Fatih Sultan Mehmed (1451–1481) döneminde padişahların Enderûn avlusundaki özel dairesi olarak yapılan Has Oda (Hırka-i Saadet Dairesi), iki katlı ve dörtlü mekan düzenine sahip bir saray köşküdür. Girişteki ikili mekan, kubbe altındaki mermer şadırvandan ötürü Şadırvanlı Sofa olarak adlandırılmıştır. Dörtlü mekanın diğer iki bölümü ise birbirine ve sofaya kapılarla bağlanan kubbeli iki oda olarak tasarlanmıştır.Has Oda Dairesi’nin girişi de Sultan III. Ahmed döneminde (1703-1730) yapılan değişikliklerle günümüze ulaşmıştır. Kapı üzerindeki 1725 tarihli celî sülüs hatla yazılmış Kelime-i Tevhid, iyi bir hattat olan Sultan III. Ahmed’in eseridir. Kapının her iki yanında tuğra formu içinde sağda “Cihan Meliki Hakan-ı Emced” ve solda “Şeriat Saliki Sultan Ahmed” ibaresi yer alır.Şadırvanlı Sofa’dan girişte sağdaki ilk oda, padişahın Arz Ağaları ile görüştüğü, onların padişaha arzlarını sundukları yer olan Arzhane’dir. Köşedeki ikinci oda ise saltanat tahtının bulunduğu ve yapının en önemli mekanı olan Taht Odası / Has Oda’dır. Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sonrasında beraberinde getirdiği Hırka-ı Saadet’in korunması için bu odayı seçmiş ve Has Oda teşkilatında değişiklikler yapmıştır. 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar burada kalan Padişahlar, imparatorluğun sonuna kadar cülus töreninden önce burada tahta oturmuşlar, her yıl ramazan ayının 14. ve 15. günlerinde resmi devlet törenleriyle Hırka-i Saadet’i ziyaret etmişlerdir. Has Oda Dairesi, içinde muhafaza edilen Hırka-i Saadet’in hürmetine, bütün padişahlar tarafından ihtimamla onarılmış, hemen her padişah kendi döneminde bu mekanın ihyasına gayret etmiştir. Has Oda, günümüze ulaşmış haliyle sarayda 16. yüzyıl sonlarında padişah mekanlarında uygulanan en özgün çini tasarımına sahiptir.Has Oda / Hırka-i Saadet Dairesi günümüzde yüzyıllar boyunca içinde muhafaza edilen Kutsal Emanetlerin sergi salonu olarak kullanılmaktadır.Enderun Avlusu’ndan Has Oda Dairesi’ne girerken, kapının solunda, beyaz mermerden bir seki göze çarpar. Bu mermer sekinin, Osmanlı padişahları için sembolik anlamı büyüktür. Söz konusu mermer seki yalnızca Osmanlı padişahlarının ve şehzadelerinin tezkiyelerine mahsustu ve vefat eden padişahın tabutu seki üzerine yerleştirilerek cenaze namazı kılınırdı. Has Oda Dairesi’nin girişindeki mermer sekinin hemen yanında, mermer bilezikli, demir kapaklı bir kuyu bulunur. Varlığı dışarıdan gizlenmiş olan bu küçük kuyu da Hırka-i Saâdet Dairesi ile ilgilidir. Daire temizlendikçe, bir saygı ifadesi olarak, odadan çıkan tozlar bu kuyuya dökülmüştür.Girişin sağında revakların birleştiği köşede bir mermer havan vardır. Has Odalılar, Has Oda’nın güzel kokması için, terkibinde amber, sandal ve öd ağacı gibi kıymetli malzemeler bulunan kursları burada hazırlarlardı. Etrafı altın varakla kaplanan kurslar, daire içinde yakılarak, mekanın daima güzel kokması sağlanırdı.19. yüzyılda Has Oda koğuşu ve servis yapılarının önündeki revaklı bölüm kapatılarak Kutsal Emanetlerden sorumlu görevlilere yeni bir koğuş yapılmıştır. Koğuş, Padişah Portreleri koleksiyonunun sergi mekanı olarak kullanılmaktadır.