Spor yazarlarından Türkiye-İzlanda maçı yorumları
A Milli Takımımızın İzlanda ile 0-0 berabere kalarak EURO 2020 bileti aldığı maçı spor yazarları yorumladı.
Haberin Devamı
/

UĞUR MELEKE (HÜRRİYET): HAYATIMIN EN GÜZEL GÜNÜYMÜŞ12 Ekim 1994’te Ali Sami Yen’de 5-0 kazandığımız Türkiye-İzlanda müsabakası, benim stadyumda izlediğim ilk milli maçtı. Bir ortaokul öğrencisiydim, çocukluğum şerefli mağlubiyetler dönemine denk gelmişti ve doğrusu o gün bir tarihe tanık olacağımı bilmiyordum. Belki de Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki deyimiyle, “hayatımın en güzel günüymüş, farkında değildim”. Çocukluğumda iki kez 8-0, bir kez de 6-0 yenilmiştik ama hiç farklı galip geldiğimizi görmemiştim. Farklı galip gelebileceğimizi düşlememiştim bile hatta. Neyse ki bu düşlere sahip birisi varmış. Sonradan Fatih Hoca’nın kendisinden dinledim hayallerini: “Futbolculuğum boyunca savunma yaptım. Her milli maça rakibi ilk 30 dakikada durduralım, yorulduklarında fırsat buluruz umuduyla çıktım. Bu savunmanın hiçbir faydasını görmedik. Ve karar verdim: Bir gün hoca olduğumda ben savunma yaptırmayacağım. Ben o 30 dakikayı beklemeyeceğim.” O gün Ali Sami Yen’de dakikalar 30’u gösterdiğinde tam 3-0 öndeydik. Terim maça beş hücumcuyla çıkmıştı. Euro’96 eleme grubundaki ikinci maçımızdı bu. 13 yeni genç adamla bir devrim yapmıştı Terim. Sahada 19-20’lik çocuklar ter döküyordu. O gün Rüştü’nün ilk milli maçıydı mesela. Maçı 5-0 kazandık. Ve grupta liderlik koltuğuna oturduk.İKİNCİ DEVRİM EKİBİDün İzlanda’dan istediğini alarak Euro 2020 biletini koparan takımı, ben ikinci devrim ekibi olarak görüyorum doğrusu. Dün ilk 11’imizin sekizi 25 yaş altıydı. Sahadaki en genç sekiz adamın tamamı Türk’tü. 33 yaş ortalamalı bir savunmaya karşı, 22 yaş ortalamalı bir defans dörtlüsüyle oynadık. Ve gerektiği gibi, ihtiyaç duyduğumuz gibi, gol yemeden bitirdik maçı. Dün kornerlerde alan/adam karma savunmamız etkileyiciydi. Taçlarda ön direkte kalabalık olmayı becermemiz de. İkinci 45’te gol de aradık ama olmadı bu kez. İkinci devrim ekibinin önünde yeni hedefler var şimdi: Önce Andorra’yı yenip grup liderliği şansımızı sonuna kadar kovalamak. Bunu başaramazsak da en iyi 2 ikinciden biri olup finallerde ikinci torbaya girmek. Ardından haziranda finallerde yine böyle tertemiz, pırıl pırıl, medeni gençlerle terimizin son damlasına kadar mücadele etmek. Teşekkürler gençler. Kalbimiz her zaman sizinle.Medeniyet bulaşıcıdırEkim 94’teki İzlanda maçından bugüne geçen çeyrek yüzyılda hemen hemen her departmanda gelişti Türk futbolu. Ama tek bir alanda maalesef geriledi: Hemen her milli maçta, her statta, her rakibin ulusal marşının ıslıklanması ilkelliğinden utanıyorum. İzlanda’yı havalimanında sorunsuz karşılamamız ve problemsiz geçirmemizden büyük gurur duydum. Ama bu ıslıktan hicap duyuyorum. Birisi durdursun şu işi artık. Zira medeniyet bulaşıcıdır. İlkellik de öyle.
/

ATTİLA GÖKÇE (MİLLİYET): GOLSÜZ GALİBİYETFutbolda her maçın vazgeçilmez unsuru olan taktik, bu defa stratejinin gerisinde kaldı. Yani, hedef Avrupa Şampiyonası’na katılmak, gidilen yolda olabildiğince o hedefe uygun pozisyonu korumaktı. Şenol Güneş’in, futbolcuların ve ülkenin amaçları stratejiydi: 2020’ye katılmak... Elbette yenmek için, beraberlik için, özetle puan için taktik gerekiyordu ama bizimkiler dün bireysel katkılarıyla, olabildiğince disiplinli oyunlarıyla hem oyunu tutmayı hem de stratejiyi korumayı amaçladılar.Strateji yoksa, taktik olmuş ne fayda!İzlanda’nın maça getirdikleri zaten baştan belliydi. Yüksek hava topları, fizik mücadele, bolca duran top, vs, vs... Onların oyununda normalin dışına çıkan tek şey maçın önemli bölümünde kalemize isabetli şut atamamalarıydı. Biz isabetli şutlar çıkardık: Burak Yılmaz, Ozan Tufan ve Hakan Çalhanoğlu... Ancak bu şutların tüm isabeti kalecinin elleriydi. Kalabalık oyunda alan ve zaman yetersizliğinden vuruş şiddeti ve köşeler fazla hesaplanmadığı için İzlanda kalecisi armutları topladı.Bizim çocukların kuzeyin buzul kültürüne karşı Akdeniz duygusallığı ve sıcak kanıyla maça son yarım saatte hem ruhlarını hem de yaratıcılıklarını koyduğunu gördük. Çok pozisyon aradık, hücumda çok kontralar yakaladık ama itiraf edelim İzlanda bizden çok daha çabuk ve fizik olarak güçlüydü. Bu nedenle topa sahip olma yüzdesinde son yarım saatte oyunu sahiplenmede yarattığımız farkındalık gol üretmeye yetmedi. Burak Yılmaz dahil, Mert Günok ve savunmamızın yüzde yüz golle sonuçlanabilecek bir pozisyonda topa topyekün bir müdahaleyle çıkarıp savurması bizim hem disiplinimiz hem de şansımızdı.Eğri oturup doğru konuşalım... Kimi yeterli, kimi yetersiz... Kimi formda, kimi formsuz... Ama hepsi de aşkla, şevkle mücadele eden kahraman çocuklardı. O nedenle Umut Meraş’ı da Mert’i de, Çağlar’ı da, Merih’i, Zeki’yi ve Okay’ı takdir ettik. Ozan Tufan’ı, Mahmut’u, Hakan’ı ve Cengiz’i zaman zaman aferinle zaman zaman da yapma be çocuk sesleriyle izledik. Ama hepsi mücadele ettiler. Onların en kralı Burak Yılmaz’dı... Hem savunmada hem kontralarda kaptan olarak da, golcü ve futbolcu olarak da örnek bir mücadele sergiledi.Şenol hocam sarı, yardımcısı Bayram kırmızı kart gördüler. Çok ayıp... Daha kontrollü olabilirdik. Heyecanlarına saygı duyuyoruz ama olmamalıydı.Bazen tabelada 0-0’dan başta bir şey göremezsiniz... Ama dudak bükülen bu sonuç bazen de zafer anlamına gelir. Dün İzlanda’yı golsüz yenerek hep birlikte zafere imza attılar. Bize de öpücükten mühür koymak kaldı. İzlanda haddini bilerek iki adım geride dururken biz Andorra’da güzel bir kapanışa gidiyoruz. Ve 2020’nin hedef hesaplarını yapıyoruz.Bazen böyle yaşamak güzel şey be kardeşim!
Haberin Devamı
/

MEHMET DEMİRKOL (FANATİK): ÜST DÜZEY KONSANTRASYONÖncelikle bu harika yolculuk için tebrikler ve teşekkürler. Konsantrasyonu sadece deplasmandaki İzlanda maçında kaybettik. Sadece 3 gol yedik ve akan oyunda gol yemedik. Mükemmel oynamadığımız anlar ve maçlar oldu ama konsantrasyon hiç kaybolmadı. İşte bu durum bu genç kadro için mükemmel. Gergindi takım. Bunun temel sebebi İrfan ve Emre’nin yokluğunda merkezde istediğimiz zekada olamayışımızdı. Tabii savunma dörtlüsü ve Mert dışında öndeki 6’lıdan Ozan dışında zirve formunda kimse olmayışı da... Buna rağmen maçın başı ve sonundaki 10’ar dakika dışında oyuna hakim olduk. Hücumda organizatör olmayışı yanlış şut tercihlerine neden olunca hem akın sürekliliği hem şut kalitesi düştü. Öndeki 3’lü uyumsuz ve tek başlarına işi bitirmeye çalışan oyuncular oldu. Buna rağmen kırılmamak önemli. Orta sahadaki eksikleri giderildiğinde bu takım yenilmesi çok zor bir ekip olacak.
/

ŞANSAL BÜYÜKA (MİLLİYET): YENİ NESİL MİLLİ TAKIMŞenol Hoca ne kadar “İzlanda‘yı yenmek için oynayacağız“ derse desin, futbolcular “şeytan“ gibi … Bir beraberliğin Türkiye’yi finallere götüreceğini biliyorlar… O zaman Şenol Hoca’nın telkinleri değil, futbolcuların refleksleri ister istemez sahada egemen oluyor…Nitekim, özellikle başlangıçtan ilk yarı sonuna kadar savunma oyuncularımızın öne çıktıkları, başrolü kaptıkları bir oyun izledik… Baskı yemedik, pozisyon vermedik, özellikle taçlardan gelen yüksek topları iyi karşıladık… Oysa biz yıllarca uluslararası maçlarda taçlardan yediğimiz gollerden dert yanan bir milletiz…Bu defa geri dörtlümüzde Türkiye çıkışlı dört futbolcu oynadı… Sağbek Zeki İstanbulpor’dan, Umut Meraş Bursa’dan yola çıktı… Merih Demiral, Alanya‘dan, Çağlar Altınordu’dan Avrupa’ya açıldı…Gördük ki, Türkiye çıkışlı dört oyuncu, kısa sürede futbollarına çok şey katmışlar… Kişisel gelişimlerini 3‘e, 5’e katlamışlar… Allah aşkına elimizi vicdanımıza koyup soralım; Türkiye‘de kalsalar, bu kişisel gelişimlerini gene 3‘e 5 ‘e katlarlar mıydı? Yoksa yerlerinde mi sayarlardı…Bu durumda bizim ligin yerli hocalarına sormak lazım; Biz futbolcularımızın kişisel gelişimlerini niye yeteri kadar sağlayamıyoruz… Avrupalı hocaların elinde bu kadar gelişen, olumlu anlamda bu kadar değişen futbolcularımız, Süper Lig’de, sizlerin ellerinde ve yönetiminde niye yerlerinde sayıyorlar…Neyse; Türkiye orjinli oyuncularımızın Avrupalı hocaların elinde ve Avrupa takımlarında bu kadar gelişim sağlamaları, İzlanda önünde ciddi anlamda işimize yaradı… Biz yüksek fizik kaliteli takımlar karşısında bocalamamıza ve çoğu zaman ezilmemize rağmen bu defa İzlanda karşısında iyi boğuştuk… Rakibe verdiğimiz tek ama çok büyük bir pozisyon oldu… O pozisyonda da Merih Demiral topu çizgiden çıkartıp maçın kaderini yazan adam oldu…Merih Demiral diyoruz… Juventus‘ta oynamıyor, yedek… Ama büyük ihtimalle her antrenmanda Ronaldo‘ya, Dybala’ya karşı savunma yapıyor … Çift kale maçında bu ele avuca sığmaz dünya markalarını durdurmaya çalışıyor… Merih‘in değişimi ve gelişimi için bu bile yeterli değil mi?İkinci yarıda öne çıkmaya başladığımız dakikalarda ağır bir sakatlıktan yeni çıkan Cengiz‘in buna rağmen ciddi anlamda etkili olduğunu gördük… Çok şut attık, denedik, kılpayı dışarı giden şutlarımız oldu… Buna rağmen özellikle son dakikalarda çok ciddi tehlikeler de yaşadık… Ama maçın genelinde hep sağlam savunmamızın, olgunlaşmış, Avrupalı hocaların elinde gelişmiş, değişmiş oyuncularımızın güvenli müdahalelerini ve mücadelelerini hissettik…Şenol Hoca‘yı kutluyorum… Bu ülke çok uzun yıllardır “doğum sancısı“ çeker gibi “Play-Off“ sancıları çekti… Şimdi ne “Play” var, ne “Off”u kaldı… Zevkten “Ohh“ çekerek finallere gidiyoruz… Ortada önemli bir hocamız ve Türkiye çıkışlı, çoğu Avrupalı hocaların elinde gelişen, değişen “yeni nesil“ futbolcularımız var… Umarım, Süper Lig’de görev yapan hocalarımız, bu Milli Takımı, şu “yeni nesil“ futbolcuları gördükten sonra artık çok ciddi bir özeleştiri yaparlar...
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

İLKER YASİN (HÜRRİYET): BAZI MAÇLAR BÖYLE OYNANIRLiverpool'un efsane hocası Billy Shankly “Futbol hayat, memat meselesi değildir, ondan çok daha önemlidir” demiştir. Dün gece bunu çok net gördük, yaşadık. Bir puan için hakemin son düdüğüne kadar kalbimiz durma noktasına da geldi. Hele 82. dakikada Sigthorsson’un ağlara giden kafa vuruşunu gol çizgisinden Merih Demiral’ın çıkarması tekrar hayata dönmemizi sağladı. Bu takıma en yukarıdan en aşağıya katkı veren herkesi yürekten kutlamak lazım ama bence Merih’in daha farklı bir yeri olması gerek. Tarihte, 8-0 yenildiğimiz İngiltere maçı sonrasında Rıdvan Dilmen “O maçta top ayağıma 8 defa değmişti, zaten 8 kez de santra yaptık” dediği günden, dün rakibinden iki kat fazla pas yapan, iki topu direkten dönen, net gol pozisyonlarına daha çok giren bir Milli Takım vardı.ŞENOL GÜNEŞ BİLGELİĞİBazı maçlar böyle oynanır. Hedefi getiren skor en güzel futbola her zaman tercih edilir. “Köpekler istedi diye atlar ölmez” cümlesiyle uzun yıllar gündemimizden düşmeyen Mircea Lucescu bu Milli Takım’ın özünü oluşturan ve bu kadroyu kuran kişidir. Ve onun sonrasında Şenol Güneş öğretmen bilgeliği, felsefi bakış estetiği ve oyuncularla olan iletişimiyle 2020 Avrupa vizesinin alınmasında büyük rol oynamıştır. Fizik kondisyonları, atletik özellikleri iyi fakat yaratıcı hünerleri sınırlı olan İzlanda kadar yüksek disiplinle ve konsantrasyonla oynamak zorundaydık. Top bizde olmalıydı. Sıfır hata yapmalıydık ve aynen öyle oldu. Son 10 dakikadaki rakibin tüm riskleri alarak üstümüze geldiği anlarda savunmada zorlandık ama dediğim gibi gecenin takımı, yılın takımı Türk Milli Takımı’dır. Dün gecenin kahramanı Merih Demiral’dır. İlk yarı iki takımın da kaleyi bulan şutu yoktu çünkü bu iki ekip için de bir hesap maçıydı. Eğer 31’de Zeki’nin ortasında Burak sevdiği o yüksek topa omuzunu değil alnını koysa golle buluşacaktık. Cengiz’le başlayan ve Burak’la devam eden verkaçta Cengiz bir adım daha önde olsaydı yine golü bulacaktık. İkinci yarı Milli Takım İzlanda’dan daha çok gol aradı. Burak ve Yusuf’un direkten dönen ortaları dışında 63’te Ozan’ın 73’te Burak’ın 90’da Zeki’nin şutlarıyla Milli Takım hep golü aradı. Hiç kuşku yok ki Şenol Güneş grup birincisi olarak gitmek ve dünkü maçı kazanmak isterdi. Ama dünkü maç bir hesap maçıydı ve hesabı tutan, 2020 vizesini alan Türkiye oldu. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
/

CEM DİZDAR (FANATİK): KAZASIZ BELASIZİki takım da oyuna beklendiği gibi ‘hata yapmamayı’ ilke edinerek sakin ve dengeli başladı. Bu nedenle Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası’nın açılış maçlarındaki ritmde ilerledi karşılaşma. Bir puanın yettiği Türkiye’nin durumu anlaşılırdı. İzlanda ise zaten hiçbir zaman bundan fazlasını yapmaya kalkışmamıştı. Onların tarzı; ‘dikkatle bekle, gör, hazırlan ve saldır’ olarak özetlenebilir. Otuzlara kadar böyle aktı maç. O dakikadan sonra özellikle Çalhanoğlu’nun örgütlediği saldırılarla İzlanda kalesini doğrudan tehdit etmese de ateşi yaktı Milli Takım. Cengiz ve Hakan’ın cılız şutları birde Ozan’ın örgütlediği hücumda Burak’ın kafası, o kadar. Sonra 70’lere doğru yeniden. Ne zaman ki bol pasla topu sahanın tamamında gezdirdi bizim çocuklar, her defasında bir tehdit icat ettiler. Ancak 80’e doğru gereksiz yere ceza alanına büzüşme ve buna bağlı olarak ‘soğuma başladı’. Oysa işler o ana kadar yolundaydı. Ama birden İzlanda’nın en sevdiği işe, ‘duran top’ oyununa döndürdük işi. Biraz gerildik sonlara doğru ama kazasız belasız bitirdik işi!..
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

GÜNTEKİN ONAY (HÜRRİYET): BEKLE BİZİ EURO 2020İyi futbolun ötesinde sadece sonucun önemli olduğu bir maç oynadık. İstediğimizi aldık. Alırken de acı çektik. Tüm oyuncular baskı ve stresi yaşadı. Bu da oyunumuza doğal olarak olumsuz yansıdı. Halbuki kaybetsek dahi son maçta Andorra’yı yenip yine Euro 2020 vizesini güle oynaya alırdık. Genç bir ekibimiz var ve strese girmeleri doğal. Özellikle savunma 4’lüsü çok iyi savaştı. Çağlar-Merih ikilisi ve Zeki Türk futbol tarihinin birlikte oynayan en iyi 3 savunmacısı olma yolunda hızla ilerliyor. Dün sol bek Umut Meraş da çok iyi oynadı. Böyle bir savunma hattı Avrupa Şampiyonası’nda her şeyi hayal ettirebiliyor.İŞİ ŞANSA BIRAKMADIKDün Şenol Hoca da işi şansa bırakmayıp emniyetli bir oyunu tercih etti. 4’lü savunmanın önünde Okay ve Mahmut defansif özellikleri yüksek oyuncular olmasına rağmen kağıt üzerinde onların önünde olması gereken Ozan, bu ikilinin yanına ve arasına girince formasyonda bir karışıklık oldu. Orta alan hücum bağlantısında ve pas kalitesinde istediğimiz seviyede değildik. Dünkü formasyonda Ozan Tufan yerine Yusuf Yazıcı gibi şut tehdidi olan ve final pası atabilecek yeteneklere sahip bir oyuncu tercihi hücum gücümüzü arttırabilirdi. Liderliği kaybetsek de İzlanda’yı altımızda tutarak istediğimizi aldık.85 MİLYON TÜRK’ÜN SEVGİLİSİGüneş, bu genç jenerasyonu Burak, Mahmut ve Emre gibi deneyimli isimlerle çok iyi harmanladı ve ortaya harika bir takım çıktı. Olaylarla kavgalarla anılan milli takım dünyadaki 85 milyon Türk’ün sevgilisi oldu. Bravo Şenol Hoca ! Şu da var: Unutmayalım ki Umut, Çağlar, Merih, Zeki, Cengiz, Okay gibi oyuncular ülkede yabancı sınırlaması olsa Süper Lig’de kalacak ve asla bu seviyeye ulaşamayacaklardı. Yusuf Yazıcı da gelişecek. Çok iyi bir jenerasyon yakaladık ve Türk futbolunun geleceği parlak. Bekle bizi Euro 2020.
/

ALİ ECE (FANATİK): MUTLUSONElemeler boyunca ofansif zenginliğimizden çok defansif disiplinimiz ve maçın gerektirdiği ölçüde dengeli hücumlarımızla sonuca gittik. Bu maça kadar zaten kalemizde sadece 3 gol görmüştük, 2’sini duran toptan İzlanda’dan. Yani öncelikle İzlanda’dan duran toptan ve mümkünse durmayan havadan toplardan da gol yemeyecek bir takımsavunması disiplini sergilememiz gerekiyordu, bunu ilk yarıda fazlasıyla sergiledik. İkinci yarıda da maçın gerektirdiği ölçüde dengeli hücumlarımızla sonuç aradık. Oyunun bu dakikalarında savunma-hücumdengesi kadar sürekliliği de önemliydi. İzlanda 2. yarıda 78’e kadar degajla bile etkili çıkamadı. Bu “En iyi savunma, hücumdur” doğru felsefesiyle oynadığımız 45-80 arası kolektif açıdan başarılıydı. 80’den sonra İzlanda haldurSON huldurSON da olsa can havliyle üstümüze geldi, neyse ki Merih bir kez daha dünyada savunma sanatının en üst düzeyde icra edildiği İtalya Serie A’ya neden bu kadar genç yaşta transfer edildiğini gösterdi.