Son dakika... Alex de Souza: Bir Galatasaraylı bana sarıldı
Fenerbahçe'nin efsanevi futbolcusu Alex de Souza, kariyerinde yaşadıklarını anlattı. Daha önce hapse girmiş çıkmış Galatasaraylı bir fanatikle yaşadığı olayı anlattı. Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine değinen Brezilyalı yıldız, Lefter Küçükandonyadis ile olan diyaloğuna değindi.
Brezilyalı eski futbolcu, yeni antrenör Fenerbahçe'nin efsanevi futbolcusu Alex de Souza, kariyerinde yaşadıklarını The Players Tribune'a yazdı. Kendisi hakkında söylenen "Alex koşmuyor. Alexotan" sözlerine tepki gösterirken Galatasaraylı fanatik bir taraftarla yaşadığı olayı aktardı. Sporx'in derlediği haberde Fenerbahçe-Galatasaray derbisine değinen Brezilyalı yıldız, Lefter Küçükandonyadis ile olan diyaloğuna değindi.
"PİŞMANLIK VEYA ACI VERDİĞİNDEN DEĞİL"
"20 senelik futbolculuk kariyerimde 1000’den fazla maça çıkıp 423 gol atabildim. Lakin bunları başarırken yaşanılan sıkıntılı süreçlerden de bahsetmek lazım. Pişmanlık veya acı verdiğinden değil. Lakin insan bazı şeylerin farkına yaş ilerledikçe daha rahat varabiliyor.
"ŞİMDİ ÇOCUKLARA SÖYLÜYORUM"
Bugün 44 yaşındayım ve Sao Paulo U-20 takımının teknik direktörlüğünü yapmaktayım. Benim görevim, daha kısa bir süre önce sokakta üstsüz ve şortlarıyla gülümseyerek topa vuran çocuklara antrenman yaptırmak, eğitmek, rehberlik edip onlarla konuşmak. Futbol gibi tatlı hayaller kurduran, başarı ve zenginlik sağlayan sporun bazen beraberinde tatsızlıklar da sunabileceğini onlarla konuşmak bana ızdırap veriyor olsa da yapıyorum.
"KİMLE KONUŞABİLİRSİN? DUVARLA!"
Mesela daha henüz yeni bir başlangıç yapmışken ve tek başına büyük bir şehire taşınmışken.. Bir gün antrenmanda veya maçta her şey kötü gidiyor ve tesislere bitap şekilde gelmişken bu duyguları kiminle konuşabilirsiniz? Duvarla. 44 yaşındayken rahat rahat konuşabiliyorsunuz. 18 yaşındayken herşeyden vazgeçme niyetindesiniz. İşte futbolcular bu tür durumlar için eğitilmiyor.
"EVİMİZ TAHTAYDI, TUVALET BAHÇEDE"
Babamla küçükken topa vururken veya bir kadın takımında oynayan teyzelerimi kamyonla izlemeye giderken ben de bunlardan bi haberdim. Biz Jardim Campo Alto’da yaşıyorduk. Curitiba’nın bir bölgesi. Evimiz tahtadandı, tuvaletimiz bahçemizdeydi. Normal bir tuvaletle ilk tanıştığımda 10 yaşındaydım. Daha önce bildiğim, dolduğunda babamın boşattığı bir helaydı.
"ALIN BU ÇOCUĞU BURADAN!"
İlk olarak kilisede futbolcu olacağımı hissettim an, kilisede gerçekleştirilen bir kermesi sırasındaydı. Bir palyaçonun bir topun rahatlıkla geçeceği kadar büyüklükte açılmış ağzından topu geçirme oyunu oynuyorlardı. Başarana tavuklu yemek ödülü vardı. . İlk denememde topu palyaçonun ağzından geçirmeyi başardım. İkinci denememde yine başarılıydım. Üçüncüsü… üçüncüsünde de topu palyaçonun ağzına sokmayı başardım. Palyaçonun ağzından soktuğum altıncı veya yedinci toptan sonra oyunun başında duran adam geldi ve “Bu çocuğu buradan alın, bu oyuna katılmasını yasaklıyorum” dedi.
"ALEX KOŞMUYOR, ALEXOTAN"
Seneler boyunca şu hikayeyi duydum “Ahhh Alex koşmuyor. Alexotan”. Bunları duydukça ne hissettiğimi kimse bana sormadı. Ben topu koşturuyordum. Maçları kazanıyorduk ve herkes çok mutluydu. Ama maç kaybedince bu şaka rahatsız edici şekle bürünüyordu. Ve henüz 17 yaşındayken… Çok agresif bir davranış şekliydi. Bana parmağını kaldırıp “böyle oynamaya devam edersen oynamayacaksın” diyen Palmeiras’ta Zinho’ydu. Çok sinirlendim, tartıştım hatta kavga ettim. Ama hemen sonra anladım. Oynama şeklimi değiştirmem gerekiyordu çünkü Palmeiras’ta seviye yüksekti. Böylece değiştim. Ama bu bahsettiğim “Ahh Alex koşmuyor, Alexotan”, fıkrası ben jübile yapınca “Ahh Alex koşmuyordu, Alexotan” a dönüştü. Hala devam ediyor, halen ağır geliyor. Ben utangaç ve içe dönük biriyim. Ve bu özelliğim, dışardan gelen bu kötü duyguların bende çok daha ağır etki yapmasına sebep oluyordu.
DÜNYA KUPASI PİŞMANLIĞI
Ben bir dünya kupasında forma giyememenin (özellikle 2002 Dünya Kupası) kötü hissini yaşadım. Palmeiras’la Libertadores kupasını almışken, Dünya Kupasına giden eleme maçlarının hepsinde oynamışken…
"FENERBAHÇE! HAYAL BİLE EDEMEZDİM"
Daha sonra karşıma dönmem gereken bir köşebaşı daha çıktı. Ama bu sefer hayal kırıklıklarıyla değil. Tam tersi, beni Türkiye bekliyordu. Fenerbahçe’de yaşadığım senelerin en çılgın seneler olacağını hayal bile edemezdim. Kelimelere dökmek gerçekten çok zor. Ama deneyeceğim…
"TÜRK HALKINA OLAN SEVGİMİ HİÇBİR ŞEY SİLEMEZ"
Türkiye’deki futbolun eşsiz olduğunu düşünüyorum ve başka hiçbir şeye benzemediğine eminim. Herkes kulübüne tutkuyla bağlı. Evet, Brezilya’dan daha kuvvetli bir tutku. Lakin çok temel bir farkla… Herkes rakibi ıslıklıyor, rakip futbolcuyu ıslıklıyor. Ama sanki bir limit var ve o sınır geçilmiyor. Bana her zaman Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor taraftarı tarafından iyi davranıldı. Havaalanında, sokakta beni gören rakip takım taraftarları gelip benimle gayet hoş muhabbet ediyorlardı. İşte bu yüzden Türk halkına olan sevgimi hiçbir şey silemez. Benim için unutulmaz bir tecrübeydi…
"BİR GALATASARAYLI BANA SARILDI! ÇILGINLIK"
Kulüpten ayrıldığım gün evimin etrafını çeviren insanları hatırlıyorum. Duvarlardan atlayıp, evin bahçesine girip, kilometrelerce öteden her şey için teşekkür edip elimi sıkmaya gelen insanları unutmuyorum. Hemen hemen bir hafta süren bu nöbet günlerinden birinde ailemle evde otururken kapı çaldı. Devasa biri çıktı karşıma. Gözüm bir yerden çıkarıyordu bu kişiyi ama o an nereden olduğunu bulamadım. Daha önce hapse girmiş çıkmış Galatasaraylı bir fanatikti.
Eee şimdi ne yapacaktım?
Kapıyı açtım ve adam bana: Merhaba, benim için bir kaç forma imzalayıp bir de benimle fotoğraf çekilir misin?
Ben: Tabiki, içeri gir.
— Alex, bize az çektirmedin. Ama sana hayranlık ve saygı duyuyorum.
Bana sarıldı, teşekkür etti ve gitti. Çılgınlık!
GALATASARAY DERBİSİ İTİRAFI
Rekabet orada büyük. Fenerbahçe x Galatasaray maçları adeta birer savaş. Sen lig şampiyonu olabilirsin ama eğer rakibine kaybettiysen, tam bir şampiyonluk sayılmaz. Eğer her ikisi de şampiyon olmadıysa da tüm muhabbet ligi diğerinden üstte bitirmek üzerine. Ben bunları büyük yoğunlukta yaşadım.
"CHELSEA'Yİ ELEYEBİLİRDİK"
Tam 8 sezon. Şampiyon olup, gol kralı olup, Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasını geçerken, hayatımın en memnuniyet verici duygularını yaşadım. Çeyrek Finalde Chelsea’ye karşı oynadık ve daha ileri gitmemiz işten bile değildi. İçeride kazandık ve Londra’da 2-0 mağlup olduk. Her şeyi bir kenara bırakıp futbolun ne kadar harika bir spor olduğunu bir kez daha hatırlatan gecelerden biriydi…
"LEFTER SÖYLEDİ, HEYKELİM YAPILDI"
Çok güzel anılardı. Bir keresinde Fenerbahçe tarihinin en büyük oyuncusu Lefter ile öğle yemeği yemeye gittik. 80'li yaşlarındaydı. Konuşma sırasında takılarak “benim heykelim varsa, Alex’in de olmalı” dedi. Heykel de yapıldı.
"80 MİLYONLUK ÜLKEDE BENİ SÖYLÜYOR"
Bir keresinde, askerlik görevini yaparken ayağını kaybeden Murat isminde bir taraftarın yeni bir protez için protez modelini değiştirmesi gerekiyordu. Teknoloji ve detaylı bir çalışma gerekiyordu. Doktorlar ona birinin ayağının modelini seçmesini istiyorlar ve o 80 milyonluk ülkeden benim ayaklarımı istediğini söylüyor. Bugün bile konuştuğumuzda bana artık onun da “de Souza” olduğunu söylüyor.
"TÜRKİYE'DE KEYİF ALMAYI ÖĞRENDİM"
Bütün bu yaşananlar sonunda bana kalan, Cruzeiro’daki geri dönüşümün Türkiye’de bir hayat tecrübesine dönüşmesiydi. Orada yaptığım işten keyif almayı ve futbolda yeni bir ortamda çalışmanın hep mümkün olduğunu öğrendim. Bu nokta, geleceğini kuran gençler için önemli bir ayrıntı. Kariyerimde mutlu olduğum anları hatırlamayı seviyorum. Tıpkı İstanbul’da Fenerbahçe’nin futbolcusuyken yaşadığım yıllar gibi.
(Sporx)