke şartlarını bildirdi.
6/11

- 10 kilometre tampon bölge oluşturulacak,- Yunanlılar Anadolu’yu boşaltacak,- Edirne ve Kırklareli Yunanlılarda kalacak,- Ücretli Türk ordusunun Sevr Antlaşması’ndaki 50 binlik asker sayısı 85 bine çıkarılacak.Bu şartların üstüne TBMM hükümeti de Yunan ordusunun 4 ay içinde Anadolu’dan çekilmesini istedi. Ancak İtilaf Devletleri bu isteği reddetti. Siyasi temaslardan bir sonuç çıkmayacaktı, Anadolu’yu düşmandan kurtarmak için taarruz şarttı…
Haberin Devamı
Haberin Devamı
İlkbaharda bekleniyordu
7/11

Türk milleti varını yoğunu feda ederek taarruz hazırlıklarına devam etti. İlkbaharda beklenen taarruz planı ertelendi, eksikliklerin giderilmesi için büyük çaba sarf edildi.Sakarya Zaferi’nden sonra 100 bin olan asker sayısı 200 bine çıkarıldı. Tüfek, makineli tüfek ve top sayıları da bir bir artırıldı… Ancak silah açısından Yunan kuvvetleri üstünlüğünü koruyordu. Hazırlık sürecinde eğitime de büyük önem verildi, ordunun muharebe niteliği artırıldı. Sık sık tatbikatlar düzenlendi.Dünya kamuoyu Türk ordusunun taarruz kabiliyeti olmadığını ve başarı sağlayamayacağını sanıyordu. Ancak yanılıyorlardı. Türk ordusu moral bakımından çok üstündü, 10 aylık aralıksız çalışma sonucu eğitim yönünden çok ilerledi. “4-5 ayda anca geçilir” denilen yerler saatler içerisinde geçilecekti…
Hazırlıklar büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldü
8/11

Birlik intikalleri tamamen gece yapıldı, örtülü yerlerde dinlenildi, hiçbir yerde yürüyüş izi bırakılmadı. Düşmanı aldatmak için bazı birlikler güneyden kuzeye intikal ettirildi. Birliklerin yer değiştirdiği belli olmasın diye yerlerine yenileri getirildi.Ankara hükümetinin taarruz konusunda kararsızlık içinde olduğu söylentileri yayıldı. Anadolu’da isyan ve karışıklık var haberleri çıkarıldı. Anadolu’nun dış dünya ile muhabere ve ulaştırma irtibatı kesildi.Basına 20 Ağustos 1922’de Çankaya Köşkü’nde bir çay ziyafeti verileceğinin haberi yansıdı. Herkes Mustafa Kemal Paşa’nın çay partisi vermesini beklerken o çoktan Büyük Taarruz’u başlatmak için Ankara’dan ayrılmıştı. 20’sinden önce de bu çay partisi iptal edilmişti.Ve o büyük gün geldi… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, gizli bir hazırlığın ardından 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz'u başlattı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
30 Ağustos
9/11

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusunun Kurtuluş Savaşı'nda kazandığı en önemli zaferin arifesinde, 30 Ağustos sabahında şimdi belde olan Kütahya'nın Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy'de birliklere taarruz emrini verdi.O'nun bizzat yönettiği Dumlupınar'daki meydan muharebesinde kahraman Mehmetçik, Yunan birliklerini Allıören, Keçiler, Kızıltaş deresi yolunun iki yanında tamamen sarıp imha etti. Kızıltaş deresi bölgesinde açık kalan alandan bazı Yunan birlikleri, General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yunan komutanı kaçtı.Yunan ordusu büyük hezimete uğradı. Sağ kalan düşman askerlerinin bir kısmı teslim oldu, diğerleri ise İzmir yönüne doğru kaçmaya başladı. Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan Büyük Taarruz’un son safhası tarihe “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak geçti.Bu zaferin ardından Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül'de Dumlupınar'da, Batı Cephesi'ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bildiri yayımladı. 27 Ağustos’ta Afyonkarahisar, 30 Ağustos’ta Kütahya, 1 Eylül’de Emet ve Tavşanlı düşman işgalinden kurtarıldı. 9 Eylül’de İzmir’de Yunan ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın emrini büyük bir başarıyla yerine getirdi.
Türk milletinin esir edilemez bir millet olduğu yeniden ispatlandı
10/11

Yunan ordusu büyük bir hezimet yaşadı ve uzun süre toparlanamayacak şekilde imha edildi. Büyük zafer, Türk topraklarının işgal kuvvetlerinden tamamen temizlenmesini sağladı. “Anadolu işgal edilemez” düşüncesi doğrulandı.Türk milletinin esir edilemez bir millet olduğu yeniden ispatlandı. Türk’ün büyük devlet adamları ve komutanlar yetiştiren “asker millet” olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Askeri güçle kabul ettirilmek istenen Sevr Anlaşması, muharebe sahasında yırtılmış oldu. Lozan Barış Anlaşması'nın yapılmasını sağladı. Türkiye Misak-ı Millî'nin coğrafi hedeflerine ulaştı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Zaferden 2 yıl sonra…
11/11

Büyük Önder Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1924'te Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı'nın temel atma törenine katılmak üzere Zafertepe Çalköy'e geldi. Törene katılanlara iki yıl öncesini hatırlattı ve Büyük Zafer'i şu cümlelerle anlattı:''Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, çok parlak zaferlerle doludur ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil dünya tarihine yeni bir adım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbellidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. Türk ulusu burada kazandığı zaferle, açığa vurduğu gücü ve istemiyle, bu belli gerçeği bir kere daha tarihin bağrına çelik kalemle koymuş bulunuyor.''