Son dakika... Ünal Aysal'dan adaylık ve Fatih Terim açıklaması
Galatasaray’da bir dönem başkanlık yapan ve gösterdiği başarılı yönetimle taraftarın her zaman adını andığı eski başkan Ünal Aysal sessizliğini Skorer’e bozdu. Aysal, Galatasaray’da yaşanan Burak Elmas-Fatih Terim gerilimi, Torrent ve yeniden başkanlık düşünüp düşünmediği ile ilgili çarpıcı ifadelere imza attı.
2011-2014 yılları arası Galatasaray Spor Kulübü başkanlık koltuğunda oturan Ünal Aysal, Skorer’den Nergis Aşkın’a özel açıklamalarda bulundu. Döneminde getirdiği yıldız futbolcularla ve iki şampiyonluk kazanmasıyla öne çıkan Ünal Aysal, Galatasaray’ın mevcut durumuyla ilgili birçok değerlendirme yaptı.
Aysal sözlerine geçtiğimiz günlerde vefat eden Galatasaray eski başkanı Selahattin Beyazıt’ı anarak başladı.
Sizlerle beraber olduğum için çok mutluyum ama çok üzüntülü bir günümüz. Galatasaray olarak çok değerli başkanlarımızdan Selahattin Beyazıt’ı kaybettik. Selahattin başkan hem benim ağabeyim hem sırdaşım hem de çok eski bir dostumdu. Okuldan beri aynı yolu takip ettiğimiz iki kişiydik. Bütün taraftarlarımıza baş sağlığı dilemek istiyorum. Gerçekten de Galatasaray’ın gelmiş geçmiş en başarılı başkanlarından bir tanesiydi.
Ünal Aysal sözlerine Galatasaray hak ettiği yere en kısa sürede gelecektir diyerek devam etti ve diğer branşlara olan ilginin azalmasından bahsetti.
Herkes Galatasaray’ın görünen kısmını merak ediyor, izliyor. O da Galatasaray Derneği, spor kulübü. Biraz daha ufaltalım tabloyu Sportif A.Ş.’nin içindeki futbol takımı önceliğimiz hepimizin. Taraftar olarak bakıyoruz çünkü toplumun ana refleksi orada çalışıyor. Aslında Galatasaray her şeyden evvel bir eğitim camiası. Türkiye’nin en eski eğitim kurumu. Senelerdir gençlerimizi geliştiren bir ilim yuvası. Bunların hepsini organize eden bir de eğitim vakfımız var. Dernek yönüne baktığınız vakit dernekte aşağı yukarı 12 şubenin konuşlandığı bir dernek. Ancak bunların hepsinin önünde futbol var. Çünkü futbol en fazla izlenen spor dalı. Altta basketbol, voleybol, yüzme, su topu, kürek vs. gibi kız ve erkekleri içinde barındıran 12 tane şubemiz var, hepsi dinamik. Galatasaray bu şubeleri toparladığınız vakit bir potansiyel güç. Onun için biz Galatasaray eski yöneticilerinin hemen hemen hepsinin özellikle imtina gösterdikleri ki bu 2014’e kadar devam etti ondan sonra kayboldu, benden sonra kayboldu. Benden evvelki başkanların da izlediği politika buydu. Bütün şubelerde başarıyı yakalamaya çalıştılar. Çünkü bunun marka değerine çok büyük katkısı vardı. Galatasaray camiası da böylece başarıyı sadece futbolda değil bütün dallarda yaşayarak Galatasaraylı olma sevincini ve zevkini kazanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada maalesef benim izlediğim kadarıyla sadece futbola endekse olmuş durumdayız. Futbolda başarılarla seviniyoruz ama başarısız olduğu vakitte moraliniz bozuluyor. Hiç buna gerek yok. Bana kalırsa çok kısa bir sürede Galatasaray’ımız yine hak ettiği yere her şekilde gelecektir.
Galatasaray eski başkanı Ünal Aysal, bu sezon Anadolu takımlarının Süper Lig’i domine etmesini yorumladı.
Ben genel bir cevap vereyim. Detayları kulüplerin yönetimleri benden çok daha iyi biliyor bugünkü şekliyle. Ben bir futbol seyircisi olarak değerlendireyim. Anadolu takımları çok başarılı seçimler yaptılar. Yani kendi içlerindeki başarı refleksini geliştirdiler ve hedeflerini büyüttüler. Lokal otoritelerden gerekli destekleri zamanında ve yeteri kadar alabildiler. Bu, takımların başarısına çok büyük katkısı oldu. Seçtiklerin yönetimin kalitesi de burada çok önemli. Büyük takımlar ise izlediğim kadarıyla bu dönem içinde büyük olma refleksini kaybettiler. Yani vizyonlarında bunu unuttular. Bu refleks çabuk gelir. Kaybolup da gitmez. Bana kalırsa 1-1,5 senelik süreler içerisinde bu refleksler kulüplere daima geri dönerler. Burada bütün mesele birilerinin bunun gerekli olduğuna dair ışığı tutabilmesi ve bunu hatırlatabilmesindedir. Özetle Anadolu kulüpleri bugün ligde bir eşitlik sağlamaya çalışıyor. Bu da çok güzel bir şey. Genel kalitenin yükselmesi için çok güzel bir şey. Ancak Anadolu kulüplerinin gittiği yol doğru, büyük kulüplerin gittiği yer biraz gözden geçirilmek zorunda.
Ünal Aysal, yönetimin Fatih Terim ile yollarını ayırmasını şu şekilde değerlendirdi;
Bu konuda Galatasaraylılar beni bir taraf olarak görebilirler. Ben burada mümkün olduğu kadar tarafsız bir cevap vermeye çalışacağım. Hepimizin bir faydalı olma süreci var bu hayatta, iş hayatımızda, özel hayatımızda. Bu süreçler bittiği vakit ya kendimizi yenileyeceğiz ya da kaybolup gideceğiz. Hocanın da son 3 senelik performansına baktığımız vakit, başarısız geçen bir 3 sene var. Yönetimin bunu göz önünde tutarak aslında yaptığı tek hata var. Bu seneye başlarken hocayla anlaşmayı uzatmaması gerekirdi. Mantıklı olan buydu. Ancak hocayla 3 senelik bir anlaşma yapıp ondan 5 ay sonra vazgeçmeleri, bence yönetimin gözden kaçırdığı bir detay ama önemli bir detay. Hocayı değiştirmek gerekiyor muydu? Bence net bir şekilde değiştirmek gerekiyordu. Çünkü büyük kulüplerin 1 seneden fazla başarısızlığa tahammülü olmaz. 2.sene hakkınız yok. Tolerans 1 senedir. Yöneticiler için de böyledir. Şunu unutmayalım; biz hiçbir zaman kulübün önünde olamayız. Bizi, ismimizi yapan, şöhret kazandıran, cemiyet hayatında saygın bir yer yakalatan, bize bunu veren kendimiz değiliz. Galatasaray Kulübü. Galatasaray’ın olmadığı yerde bu tür haklarınız ve bu tip saygınlıklarınız gelişmez, olmaz. Onun için kendimizi hiçbir zaman kulübün önünde göremeyiz. Özetle, bu başkanın kararıdır. Bu kararı istediği gibi alır, istediği zaman alır. Buna hiçbirimizin müdahale hakkı yoktur. Bunu eğer tenkit edeceksek geç alınmış bir karar olduğu için tenkit edebiliriz. Yoksa karar olarak tenkit hakkımız yok.
Ünal Aysal, Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Domenec Torrent’i tanımadığını söyledi ve yorumlarda bulundu.
Torrent’i ben de tanımıyorum doğrusunu isterseniz. Biraz araştırdım. 3 sene başarısız olursanız büyük kulüplerde eğer ciddi bir problem var demektir. Böyle bir problem döneminde teknik direktörlük gibi önemli bir pozisyona Fatih hocayı gönderdikten sonra yerine koyacağınız adam çok daha güçlü bir isim, kendisini dünyaca kanıtlamış bir isim olması gerekir. Galatasaray hem bunu hakeder hem de bugünün gerçekleri de bunu bize böyle dikte ediyor. O yönden bence inşallah Torrent başarılı olur, bunu dileyelim. Ancak Torrent başarılı olmazsa bu sefer gecikmeden karar alması gerekir başkanın. Onu da değiştirip daha iyisini getirip koyması lazım.
Ünal Aysal sezon başında gençleştirme projesi için oyunculara ödenen yüksek bonservislerle ilgili değerlendirmeler yaptı.
Genel olarak, ben de futbolu bilerek Galatasaray başkanı olmadım. Geldiğimde de söyledim. Bir yöneticiyim ama futbol camiasının içinden gelen biri değilim. 2011’den beri kendimi geliştirmeye çalıştım. Futbol nasıl yönetilir, nelere dikkat etmek gerekir, bir takım nasıl kurulur, başarı nasıl yakalanır özellikle benim hedefim başarıyı yakalamaktı. Yani maç kazan kazanma. Başarı dediğin zaman bunun altında ekonomik başarı var, sportif başarı var, marke değeri var say say bitmez. Bunların hepsini yakalamanız gerekiyor. Ancak bunun kökeninde kurduğunuz genç oyuncuların performansı yatıyor. Onların başarılı olması lazım, onların iyi yönetilmesi lazım. İyi yönetilmeyen bir takım, siz cevherleri alıp koysanız bir iş yapamaz. Yönetim çok önemlidir. Teknik direktör bu bakımdan seçilirken en dikkat edilecek ve hata payınızın olmadığı bir seçimdir. Onun için diyorum dua edelim Torrent başarılı olsun çünkü ben tanımıyorum, tanımak nasip olmadı ancak başkanımız tanıyor ki böyle bir seçim yaptı. Önümüzdeki 5-6 maçta falan bunun resmi çıkar ortaya. İlk iki maçta adama tolerans sağlamak lazım. Bilmediği bir takıma ve ülkeye geldi. Ters bir zamanda geldi. Bütün suçları da o kişiye yükleyemezsiniz. Takım kuruluşuna baktığınız vakit genç oyuncularla kurulan bir takım. Çok güzel enerjileri falan var ama böyle zart diye bütün takım dağıtılıp ondan sonra genç oyunculardan bir takım kuramazsınız. Benim mantığım en azından almıyor. Genç oyuncularla beraber deneyimli, kendisini ispat etmiş, özellikle milletlerarası performans göstermiş kişilerin o ekibin içinde yer alması gerekir. Takımın esas iskeleti onlardır. Genç oyuncular zamanla onlar yaşlandıkça içeri girerler, enerjileriyle takviye getirirler ama o tecrübeli kişiler de o takımın başarı refleksini devam ettirir. Şimdi herkes her şeyi dışarıdan teknik direktör yönetir gibi düşünür değil mi ? Gerçek bence biraz farklı. Takımlar içinde o takımı güçlendiren, yönlendiren ve o takımı başarıya ulaştırması gereken en az 2 tane deneyimli oyuncu teknik direktörlük görevini yaparlar. Teknik direktör sistemi anlatır falan ama oynarken fiili olarak savunmayı ve hücumu gerçekten çalıştıracak, teknik direktör tavsiyelerini uygulayacak, uygulatacak 2 tane içerde görünmeye teknik direktör olur. Faruk Süren zamanında mesela Popescu ve Hagi’ydi. Benim zamanımda Melo ve hücumda da Sneijder’di. Mesela Drogba bile oyunu yönlendiren oyuncu değildi. Sneijder yönlendirirdi. Bu tip minimum 2’şer oyuncunun takımlarda devamlı görev yapması lazım. Gördüğüm kadarıyla bizim şu andaki kuruluşumuzda bu oyuncularımız yok. Netice de böylece ortada. Yani biz genç oyunculara da fazla yüklenmeyelim. Onların hatası değil. Kuruluşumuzu yeniden gözden geçirmemiz, en azından 1-2 tane çok büyük oyuncuyu devreye sokmamız gerekir.
Ünal Aysal mevcut yönetimdeki erken istifalar hakkında şu yorumları yaptı;
Bence çok erken. Neden erken 2 sebepten söyleyeyim. Bir tanesi Galatasaray’da 3 senelik sürelerle yönetim değişiyor. Bu yönetimimiz haziran ayında seçildi daha 6 ay oldu. 6 ayda geçtiğimiz 2 senenin başarısızlıklarını yüklenerek geldiler. Onu bir şekilde yapılandırmaya çalıştılar. Gerçi Fatih hoca geçtiğimiz 2 senede de vardı ama bu sene yönetim değişti. Yepyeni bir yönetim yeni realiteleri yaşamak üzere geldiler. Bu arkadaşlardan bir kısmı havlu attı gitti. Bu normal bir şey. Aslında biz buna natürel seleksiyon diyoruz. Yani yönetimler kendi içlerinde o ilk sene içerisinde fikir değiştiren kişilere sahip olabilir. Bu yükü yüklenmek istemiyorum diyenler olabilir, bu yükü yüklenmek istemiyorum diyenler olabilir. Burası demokratik bir kurum. İstifa hakları var. Çeker giderler. Onların yerine daha uyumlu yeni kişiler devreye girer. Şu anda da öyle oldu ama dua edelim başka ayrılışlar olmasın çünkü bir sayısı var bunun, x sayıdaki yönetici ayrılırsa o zaman mecburen seçime gidilir. Bunun için de çok erken. Galatasaray için de bugün bir seçim yapılması bence gündemde değil. İnşallah da olmaz.
Bir önceki seçimde sizden yardım isteyen bir aday oldu mu sorusuna yanıt veren Aysal, kendisinin zamanında diğer başkanlarla ile istişare ettiğini söyledi.
Olmadı. Böyle bir gereksinim içinde olsalardı muhakkak ararlardı ama olmadı. O yüzden böyle bir şeyle karşılaşmadım. Kendi dönemimizde ben başkanlarımızla sık sık görüşürdüm. Hatta maçlara giderdim beraber. O vesileyle biraz nabızlarını tutardım. Onların deneyimlerini bir şekilde en ucuz yoldan transfer etmeye çalışırdım. Çok faydalarını gördüm. Başkanımız da herhalde bunu zaman içinde düşünür. Yalnız benimle değil birçok başkanımız var. Hatta bir tanesi de yakını Faruk Süren. Benden daha eski, deneyimli bir başkan. Tahmin ediyorum ki onun deneyimini maksimum kullanıyordur.
Ünal Aysal yeniden bir seçim olursa aday olur musunuz sorusuna şu yanıtı verdi;
Galatasaray taraftarı her zaman benim kalbimde. Ben de onların kalbindeysem bu çok önemli bir şey. Bu da başlı başına bir başarı sayılır. Ancak bugün yeni seçilmiş bir başkan var. 6 ayını zor doldurdu. Genç, dinamik ve bir şeyler yapmak isteyen bir insan. Onun başarısını gölgeleyecek, karartacak, onun işini zorlaştıracak bir şey hiçbirimizin yapmaması lazım. Bütün Galatasaray yöneticilerinin bugün el birliği ile kendisine destek olması lazım. O yüzden bu bence erken konuşulan bir konu. Daha çok genciz. İsterseniz bunu 2 sene sonra konuşalım.
Ünal Aysal transfer ekonomisi hakkında ise ;
Çilek transferi şu an dünyada bütün kulüpler yapıyor. Gerçi büyük bir ekonomik devrim var. Biz de bu ekonomik devrimin içinde çalkalanıp duruyoruz. Ancak bu tip devrimlerde çözümler daima kısa devreli çözümler olmalıdır. Çözümler her zaman problemin içindedir. Onun için oturup kulübün realitesini, imkanlarını, bugünkü sorunlarını yan yana koyup doğru düzgün bir analiz yapılırsa, Galatasaray gibi bir camiada çözülmeyecek sorun yoktur. 2011’de ben geldiğimde çok daha zor bir dönemdi. Bugüne nazaran hem ekonomik hem başarı olarak daha zordu. Ancak elbirliğiyle oturduk, tabloları analiz ettik ve hakikaten çok pratik çözümler bulduk. O sene yepyeni bir takım kurduk. Ben ayrılırken o sene 4.yıldızı alan takım o ilk günde kurmaya başladığımız takımın devamıydı. Ben imkansızlık diye bir şeyi kabul etmek istemiyorum. Fransızların bir sözü var. Savaş kaybedebilirsiniz bir şey kaybetmiş sayılmazsınız ama cesaretinizi kaybederseniz her şeyi kaybedersiniz. Burada önemli olan taraftarımızın, kulübün, yöneticilerin cesaretlerini kaybetmeden bugün zorlukların üstüne burunlarının istikametine bakarak hiç çekinmeden gitmeleri olacaktır. Çözüm mü arıyorlar ? Gerekirse hep beraber otururuz çözümde de destek oluruz.' dedi.
Ünal Aysal amatör branşların sahipsiz bırakılmaması gerektiğini vurguladı.
Spor kulübü demek futbol kulübü demek değildir. Spor kulübü tüm branşlarda ki Galatasaray bu konuda en gelişmiş camia, hepsini güçlendirmek ve hepsini aynı hedefe yönlendirmeniz demektir. Yöneticilerin görevi de zaten budur. Yani gücü bir noktaya toplayabilmek. Şu anda maalesef kulüplerimizde bu yok. Genellikle futbol üzerine odaklanmış durumda her şey. Basketbolda, voleybolda başarı gelmiyor. Bunun savunması şu oluyor, fonlama yok. Fon yaratılır. Seçime giren başkanlarımızın hepsinin ellerinde bir bayrak vardır. Son senelerde takip ettim. 100 milyon dolar buldum, 150 milyon dolar buldum, şu kadar kredim var gibi söylemleri oluyor. İçeri geldikten sonra burası çöl… Böyle bir şey yok. Hepimiz bu görevlere talip olmadan evvel aktifimizi, pasifimizi bilerek ve bunun anlayışı içinde geliyoruz. Onun için benim tolerans gösteremediğim bir konu var yönetimlere karşı amatör şubelerin sahipsiz bırakılması. Burada kulüp, kulüp olma niteliğini kaybediyor.
Ünal Aysal, Riva projesi için ise şunları söyledi;
Riva için benim o zaman yanlış hatırlamıyorsam, zaten divan kuruluna öneri getirdiğim ve o zaman kabul görmeyen 4 öneriden bir tanesiydi. Hatta benim ayrılma sebeplerimden bir tanesi Riva olayı. Riva büyük bir yatırım Galatasaray için. Büyük bir arazi, Selahattin başkanımızın Galatasaray’a hediyesi o. Öyle görelim. Bunu biz zaman içinde nadasa bırakmışız, değerlendirmemişiz. Tam değerlendirme zamanı geldiği süreçte orasının bir gayrimenkul ortalıklığı formülü içine sokulup, başka gayrimenkullerimizi de onun içine sokup bunun satışları yerine, o şirket hisselerinin satışını, bir yerde borsa gibi, gerçekleştirerek Galatasaray’ı fonlama yapmaktı esas projemiz. Tabiri caizse ineği keseceğimize sütünden istifade edecektik ama etini tercih etti arkadaşlarımız zaman içinde ve maalesef Türk Lirası bazında bir anlaşma yapıldı. Türk Lirası’nın nasıl eridiğini gördük geçtiğimiz dönemde. Bugün herhalde yönetimimiz bunu en iyi şekilde bir düzenlemeye tabii tutacaktır.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Sergen Yalçın'dan Beşiktaş Başkanı Hasan Arat'a mesaj: Bedavaya yapardım!
Beşiktaş'ta çöküş dönemi! Kasım ayı bitmeden havlu atıldı...
SON DAKİKA TRANSFER HABERİ | Galatasaray'ın yıldızı Victor Osimhen buraya kadar! Yuvadan uçuyor...
Real Madrid'de 11 başlayan Arda Güler, Leganes'li oyuncunun aklını aldı! Tüm stat o çalıma tepki verdi...
Trabzonspor Adana Demirspor maçı ne zaman, saat kaçta? Süper Lig Trabzon Adana Demir maçı saati!