Mobil oyunların kirli çamaşırları!
Cebimize veya tabletimize yüklediğimiz, oynamaya doyamadığımız küçük mobil oyunların aslında oyuncuları kendilerine bağlamak ve onları reklam izleyen veya oyun içi nesneler satın alan para makinesi zombilere dönüştürmek için kurnazca taktikler uygulayan, tehlikeli yazılımlar olduğunu hiç düşünmüş müydünüz?
Candy Crush veya Clash of Kings ya da diğer mobil oyunlar, aslında çok büyük paralar kazanıyorlar ve bu paranın kaynağını büyük oranda, kullanıcılarına izlettikleri reklamlar oluşturuyor. Elbette bazı kullanıcılar da oyuna bağımlı hale geldikten sonra daha fazla başarı elde etmek için oyun içi dijital nesneleri satın almak için her ay onlarca dolar ödemeye razı olabiliyor. Sonuçta, cebimizdeki küçük telefonlar veya tabletlerimiz, farkında olmadan her gün saatlerimizi çalan bir hırsıza dönüşürken, bu oyunların yapımcıları yüz milyonlarca dolara varan dev gelirler elde edebiliyorlar.
Peki bu kurnaz oyunlar, bunca insanı kendine nasıl bağlıyor ve nasıl sömürüyorlar? İşte size, mobil oyun dünyasının kirli çamaşırları.
Örnek Vaka: Flappy Bird
Eğer mobil oyunların, zincirini koparmış bir sömürü makinesine dönüştüğüne inanamıyorsanız, ilk bakmanız gereken oyun Flappy Bird’dir. Bu “örnek vaka”, diğer mobil oyunların insanları nasıl sömürdüğünü anlamaya çalışanlar için en basit, en yalın örnek olarak zihninizin açılmasına yardımcı olacaktır.
Flappy Bird, Nguyen Ha Dong isimli, genç bir Vietnamlı çocuğun, mobil oyun yapmayı öğrenmek amacıyla, sadece bir gecede hazırlayıp uygulama pazarına yüklediği bir oyun. Nguyen, oyun yapmayı öğrenmek için, başka oyunların içinden hazır grafikleri çalıp, kendi küçük oyununu hazırlamıştı. Oyun, ekrandaki küçük kuşu, sadece ekrana tıklayarak havada tutmayı ve bu sırada ekranın sağından soluna doğru akan borulara çarptırmadan ilerletmeyi amaçlayan çok basit bir oyundu. Nguyen’in oyunu ilk aşamada hiç ilgi çekmedi, ancak sosyal medyada ünlü olan birkaç genç, oyunun “çok aptalca” olduğunu dile getirip alay etmek isterken farkında olmadan Flappy Bird’i ünlü ettiler ve onların takipçileri de oyunu merak edip yükleyerek sosyal medyadaki alaycı yorumlara katılmak istediklerinde, Flappy Bird bir anda meşhur oldu. Artık herkes “alay etmek” için oyunu yükleyip oynamaya çalışırken yine farkında olmadan, oyunun “rahatsız edici” biçimde bağımlılık yarattığını itiraf ediyorlardı. Kısa süre sonra, hayatında hiç oyun yapmamış genç, acemi bir öğrencinin, mobil oyun yapmayı öğrenmek için sadece bir gecede hazırladığı oyun, mobil oyun piyasasındaki en çok oynanan oyunlar arasına girdi ve sonra ne mi oldu?
Reklamverenler oyuna reklam verme yarışına girdiler ve Nguyen’in banka hesabına her sabah 50 bin dolar yatmaya başladı… Şu anda yeni oyunlar geliştiren Nguyen’in milyonlarca dolarlık bir serveti var.
Flappy Bird, aslında tamamen şans eseri, kullanıcıları kendine bağımlı yapmış bir oyun ancak bu işi bir de profesyonelce ve büyük bir bilinçle yapan oyunlar var. Peki onlar hangi hileleri kullanıyorlar?
Zaman sınırı hilesi
Mobil oyunlarda sık sık karşımıza çıkan bir kural, oyunda belli bir şartı, belli bir aksiyonu gerçekleştirdikten sonra, belli bir zaman boyunca beklemek zorunda olmanızdır. Oyun bu bekleme süresine katlanmak istemeyenler için iki seçenek sunar: Ya bekleme süresini kaldıran ücretli haklar satın almalısınız, yani gerçek para harcamalısınız, ya da oyunu oynayan diğer arkadaşlarınızdan destek almalısınız. Bu destek ise, Candy Crush gibi oyunlarda göreceğiniz gibi, sadece bir tuşa basmaktan ibarettir. Yani bir arkadaşınıza “bana hak gönder/bana can gönder” diye istekte bulunursunuz ve arkadaşınız da sadece “ok” tuşuna basarak, sizin oyundaki bekleme sürenizi ya azaltır ya da tamamen bitirir.
Oysa, PC’de veya oyun konsollarınızda oyun oynarken, oyunlarınızı sınırsız şekilde, dilediğiniz kadar oynarsınız. İsterseniz, hiç durmadan günlerce ekran karşısından kalkmadan oyuna devam edebilirsiniz. Ancak mobil cihazınızda oyun oynamaya kalkıştığınızda, Candy Crush benzeri “sosyal oyunculuk” gerektiren oyunlar, ya para ödemenizi ya da arkadaşlarınızdan destek almanızı isterler, yoksa oyuna yarım saat boyunca ara vermenizi zorunlu kılarlar. Bu kısıtlama aslında, oyuna bağımlı olmanız için kullanılan bir bilinç altı tetiklemedir. Siz oyunu oynamak istediğiniz halde, oyun size izin vermediğinde, oynama arzunuz daha da artar. Üstelik arkadaşlarınıza istek gönderdiğinizde, onlar da “bütün arkadaş çevrem bu oyunu oynuyor, ben de oynamaya devam etmeliyim” benzeri bir çıkarımla, farkında olmadan oyuna daha da bağlanırlar. Elbette, hiçbir maliyete katlanmadan size yeni haklar gönderdiklerinde, aynı çıkarım sizin bilinç altınızda da oluşur ve Candy Crush benzeri “sosyal oyunlar” kısa sürede, çok büyük kitlelerin zihninde, “moda” bir oyuna dönüşür.
Oysa gerçek şu ki, Candy Crush benzeri oyunlar, video oyun dünyasının ilk günlerinden beri varlar ve bugüne kadar hiç böylesine popüler olmamışlardı çünkü PC başında benzer zeka oyunlarını oynayanlar, 5-10 dakikalık oyundan sonra sıkılıp oyunu bırakıyor ve hayatına devam ediyordu.
Ücretsiz oyun hilesi
Free to Play (F2P) oyun sistemi aslında oyun dünyasında önemli bir devrim sayılabilir. Bu sayede, oyun severler, beğenmeyecekleri oyunlara para vermekten kurtuldular ancak F2P’nin oyun yapımcıları bakımından etik kullanımı çok önemli. Ne yazık ki çoğu yapımcı bu konuda etik davranamıyor zira oyuncuları oyun içi nesneleri satın almaya zorlamak ve para kazanmak yapımcılara çok daha tatlı geliyor.
Büyük ve köklü oyun yapımcılarının bu konuda belli bir standardı bulunuyor ve para ödeyip oyun içi nesne satın alanların, ücretsiz oyuncuları ezemeyeceği adil bir oyun sistemi geliştiriyorlar. Ancak ne var ki, mobil oyunlarda bu etiği bulmanız kolay değil. Mobil oyun firmaları müşterilerine, yani oyunculara, çoğunlukla, sağılacak çiftlik hayvanı olarak bakıyorlar. Oyuncuları, dev bir çiftliğe tıkılmış süt hayvanlarına, mobil cihazlara da bu hayvanları sağan makineler gibi bakabilirsiniz.
Ne yazık ki, mobil oyunlarda ilk birkaç seviyeyi, ilk birkaç günü tek kuruş para harcamadan, çok hızlı ve çok başarılı şekilde geçtikten sonra oyun hızla zorlaşır ve oyuncu artık başarılı olmak, yeni seviyelere geçmek için oyun içi özel nesneler satın almak zorunda kalır. Bu nesneler özel bir silah, özel bir kaynak, yeni haklar, yeni güçlendiriciler olabilir ancak yapımcı oyuncuya o nesneleri satın almak zorunda olduğunu en acımasız şekilde hissettirir.
Oyuncu günlerce, haftalarca, aynı seviyede takılıp kalır ve yeni bölüme geçemez. Ancak buna rağmen oyun içi nesne satın almaya ikna olmuyorsa, oyun artık sürpriz bir şekilde, oyuncunun karşısındaki zorluğu kaldırır ve oyuncu bir anda, sürpriz şekilde, hiç beklemediği bir anda, yeni bölüme geçer. Buradaki amaç, oyuncunun sıkılarak oyundan vazgeçmesini engellemektir. Yapımcı, “bu oyuncuya oyun içi nesne satamasam da ona reklam gösterip, reklamcılardan para kazanırım,” diye düşünür ve oyuncunun sürekli yenilerek oyundan vazgeçmesini engellemek için onun karşısına sürpriz zaferler çıkarır. Oyuncu da bu sürpriz karşısında çok mutlu olur, başarı hissini en derin haliyle yaşar, kendini iyi hissetmeye başlar. Oysa sadece, üçkağıtçı bir oyun yapımcısının cebinden almak istediği parayı ödemediği için günlerce süren ıstırabın karşılığında yapımcı onu reklam izleyici çiftliğine katmaya karar vermiştir. Elbette tüm bu işlemler, milyonlarca kullanıcı için oyun tarafından otomatik olarak gerçekleştirilir.
Mobil oyun bağımlılığının ilacı
Mobil oyun bağımlıları için hayatın çok zor geçtiğini kabul etmek lazım. Otobüste, lavaboda, iş yerinde, yatakta, yemek masasında, salonda, oturma odasında, aklınıza gelebilecek her yerde, mobil oyun yapımcısının banka hesabına akacak reklam ücretlerini garanti altına almak için, aslında oyuncunun oyun keyfini hiç düşünmeden hazırlanmış bir “oyuncu sağma makinesine” bağlanmış şekilde yaşarlar.
Oysa gerçek bir oyun, oyuncusuna istediği zaman oyundan ayrılma hakkı tanıdığı gibi, döndüğünde oyununu bıraktığı yerde bulabilme şansı verir. Oyunun temel amacı, oyuncunun zekasını çalıştırılmasını sağlamak, zihnini boşaltmasına imkan vermek, eğlenceli vakitler geçirmesine katkıda bulunmaktır. Mobil oyunlar ise, yarattıkları “sosyal oyun” kavramı ile oyunculara, sinsi bir şekilde “oyunu oynamadığın her an arkadaşlarından, çevrenden uzak kalıyorsun,” mesajını iletirken, çok oyunculu online oyunlar da oyuncuya, oyunu bırakıp gerçek hayatına devam ettiği anlarda, diğer oyuncular tarafından saldırıya uğrayarak tüm kazanımlarını kaybetme riskini yaşatır. Dolayısıyla, oyuncu oyunu bir an bile bırakmak istemez ve iş yerinde, yemekte, toplu taşımada, evinde ve başka her yerde, oyun ikinci bir mobil cihazın üzerinde her an açık şekilde bekler.
Kendinde bu tür bir bağımlılık hisseden oyuncular için tek tavsiyemiz, oynadıkları oyunu sanki bıçakla kesilmiş gibi, aniden ellerinden bırakıp hayata karışmalarıdır. Daha sonra yeniden oyuna dönebileceklerini bilerek ama asıl gerçeğin hayat olduğunu kabul ederek, oyun içinde ne olursa olsun, oyunu aniden bırakıp gerçeğe geri dönmeye başladığınızda, bu tür bağımlılık yapıcı oyunların artık eskisi kadar etkileyici olmadığını da fark edeceksiniz.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
SON DAKİKA... BTK'dan açıklama: 13 Yaş Altına Sosyal Medya Yasağı Geliyor!
Türkiye’nin İlk Kuantum Bilgisayarı Özellikleri Neler? Kuantum Bilgisayar Kullanım Alanları!
WHATSAPP'A 5 YENİ ÖZELLİK! 2,33 milyarın üzerinde aktif kullanıcısı var! Meğer Instagram’daki o fonksiyonlar…
SON DAKİKA TEKNOLOJİ HABERİ || PlayStation 5 Pro Türkiye’de ön satışa çıktı! (FİYAT & ÖZELLİKLER)
WhatsApp'ın gizli kalan kullanışlı özelliği! 2 adımda gerçekleştiriliyor, çoğu kişinin haberi bile yok!