Sarı taştan binaları, tarihi şehir merkezinin dönemeçli sokakları, evler arasına sıkışmış ince kiliseleri ve aniden karşınıza çıkan ferforje balkon demirli, Mağrip mimarisinden kuleli villalarıyla sizi şaşırtacak olan Lecce’ye “Güneyin Floransa'sı” deniyor… Lecce, Puglia’daki diğer şehirler gibi küçük bir şehir aslıda. 2000 yıldan önceye dayanan bir yaşam tarihi var. Nüfusu ise 100 bin var, yok…Şehrin göbeğinde, San’Oronzo Meydanı’nın hemen yanındaki ünlü amfi-tiyatro 2.yüzyılda yapılmış. 25.000 kişilik kapasitesinin yarısı da günümüze kadar kalmış. Meydana hakim olan ünlü Roma Takı şimdi turizm bilgi ofisi olarak kullanılmakta. Lecce’nin Katedrali, bir çok İtalyan kentinde de olduğu gibi, bölgenin en önemli ve ihtişamlı yapısı… Şehrin yine sarı kesme taştan olan müze-kalesini gezmek, ayrı bir zevk…Lecce’nin eski şehir merkezi dışındaki sokaklarında dolaşırken ilgimizi çeken ve bizi heyecanlandıran detay ise binalar arasındaki mimari tarz geçişleri oluyor… Roma dönemi mimarisindeki kapıların ötesinde; birdenbire Mağrip ve Endülüs konaklar; yapılar üzerinde yumuşak kıvrımlar ve Arapça yazılar görülmesi, şehre ayrı bir hava katıyor… Kuleleri minare, villaları saray gibi; farklı bir İtalya duruyor karşımızda.YEME DE YANINDA YATLecce yemeklerindeki farklılık, benim gibi bir mide düşkününün gözünden kaçmıyor tabii. Patlıcanlı makarnanın ve sebzeli favanın hası burada! Favayı bakladan değil de bezelyeden, börülceden falan olanını ilk kez buralarda yedim. Sızma zeytinyağı ve sarımsakla tatlandırılmış… Üzerine de parmaklarımı yedim! Küçük bir tavsiye: Pierro Gobetti caddesinde; Zio Pesce diye bir restoran bulduk ki…Yine bir Çok Gezenti şansı diyelim; bu kadar uygun fiyata bu kadar lezzetli ve havalı bir yemek yememiştim doğrusu. Filmlerde New York’ta Los Angles’ta falan, araya tanıdık sokulup günler öncesinden rezervasyon yaptırılan, kapısında eli mönülü ceketli görevlilerin sizi karşıladığı, şarabı bardağınıza bir parmak döküp tatmanızı bekledikleri yerler vardır ya… Tıpkısının aynısı ama gerçek İtalyan olanı. Ve daha ucuz olanı…Yalnız, kadehime bir parmak şarap döküldükten sonra masanın kenarında beni bekleyen garsona bir bakışım vardı benim! Alışmamıştım ki… Meğerse tadıp onay vermemi bekliyormuş. Ben ne anlarım? Yerine geldik diye istedik işte… “Bellisimo Bellisimo, koy koy” işareti yaptım. Sanırım o daha ziyade “hmmm gövdeli bir yapıya sahip, meyvemsi tatlar da hissediliyor, mercanköşk ve kekik tadı alıyorum, daha ziyade kırmızı et ve peynirle iyi gider bu hasat. Cabarnet değil mi bu?” falan dememi bekliyordu… Yazık… “Dök anam dök. Bellisimo!”Gerek midyelerinin dolgunluğu gerek deniz mahsullü Carbonara’nın önünüzde hazırlanması… Evet, orijinali gibi, yumurtayı sıcak spagetti üzerine kırarak…. Ve karidesli Gnocchi… Mutlaka denemelisiniz. Yemek geç gelirse; her restoranda yemeğin öncesinde verilecek olan “Tarelli”lerinizi bol tutar, bu lezzetli küçük simitleri kıtırdata kıtırdata yersiniz. Tarellilerin ıspanaklısı ve anasonlusu pek meşhur. Tatlı olarak yine içi dolgulu kekler (Pasticiotto) burada da bolca var. Lecce’yi farklı bir açıdan tanımak için de Ferzan Özpetek’in Serseri Mayınlar filmini izlemelisiniz... Yanlış hatırlamıyorsam yakışıklı aktörümüz Mehmet Günsür de ailecek bu şehirde yaşıyor.