hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "EMASYA Protokolü gündemden çıkarılacak"

    EMASYA Protokolü gündemden çıkarılacak
    expand

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "EMASYA Protokolü'nü gündemimizden çıkaracağız. EMASYA Protokolü'nü ortadan kaldıracağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yayımlanan Taha Özhan'ın sunduğu "Enine Boyuna" programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    EMASYA PROTOKOLÜ

    "Harekat ve darbe planlarının gerekçesi olarak iç tehdit tanımı veya buna bağlı EMASYA protokolü gibi şeyler söylendi. Mevcut Milli Güvenlik Strateji Belgesi yaklaşımı bunları onaylayan bir tarzda mıdır?" sorusu üzerine Erdoğan, mevcut olanın bunun için gerekçe oluşturup oluşturmamasının çok önemli olmadığını söyledi.

    Erdoğan, "Çıkarmamız gerekenleri tamamen çıkartırız ve buna göre de adımlarımızı atarız. Aslolan şudur; milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili ve demokratik açılım süreciyle ilgili olarak sorun alanlarını buralardan çıkarmak istiyoruz. Sorun alanlarının burada kalmaması gerekir. Bunlar üzerinde şu anda ekiplerimiz çalışıyor. Ona göre de bu görüşmeyi yapacağımız toplantıda, bunları ileri süreceğiz ve adımlarını atacağız" dedi.

    Başbakan Erdoğan, EMASYA'nın da bunlardan birisi olduğunu belirterek, bunun üzerinde çalışmaların sürdüğünü söyledi.

    Erdoğan, "Bakanımızın da ifade ettiği şekliyle EMASYA Protokolü'nü gündemimizden çıkaracağız. EMASYA Protokolü diye bir şey olamaz, olmayacak. Bunun adımını atıyoruz, atacağız. Şu anda arkadaşlar hazırlıklarını yapıyorlar ve bu işi bitireceğiz. Zaten bu bir protokol, kanun filan değil. Kanun, Genelkurmay, İçişleri burada müşterek bir çalışma yapar. Yasal düzenleme gerekiyorsa, yasal düzenleme de yapacağız. Protokolü ortadan kaldıracağız, bunun adımını atacağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor. Kısa zamanda bu işi bitireceğiz" diye konuştu.

    EMASYA Protokolü, 1997 yılında Genelkurmay Başkanlığı'yla İçişleri Başkanlığı arasında imzalanmıştı ve askere toplumsal olaylara müdahale yetkisi veriyordu.

    TEKEL İŞÇİLERİNİN DURUMU

    Başbakan Erdoğan, TÜRK-İŞ'le yaptığı görüşmeden sonra da ilk defa bu konuyla ilgili konuştu ve "4/C kalkmayacak; ama değişiklik olabilir" dedi.

    Erdoğan, görüşmeye katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i azarladığı iddialarını da yalanladı. Başbakan'ın hedefinde, "Seni asker değil; ama TEKEL işçileri götürecek" diyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da vardı, "Bakın şunu da bir meydan okuma olarak almayın ama bizi TEKEL işçisi iktidar yapmadı, bizi milletimiz iktidar yaptı. Ve milletimizin onlar da bireyleridir, kendilerine saygım vardır ama bu saygım hukuk içindedir hukuk dışına çıkıldığı zaman orada olay değişir. Şu anda hukuksuzluğa orada bir yerde göz yumuyoruz yapılanların hiçbirisi hukuki değildir, yasal değildir ama biz demokrasi adına 'buna bir miktar daha katlanalım' dedik." dedi.

    Erdoğan, "Bir defa Ankara'da bulunanlar TEKEL işçilerinin tamamı değildir. Oraya gelenler belli bir gruptur. Ama TEKEL işçileri de var, TEKEL işçisi olmayan farklı sendikaların oraya gönderdiği ideolojik yaklaşım içinde olan temsilcileri de var" diye konuştu.

    Erdoğan, "Son görüşmeyi söylüyorum. Biz kendilerine dedik ki, şu anda biz ihbar ve kıdem tazminatını veriyoruz. Dün bu görüşmelerle ilgili maalesef yalan bir haber çıktı. Onu okudum, o da beni ayrıca üzdü. 'Türk-İş Başkanı'nın yanında 4C'yi bilmediğimi' söylemişim. Bakanlarıma af edersiniz kaba tabiriyle 'fırça atmışım'. Böyle bir şey söz konusu değil, bakanıma çıkışmam söz konusu değil. Sadece ben bakanıma şunu söyledim. 'Kıdem tazminatına ara vermeden devam etme imkanı doğabilir mi' bunun üzerine çalışın dedim. Allah aşkına, bu çıkışmak mıdır? Bakanı azarlamak mıdır? Ayıptır" dedi.

    Başbakan, "Maliye Bakanımız bu konu üzerinde çalışarak yasal bir engel yoksa kıdem ve ihbar tazminatını kesmeden 4C'ye geçiş yapılacak. Gerekirse 4C'nin içeriğinde de bir değişikliğe gidilebilir ama kaldırmak asla. Onu da söyleyeyim. Arkadaşlar konu üzerinde çalışıyor. Bu akşam kendileriyle görüşeceğim, sonra da sendika yetkilileriyle. Tabii olayı ajite etmek suretiyle hala buralara getirmenin anlamı yok. Ben gerek Ankara'da gerek TÜRK-İŞ önünde yapılanları, tabii Ana Muhalefet Partisi Lideri'nin yaptıkları, diğerlerinin yaptıkları siyasette çirkin şeyler" ifadelerini kullandı.

    Başbakan Erdoğan, TEKEL işçilerinin önünde 31 Ocaktan sonra bir aylık bir süre bulunduğunu dile getirerek, "Bir aylık sürece 4C'ye kim müracaat ederse TEKEL işçileri içinde onlar 4C'den istifade edecektir. Etmezlerse 4C'den istifade edemeyeceklerdir. İhbar ve kıdem tazminatı zaten banka hesaplarına yarın yatmış oluyor. Oradan da kendilerine bir imkan doğar" dedi.

    Yapılan çalışmalar sonunda kıdem tazminatının devamına yönelik bir imkan bulunması durumunda böyle bir düzenleme yapılacağını kaydeden Erdoğan, "Ama bu düzenleme yapılamazsa, o zaman işçiler paralarını almış olacaklar. Ve yeni bir süreci başlatmış olacağız" diye konuştu.

    MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ


    Erdoğan, "2003 yılında Başbakan olarak göreve başladığınızda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni gördünüz. Belgede, sizin de mensubu olduğunuz siyaset akımı ve şahsınızı içeren vatandaş kitlesi 'iç düşman, tehdit' olarak yorumlanabileceği şeklinde ifadeler vardı. Bunu görünce ne hissettiniz?" sorusu üzerine, geldikleri nokta itibarıyla bu konuların konuşulmasının çok önemli bir süreç olduğunu söyledi.

    Belgenin bütününün tüyler ürpertici tablo ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, "Özellikle 12 Eylül sürecinden sonraki yapılanma içerisinde çok farklı yaklaşımlar oldu. Bunlar sivil irade ile uyumlu yaklaşım tarzları değildi. Salı günü yaptığım konuşmada halkını dışlayan, halkını tehdit unsuru olarak görenlere yönelik ifadem var, onun çağ dışı olduğunu ifade eden bir yaklaşımım var. Siyaset belgesinin aslında kanuni geçerliliği yok, bir genelge" dedi.

    Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) göreve geldikleri dönemdeki havasının farklı olduğunu kaydeden Erdoğan, AB sürecinde MGK'nın bir istişari kurul olarak geçmesi ve uygulamaya o şekilde devam etmesinin süreci çok farklı bir şekle dönüştürdüğünü ve siyaset belgesi içinde çok ciddi değişiklikler yapıldığını söyledi.

    Erdoğan, "Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı. Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır. Bunun MGK'da tekrar müzakeresini yapacağız. MGK, karar merci değildir, bize tavsiyede bulunur. Bunları ya Bakanlar Kurulu kararına dönüştürürüz ya da yasa çıkarmak gerekirse adımını atarız. Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık ve 2010 için atacağımız adımda da demokratik sürecin gereği neyse bunu yapacağız" diye konuştu.

    "Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz?" sorusuna Erdoğan, "Asla. Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz ve bu tür yapılanmalara müsaade edecek, bu tür zemini oluşturmaya müsaade edecek imkanlara fırsat vermeyecek şekilde bir düzenleme yapılacak" yanıtını verdi.

    DARBE İDDİALARI

    Başbakan Erdoğan, "8 yıllık iktidarınızda demokratikleşme adımları attınız. Bir yandan da darbe iddiaları ve söylentileri var. Burada bir tezat mı var? Bunu nasıl yorumluyorsunuz?" sorusu üzerine, "Bu ifadeleri kullanmak istemem. Bu ifadeler kullanıla kullanıla meşruiyet kazanıyor, bunları birlikte gündemimizden çıkarmamaz lazım. Bunların işaret fişekleri yok mu? Maalesef olmuş. Bunlar da ortada. Bazı köşe yazarları ne yazık ki köşelerinden hala gaz vermeye devam ediyorlar. Ben ne gaz veren veya gaza gelen, ne de gaz alan olmak istemiyorum bu noktada. Biz gerçekleri konuşalım, değerlendirelim, bunun üzerinden netice almaya çalışalım. Köşesinde rahat rahat konuşuyor. 'Özal bile uyguladı, Erdoğan nutuk atıyor' diyor. Ortada bazı gerçekler var. Nedir bunlar? Bugün savcı yürütmeden bir şey talep ettiği zaman bunu sümenaltı etmeyen irade, iktidar var, yürütme şu anda bu noktada. Ergenekon meselesinde bunu görüyoruz, diğer olaylarda da bunu görüyoruz. Hiçbir konu sümenaltı edilmemiştir, faili meçhullerin üzerinde yoğun bir şekilde yürüyen ve bunları ortaya çıkarmaya çalışan bir iktidar var ortada" dedi.

    Başbakan Erdoğan, merhum Abdi İpekçi'nin kızının "Babamın faillerinin bulunmasının tam zamanı, üzerine gidilerek ortaya çıkarılabileceğini düşünüyorum" yönünde ifadesi bulunduğunu anımsatarak, "Bu bir umut ışığı olduğu anlamına geliyor. Ergenekon'da olanları biliyorsunuz. Neler ortaya çıkıyor. Sonraki süreçte ortaya çıkanlar gün yüzü gibi ortada. Nerelerden neler çıktığı ortada. Bunun ardından daha başka şeylerin gelebileceğini söyledim. Bunlar işaret fişekleri. Bir normalleşmeye gidiyorsunuz, giderken de sancılar olacaktır. Bu sancıları yüksek dozda darbe olarak gösterme gayreti içine gidenler var. Biz bunu böyle düşünmek istemiyoruz. Bunu, aydınlık yarınların olduğu bir Türkiye'nin alt yapısı olarak görüyoruz" diye konuştu.

    "Bir şeyler bu ülkede yapılmış"

    Bir emekli orgeneralin değişik televizyon kanallarında dolaşarak gazetecilerin sorularını yanıtladığını anımsatan Erdoğan, "Ortada bir gerçek var. Bir şeyler bu ülkede yapılmış, yapılmamış değil. Bazı şeyler söylenmiş ve uygulamada bazı gerçekler olmuş. Eğer 'şu yoktur' derseniz bu olmaz" dedi.

    Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın GATA'da tedavi gören Nejat Uygur'u ziyaret etmek istediğinde yaşadıklarıyle ilgili olarak da, "Nejat Uygur'un hanımı arıyor ve 'Ne olur sizinle dışarıda buluşsak, buraya gelmeseniz. Çünkü yetkililer 'sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olur' diyor. Bunu en üst düzeyde gündeme getirdim. 'Nedir bu? Ne yaptıklarının farkında mısınız?' diye sordum. Bunu artık söylemek zorunda kaldım. Bugüne kadar söylemedim, bazı gazeteler yazdı. Benzeri olaylar bu ülkede yaşandı. Peki bunun yapılmasına müsaade eden irade dürüst davrandı diyebilir miyiz, özgürlükçü diyebilir miyiz? Bu sıkıntılar hala var" dedi.

    Erdoğan, "Sizin Cumhurbaşkanı, Başbakan olmanız vesaire... Burada bir gerilim var. Köşe yazarları bunları yazıyor. Yazıyorsun da bazı gerçekleri gör. Kimlere bu ülkede ne tür uygulamaların olduğunu gör. Eğer burada iktidar bazı şeylere sabrediyorsa, bunları afişe etmemişse sadece ülkede bir gerilim olmamasından dolayıdır. Biz bunları istemiyoruz. Onun için de diyoruz ki dünyanın gelişmiş ülkelerine bakalım, ileri demokraside dünyada nelerin olduğunu görelim. Bunlara baktığımızda bizim daha almamız gereken önemli mesafeler olduğunu görürüz. Bu tür zihniyetler de bir gecede değişmiyor. Bir zaman alacak. Ama bütün mesele hep birlikte bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Sayın Özal'a yapılanlarla, o günkü gazetelere baktığımda aynı şeyler şimdi de yazılıyor. Başlıklarda da köşe yazıları da aynı. Beyefendiler rahatsız oluyor, niye rahatsız oluyorsunuz? Aynı şeyleri o zaman da siz yazdınız. Yeni kuşağa söylemiyorum. Şimdi inkarcı pozisyonuna düşüyorlar. Ama o günün uygulamaları da bugünün uygulamaları da ortada" ifadelerini kullandı.

    ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI

    Erdoğan, genel seçim tarihiyle ilgili tartışmalar konusunda da Erdoğan, "2011 seçim yılıdır. Seçimin tarihi de temmuz ayının mevsim koşulları sebebiyle belki biraz öncesine alınabilir. Onun dışında bir şey asla düşünülemez. Süresinde biz seçimimizi yapacağız. Yani bu birkaç hafta olur, birkaç gün olur. Bunun dışında bir şey asla söz konusu olamaz. Türkiye buna alışmalıdır. Yani biz 16 ayda bir hükümet değiştiren ilkel bir Türkiye olmamalıyız. Bugüne kadar bu böyle geldi..." dedi.

    YARGI VESAYETİ

    Erdoğan, "Toplumun geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz? " şeklindeki bir soru üzerine, "Toplum aslında henüz her şeye A'dan Z'ye vakıf değil, olacak. Daha olacak. Nasıl olacak? Bu sürecin bu şekilde değerlendirilmesi, müzakere edilmesiyle olacak. Yani her şey daha olmuş bitmiş değil. Yavaş yavaş bunlar müzakere edile edile bu mesafeyi almış olacağız. Ama ben şunu çok açık net söyleyebilirim; bizim yöneticiler olarak, idareciler olarak eksiklerimiz olabilir. Bu aynı şekilde Genelkurmay'da da olabilir. Ama şuanda Genelkurmay'da Genelkurmay Başkanımız olsun, kuvvet komutanlarımız olsun, olaylara yaklaşımında bizim paslaşmamız olumlu bir şekilde gelişiyor. Eğer bu olumlu gelişmeler olmamış olsa zaten bu neticeleri almakta da zorlanırız" dedi.

    Erdoğan, hangi kurum olursa olsun, gerek silahlı kuvvetleri, gerek emniyet teşkilatı, gerekse diğer devlet kurumları olsun bu gelişmelerin yaşandığını dile getirerek, göreve geldiklerinde Enerji Bakanlığındaki yolsuzluklar olduğunu ve işin üzerine gittiklerini anımsattı.

    "Emniyet teşkilatında da var olan konuların araştırıldığını, halen cezaevinde bulunanlar olduğunu hatırlatan Erdoğan, Silahlı Kuvvetlerde de askeri yargıda yargılanan 40'ı aşkın subayın bulunduğunu söyledi.Erdoğan, "Silahlı kuvvetlerimiz de işin üstüne ciddi anlamda gidiyor. İş böyle kendi haline bırakılmış değil. Çünkü, bu kurumlarımız öyle pek şaibe kaldıracak kurumlar değil. Bunların üzerinden bu şaibeleri ne yapıp yapıp temizlememiz lazım. Bunları oralarda bırakmamaz lazım" dedi.

    Başbakan Erdoğan, "yargı yoluyla AK Parti'nin sindirilmemesinin var olup olmadığının dile getirilmesi ve son dönemde gündemde olan partilerin bu tür kapatma davalarına ilişkin hissiyatlarının var olacağına ilişkin sözlerin hatırlatılması ve kendi hislerinin" sorulması üzerine de, "Geçenlerde ifade edilen 'siyasi partiler bunu hisseder' ifadesi, sizin 'ne hissediyorsunuz?' ifadesiyle masaya ortak yatırılması gereken bir konu. Eğer siz hakikaten siyasi partilere böyle bir hissiyatı demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde vermeye gayret ederseniz. Hele hele bunu Yargıtay Başsavcısı bu şekilde ifade ederse. Burada düşünmemiz gerekir" yanıtını verdi.

    "Yargıtay Başsavcısı ortada herhangi bir şey yokken nasıl böyle bir ifadeyi kullanır? Böyle bir şey olur mu? Bunu kullanacaksınız, ondan sonra bu ülkede siyaset yapacaksınız. Bu olacak iş mi? Bunları şimdi bir siyasi lider konuştuğu zaman, niye konuştu? Kardeşim orada konuşma, burada konuşma, nerede konuşacaksın? Parlamentonun yüzde 65'ini oluşturacaksın. Bu halkın yüzde 47'si sana inanacak, sana güvenecek ve sana gelecek oyunu verecek. Bu iradeyle iş başına gelmiş olacaksın" diyen Erdoğan, "Ondan sonra acaba biz bu parti üzerinde nasıl bir kapatma davası açarda bununla ilgili böyle bir çalışmanın içerisine gireriz... Bu ülkede 7 yıl önce neredeydik? Şimdi nereye geldik? Bunun hesabını yapacaksın. Böyle bir dava açıldığı zaman bu ülkede ne ne olur? Buna bakmamız gerekiyor. Allah aşkına yani biz bu filmi tekrar tekrar seyretmeye mecbur muyuz? Böyle şey olur mu? Bizim sağlıklı bir şekilde çalışmamız gerekiyor" diye konuştu.

    Başbakan, "Tüm kabinenin, tüm parlamentonun sağlıklı bir şekilde çalışması gerekiyor. Yani biz her şeyi bırakacağız, bundan sonra tekrar hissetmeye başlayacağız. Ne hissediyoruz? Böyle şey olur mu? Ondan sonra da 'sivil vesayet...' Hani nerede sivil vesayet? Böyle bir sivil vesayet olur mu? Bu sivil vesayeti üzerinde başka bir vesayet var. Ne o? Yargı vesayeti... Sıkıntı burada. Türkiye'yi yargı devleti olmaya gayret gösteren bir zihniyetle karşı karşıya bırakmak istiyorlar. Çok ciddi bir sıkıntı. Nerede olursa olsun, hangi konuda olursa olsun" ifadelerini kullandı.

    "TEK PARTİ DİKTASI" KONUSU

    Erdoğan, "tek parti diktası" diye bir konunun da çıkarıldığını ifade ederek, kendilerine 5 yıllık seçim süresi verilmişken bunu referanduma götürdüklerini ve 4 yıla indirdiklerini hatırlattı. Cumhurbaşkanını halk tarafından ve 5 yılda bir seçilmesi konusunu da halka götürdüklerini hatırlatan Erdoğan, "Demokrasiye saygı bu, demokrasi standardını yükseltmek bu. Biz bu adımı attık. Bunu yaptığımız için mi biz tek parti diktasını getiriyoruz" dedi.

    Bu konunun CHP'ye sorulması gerektiğini de ifade eden Erdoğan, tek partili dönemin bu ülkedeki tek temsilcisinin onlar olduğunu söyledi. Erdoğan, o dönemden çok partili hayata geçildiğini de dile getirerek, "Bu işin Türkiye'deki tek temsilcisi CHP olduğuna göre, zaman zaman 'Biz sizin cemaziyülevvelinizi biliriz' dediğimizde, hemen rahatsız oluyorlar" ifadesini kullandı.

    Bunu tarihin bildiğini kaydeden Erdoğan, bundan rahatsız olmanın bir anlamı olmadığını söyledi. Türkiye'de artık bunların görülmek istenmediğini ifade eden Erdoğan, "Kararlı bir şekilde yaptığımız tüm bu açılımlarla, yargıçlar yönetimi noktasında çok açık tavrı hep birlikte almamız gerekiyor. Siyasi partiler olarak, milletçe bu adımı atmamız gerekiyor ki burada yargıçlar yönetimi olmayacak, bu ülkede tamamıyla halkın yönetimi olacak. Halkın iradesi de zaten seçimden seçime belirlenir" diye konuştu. Seçimlerin ne getirip ne götüreceğinin takdirini de halkın yapacağını ve bunun saygın olduğunu söyleyen Erdoğan, "Yoksa hakikaten yargıçların dudakları arasına iş sıkışıp kalırsa durumumuz çok kötü" dedi.

    KAPATMA DAVALARI

    Siyasi kapatma davalarına ilişkin mevzuat değişiklikleri konusundaki bir başka soruya Erdoğan, "Böyle bir adımı atabilmek için önümüzde bir çok engel var. Sütten ağzımız yandı, şimdi yoğurdu artık üfleyerek yeme durumuna geldik. 411 paranoyası var. 367 olayı var. Bunları hep yaşadık. İstiyoruz ki parlamentoda bir konsensüs oluşsun" diye yanıt verdi.

    ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

    Anayasa değişikliğiyle ilgili bir uzlaşma komisyonu oluşması için bir önceki Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın çağrısına ana muhalefetin olumsuz, MHP'nin de olumlu olumsuz belli olmayan bir yanıt verdiğini kaydeden Erdoğan, şimdi de bu çağrının yapıldığını ve benzer yanıtlar verildiğini belirtti.

    Erdoğan, bu işin sadece kendilerine bırakılmaması ve beraber çalışmak için çağrıda bulunduklarını belirterek, "Ortada bir 82 var. Bu 82'nin değişmesinin gereğine Türkiye'nin büyük çoğunluğu 'evet' diyor" dedi. Sivil anayasa talebine halkın kahir ekseriyetinin evet dediğini ifade eden Erdoğan, "Tamamen bu parlamentoya ait, millete ait bir anayasayı... Tamamını değiştirmeye gerek yok. Bu iddiayı ortaya atanlar da tahrik ediyorlar" diye konuştu.

    Beraberce yapılması ve bir konsensüs istediklerini de kaydeden Erdoğan, buna yanaşılmadığını, uzlaşmaz olarak sonra kendilerinin gösterildiğini söyledi.

    Bir adım atmak istediklerini ve 14 Mart olayı (AK Parti hakkında kapatma davasının açıldığı tarih) olduğunu, bir yıl kaybettiklerini belirten Erdoğan, siyasi ve ekonomik manada bu nedenle kayıplar olduğunu kaydetti. Yatırımcının bir ülkeye girerken istikrar ve güven aradığını kaydeden Başbakan Erdoğan, "AK Parti'nin halkın gönlündeki yeri belli. Asıl iktidar, asıl irade, asıl yargı bana göre halktır. Halk gerektiğinde indirir, gerektiğinde çıkarır. Yoksa yargının vereceği kararlar gelip geçicidir" diye konuştu.

    Erdoğan, "Sivil diktatörlük tek adamlık kampanyalarıyla parti kapatma arasında bir ilişki görüyor musunuz?" sorusu üzerine, "Benim böyle bir hissim yok. Biz bu yola çıkarken bir defa bir şeylere inanarak, bir şeyleri görerek bilerek çıktık. Bunlara eğer biz prim vermeye kalkarsak o zaman zaten partimiz AK Parti olarak kendine yakışanı yerine getirmemiş olur ve halkın iradesi bizim için kutsal olandır. Bunun dışında biz o tür yaklaşım tarzlarını hiçbir zaman kabul etmiyoruz. Fazla bir şey kalmadı, 18 ay var. 18 ay sonra halkın hissiyatını çok iyi görecekler ve halkın hissiyatı her türlü hissiyatın önündedir diye düşünüyorum" karşılığını verdi.

    Başbakan Erdoğan daha önce ifade ettiği "Gaz verilmesin" sözlerine ilişkin bir soru üzerine de belli bir grup medyanın köşe yazarlarının yazdıklarına değinerek, "Bizi merhum Özal'la vuruşturmak suretiyle oradan gaz veriyor" diye konuştu.

    DARBE TARTIŞMALARI

    İşin "Madem ki inanmıyorsun Genelkurmay Başkanını görevden alırsın" veya "Alınması gerekenleri alırsın" noktasına getirildiğini dile getiren Erdoğan, "Sayın Baykal da söylüyor" yorumu üzerine de, "Onu söylüyorum. Sen bu ülkede koalisyonlara ortak oldun, bu tür sıkıntılar yok muydu? Başbakan yardımcılığı yaptı az da olsa, yok muydu? Yapılması gerekenleri iktidarlarınız döneminde, tek başına iktidar olmak o ayrı bir konu, zaten nasip olur mu olmaz mı bilemem, ama buralarda biraz dürüst olacaksın ve asıl Türk Silahlı Kuvvetlerine gölge düşürmek veya Silahlı Kuvvetlerimizin bu kadar hassasiyetle korunması gerektiğini bir taraftan ifade edeceksin, bir taraftan da 'madem güvenmiyorsun görevden alırsın' diyeceksin. Böyle bir şeyi ne gündeme getiriyorsun, buna ne gerek var?" dedi.

    "Bir defa çirkin olan, yanlış olan bu. Ama bunların dertleri bağcıyı dövmek mi dövdürtmek mi? Sıkıntı burada. Bu soruya da cevap veremiyorlar. O da bakıyorsun aynı şekilde, 'biz hükümeti tahrik eder gaz verir de acaba böyle bir şey beklentimiz olarak gündeme gelir mi?' Bir taraftan, ağzıma dahi almak istemiyorum ama 'biz darbelere karşıyız', ama öbür taraftan 'acaba nasıl biz bu işi tahrik ederiz', kendisine göre kurnazlıklar yapıyor" diyen Erdoğan, "E kusura bakma. Sen 72 yaşında tecrübelerle dolu birisi olabilirsin ama biz de siyasetin içinde doğduk, içinde büyüdük böyle bir gaza gelip ülkemizi bir gerilim politikası içerisinde kalkıp bu geldiği güzel noktanın gerisine götüremeyiz. Türkiye çok iyi bir noktada, değişiyor, gelişiyor ve biz bunlara prim vermeyeceğiz. Çünkü 2010'u asla gerileyen bir Türkiye değil, büyüyen bir Türkiye olarak dünya sahnesinde o arzu ettiğimiz yere oturtacağız" ifadelerini kullandı.

    TSK İÇ HİZMETLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

    "Darbe söylentilerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmetler Kanunu'nun 35. maddesine dayandırıldığını" söyleyen bir gazetecinin, "Bu maddede değişiklik yapılıp yapılamayacağına" ilişkin sorusu üzerine de Erdoğan, daha önce bahsettiği konsensüs gerçekleştirildiğinde bunun çok kolay yapılabileceğini söyledi.

    Konsensüs olmadığı zaman faturayı sürekli bir yere keserek bir gerilim politikası oluşturulmaya gayret edildiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bütün bunları eğer bir konsensüs içinde yapmak müşterek bir çalışmayla gerçekleştirmek hakikaten olur mu, olur. Bunun için çok uzun zamana da ihtiyaç yok. Bunlar üzerinde tekrar oturulup düşünülmesi gereken bir konu ve bu noktayla ilgili olarak da dediğim gibi iktidarıyla muhalefetiyle bir konsensüsü oluşturmak şart diye düşünüyorum. Bu konuda askere özellikle o madde, bu dediğimiz konularda resen harekete geçme müsaadesini zaten vermiyor. Böyle bir şey yok. Adı üzerinde zaten İç Hizmet Kanunu. Ama oradan o dediğiniz çıkarılmaya gayret ediliyor yani durumdan vazife çıkarma anlayışı oradan kaynaklanıyor. Ama öyle zannediyorum bu siyasi iradenin toplumdaki özellikle STK'ların bu işlere bakışları çok önemli. Bu bakımdan her an bu gündeme gelebilir ama bu dönemde mi olur, bir sonraki dönemde mi olur bilemiyorum. Bu da bir konsensüsle bu adım atılırsa çok daha sağlıklı bir şekilde böyle bir yasal düzenlemeye gidilebilir."

    REFERANDUM TARTIŞMALARI

    Erdoğan, "Anayasa değişikliklerine ilişkin referandum süresinin kısaltılmasına yönelik teklife ilişkin AK Parti'nin tek taraflı anayasa değişikliğine niyeti olup olmadığı ve böyle bir şey olursa önceliklerinin ne olduğu" sorularını da, "Öncelikle biz pek referanduma alışkın bir ülke değiliz, 4 kez mi ne referandum yapılmış. Halbuki Türkiye'nin buna da alışması lazım" dedi.

    Başbakan Erdoğan, anayasa değişikliğindeki önceliklerine ilişkin de yargı konusunda değişiklik istekleri bulunduğunu, bu konuda bazı çalışmaların yürütüldüğünü, ancak işin anayasal ve yasal boyutunun olduğunu ifade etti.

    AB'nin de beklentisi olan ombudsmanlık konusunda da adımlar atılması gerektiğini dile getiren Erdoğan "Bunun yanında Siyasi Partiler, Seçim Yasası bunlarla ilgili bazı değişiklikler var. Yani çok geniş bir beklenti olsun istemiyoruz, dar da olsa bu adımları atalım istiyoruz" dedi.

    Anayasa değişikliğinin kapsamına ilişkin de Başbakan Erdoğan, "Söylendiği şekilde 'çok geniş kapsamlı' hayır. Değiştirilemezleri bir kenara koyup bunun dışında neler yapılabilir, ama bu konuda bir konsensüs olması halinde böyle bir adımı atabiliriz. Bu konuyla ilgili de başta Adalet Bakanımız olmak üzere bazı çalışmaları diyoruz bakanlık tarafından yürütelim ve bakanlık bazı çalışmaları yaptı, hala da yapıyorlar ve AB normlarında istiyoruz ki bir anayasayı ülkemize kazandıralım ve bu bir sivil anayasa olsun. Azami ölçüde bunu başaralım ve bütün bu sıkıntıları aşalım istiyoruz ve bu konu için de ideal bir yol olarak referandumu da görüyoruz. Referandumda da diyoruz zamandan kazanalım, böyle bir 120 günlük bekleme süresi olmasın. Bunu sadece bugün için düşünmeyelim, yarın icabında bir madde için bile halkımıza gitmemiz gerekebilir. Onun için biz 45 gün talep ettik" şeklinde konuştu.

    "Bu yıl referandumu arzu ediyoruz"


    Başbakan Erdoğan, "Bu yıl bir referandum olabilir mi?" sorusu üzerine, "Bize kalsa biz arzu ediyoruz. Ama tabii bir de sayısal olarak bizim grubumuz bıçak sırtında. Olayın bir de olumlu yaklaşanı olumsuz yaklaşanı olabilir. Çünkü gizli oyla oluyor. Dolayısıyla riske etmek de istemiyoruz. Muhalefetin söylediği öyle sözler var ki garip garip... Şimdi onların buna destek vermeyişi ülke için de sağlıklı olmayacaktır. Ama bir konsensüs olursa bunun halkımıza yansıması da çok daha farklı olacaktır. Bunun beklentisi var" yanıtını verdi.

    DEMOKRATİK AÇILIM

    Demokratik açılıma değinen bir gazetecinin "Kürt meselesine" ilişkin bir soru üzerine de Erdoğan, bunun başlık olarak "Milli birlik ve kardeşlik projesi demokratik açılım süreci" şeklinde kabul edilerek kamuoyuna mal edilmesi gerektiğini, böylece çok daha toparlayıcı, bütünleştirici olacağını söyledi.

    Erdoğan, "Bu olayı mesela etnik unsurlar içerisinde sadece Kürt sorunu meselesi olarak ele alırsak diğer ülkemizi oluşturan etnik unsurlara haksızlık yapmış oluruz. Türkiye'de sadece benim Kürt kökenli vatandaşlarımın sorunu yok" diye konuştu.

    Türkiye'de Roman vatandaşların kazanımlarının Türk kökenli vatandaşların kazanımlarıyla mukayese edilmeyecek kadar geri olduğuna işaret eden Erdoğan, "Ama bugün oturup konuştuğunuz zaman ne derler Kürt kökenli vatandaşlarım, biz itildik, ihmal edildik, biz şöyle olduk, gel bir de Roman vatandaşlarımıza bak. Ama bunların konuşulması dahi istenmiyor, o bakımdan söylüyorum" dedi.

    "Parlamento'nun yüzde 25'i Kürt kökenli"

    Roman vatandaşların seslerine kulak verdiklerini, TOKİ aracılığıyla onların ihtiyaçlarına uygun konutlar inşa edildiğini anlatan Erdoğan, "Şu anda benim partimin içerisinde bugün 70'e yakın Kürt kökenli vatandaşım milletvekili. Diğer partilerde yine aynı şekilde Kürt kökenli milletvekillerimiz var. Yani parlamentonun çok ciddi oranda bugün milletvekilliğine Kürt kökenli vatandaşlarımız sahip. Neredeyse yüzde 25'i buluyor. Şimdi anlatıldığı, ajite edildiği gibi bir durum aslında söz konusu değil. Bölgenin ihmaline yönelik sıkıntılar var ama bunu bizim iktidarımız şu anda gideriyor. Bugün Güneydoğu, Doğu artık eski Güneydoğu, Doğu değil. Havaalanlarından yollarına, okullarına, hastanelerine varıncaya kadar bir değişim yaşanıyor bu bölgede. Bu değişimin adımlarını attık" dedi.

    Bu alanda son Alevi çalıştayının da final olarak bittiğini, aldığı bilgiye göre tüm katılanlarda bir konsensüsün oluştuğunu anlatan Erdoğan, sonuç bildirgesi üzerinde değerlendirmelerini yapacaklarını ve bu alanda atılması gereken adımları süratle atacaklarını bildirdi. Buraya davet edildiği halde gelmeyen grupların da olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, "Ama bu sorunları maalesef, üzülerek söylüyorum rant kapısı haline getirenler de var" diye konuştu.

    TAM GÜN YASASI

     Başbakan Erdoğan, "Tam Gün Yasası"na da değinerek, "Doktorlar meselesinde de medya bize çok güzel destek verdi.

    Nasıl destekse?" dedi. "Tam Gün Yasası derken yanlış mı yapıyoruz, biz bu konu üzerinde çok durduk" diyen Erdoğan, yarım gün hastaneye veya üniversiteye uğrayan, sonra orada görünmeyen hocalar bulunduğunu, bunları biraz da açık konuştuğu için rahatsız olanların olduğunu söyledi.

    Devlet hastanelerinde "Tam Gün Yasası'na", "evet" diyenlerin oranının yüzde 85 olduğuna dikkati çeken Erdoğan, yasa ile ücretleri ciddi manada artırdıklarını kaydetti.

    "Sağlık noktasında bu işe kellemizi değil, vücudumuzu koyduk taşın altına. Halkımızın bu konudaki sorunu çok büyük" diyen Erdoğan, bu sorunu doktorlarla beraber çözmek istediklerini dile getirdi. "Doktorlarımız bütün iyi niyetimize rağmen bugün bir Başbakandan fazla maaş alıyor. Bundan pratisyenleri değil, klinik şeflerini kastediyorum" diyen Erdoğan, böyle bir noktada kalkıp da "Hayır, biz part time çalışacağız" denilirse hastanın mağdur olacağını söyledi.

    Türkiye'de yeterli sayıda doktor bulunmadığını, artırılması için YÖK ile çalışma içinde olduklarını belirten Erdoğan, "Biz 'Seçim yılına giriyoruz, buna göre yatırım yapalım, bunları da okşayalım' anlayışıyla olaya yaklaşamayız" dedi.

    Eczacıların bu dönemde gördükleri imkanı ve parayı hiçbir dönemde görmediğini ifade eden Erdoğan, devletin bu işin içinden çekilmesi için eczacılara 2,5 milyon lira verdiklerini anlattı. Danıştay'ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının eczacılara ilişkin aldığı kararın yürütmesini durdurduğunu anımsatan Erdoğan, bu konudaki çalışmaların sürdürüldüğünü bildirdi.

    "Biz, Türk Eczacıları Birliği ile ilgili bir kavganın içinde değiliz. Vatandaşımızın sırtındaki yükü bir taraftan kaldırırken eczacıların sırtındaki yükü de kaldırıyoruz" diyen Erdoğan, çözümden yana olduklarını, halkın ve eczacıların menfaatine olmayacak bir adıma da "evet" diyemeyeceklerini vurguladı.

    Erdoğan, "Burada bir konsensüs oluşsun. Popülizme prim vermeyelim. Meseleleri karşılıklı olarak ideolojik yaklaşımlarla değil, halkın menfaatini ön plana çıkararak çözelim istiyoruz. Bütün derdimiz, sıkıntımız budur" görüşünü dile getirdi.

    ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER

    Başbakan Erdoğan, Ermenistan ile ilişkilere değinirken, "Ermenistan meselesinde İsviçre'deki protokolün gerisine asla düşemeyiz" dedi.

    Kapıların açılması gibi meselelerde "Minsk Üçlüsü"nden bir şey istediklerini, bunu ABD Başkanı Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin'den rica ettiğini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile henüz görüşme fırsatı bulamadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Minsk Üçlüsü'nün ciddi ihmali var. 20 yıllık bir süreçte bu işi bir yere getiremediler. 20 yılda Rusya, ABD ve Fransa bu işi sıkı tutmuş olsa bu problemlerin hiçbiri ortaya çıkmazdı. Ne bizim Ermenistan ile aramızda sıkıntı kalırdı, ne Ermenistan ile Azerbaycan arasında sıkıntı kalırdı. Onlar 'şu şöyle olacak' deseydi Ermenistan bu işgali kaldırırdı.

    Ermenistan'ın burada bir işgali var, Birleşmiş Milletler bunu teyit etmiş. Bu işgal kalktığı andan itibaren ortada böyle bir sorun kalmaz. Ama burada Rusya, Amerika, Fransa beklenen performansı ortaya koymadı. Nisan ayı yaklaşıyor. Biz kendilerine de söyledik. 'Sizin nasıl parlamentonuz varsa bizim de aynı şekilde parlamentomuz var'. Biz parlamentomuza herhangi bir şeyi dayatacak konumda değiliz. Parlamentomuz kararı nasıl verirse, biz o karara aynen uyarız."

    İsviçre'deki protokolü parlamentoya götürdüklerini, Ermenistan'ın ise protokolü Anayasa Mahkemesine gerekçe yazdırarak parlamentosuna sevk ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu gerekçenin oradaki meclis tartışmalarına dayanak olacağını ve işi sıkıntıya sokacağını söyledi.

    Bununla Sarkisyan'ın ve iktidarın kendini güçlendirmek isteyebileceğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Bütün bu olayların yanında özellikle Kafkasya ile attığımız adımın da bu süreçle yakından ilişkisi var. Biz burada da özellikle Rusya, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve sürecin içinde aktif rol alamayan Gürcistan burada müşterek bir adımı atarak, süreci güçlendirebiliriz. Bu süreç içindeki takipçiliğimiz devam edecek. Ama burada bir neticeye varamadıktan sonra kalkıp da ABD'nin talebi doğrultusunda 'Tamam biz bu adımı atıyoruz, işi bitirdik' diyemeyiz."

    KIBRIS

    Başbakan Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'ın olumlu yaklaşımlarına Güney Kıbrıs'ın olumlu yaklaşmadığını gördüklerini ifade ederek, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a süreçte aktif rol almasını istediklerini anlattı.

    Ki-mun'un bugün ya da yarın Kıbrıs'a gideceğini ve görüşmeleri bizzat takip edeceğini kaydeden Erdoğan, "Bana göre Hıristofyas rahat hareket edemiyor, zor da bir döneme girdik. Kuzey Kıbrıs'ta cumhurbaşkanlığı seçimi var. Vakit bir hayli yaklaştı, nisan geldi. Kuzey Kıbrıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ne getirir, ne götürür bilemiyoruz. Talat, 'seçim sürecine girmiş olsak da kesintiye uğratmayalım' diyor. Bu iradesini de takdir ettim. Sürecin kesilmesi sürecin gecikmesine vesile olabilir" diye konuştu.

    Başbakan Erdoğan, konuşmasında Orams Davası'na da değinerek, "Orams Davası ile ilgili İngiltere yönetimi, ciddi bir rehavet, yanlış yaklaşım içerisinde olmuştur. Yaklaşımları tarafımızdan asla doğru bulunmamıştır. Konunun tam görüşmelerin yapıldığı dönemde açıklanması da ayrıca bir yanlıştır. Sağlıklı bir döneme girmemesi halinde süreç daha da uzar diye düşünüyorum. Tüm bunlara rağmen bu yıl içinde bir netice alalım istiyoruz, gayretlerimiz bu istikamette devam ediyor" dedi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow