Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra kendimizi dışarı attık. Artık şehri bir an önce keşfetmemiz gerekiyordu. Biz de herkes gibi Rustaveli caddesini duyduğumuz için öncelikle oraya gittik. Şehri hemen biraz anlatmam gerekirse, Kura nehrinin her iki yakasına kurulmuş bir kent Tiflis. İçinden nehir geçen şehirleri çok severim... Hem nehrin etkisi hem de yeşilliğiyle Tiflis’i de görür görmez sevdim. Nehrin üstüne köprüler kurmuşlar eski ve yeni olmak üzere. Köprüler de çok yakışmış şehre. Avlabari bölgesinden Rustaveli caddesine yürümeye karar verdik. Bence siz de bir şehri tanımak istiyorsanız mutlaka yürüyün, üşenmeyin yürüyün... Rustaveli, bir ucunda Özgürlük Meydanı diğer ucunda Cumhuriyet Meydanı olan, bir buçuk kilometre uzunluğunda bir cadde. Tiflis’le ilgili okuduğum yazılarda caddeye dair uyarı yapılmıştı. Kesinlikle haklı bir uyarı. Cadde üzerinde trafik ışığı olmadığından karşıdan karşıya geçmek çok tehlikeli. Işık yerine, yer altından yaya geçitleri yapmışlar. Size tavsiyem bu yaya geçitlerini kullanın. Çünkü uzun ve dümdüz bir caddede sürücüler hız yapıyor. Dikkatli olun!.. Rustaveli caddesi şehrin adeta simgesi. Cadde üzerine Ulusal Müze, Paliaşvili Opera Evi, Rustaveli Akademi Tiyatrosu, Gürcü Bilimler Akademisi, Kasveti Kilisesi, Gürcü Parlamentosu ve birçok ülkenin temsilcilikleri var. Caddenin bir diğer güzel tarafı ise, küçük küçük kafelere sahip olması.Tiflis’i tarif et nereye benziyor genel anlamda deseler Cihangir, Moda, Galata ve Beşiktaş karışımı bir kent derim. Ben çok sevdim...