Afrika’nın en renkli başkenti: Cape Town

Cape Town, yüzyıllardır jeopolitik önemi ve güzelliği yüzünden egemenlik yarışına neden olmuş ve zıtlıkları ile yaşamayı öğrenene kadar acılar çekmiş bir şehir. Doğanın cömertliği ve farklılıkların harmonisi şehri unutulmaz kılıyor ve rengarenk binaları, güler yüzlü insanları, leziz ve ucuz yemekleri ile yüz güldürüyor. Afrika'nın en renkli başkenti olan Cape Town'u Munise Nilay Kahyaoğlu CNN TÜRK Seyahat okurları için kaleme aldı.Cape Town, direk uçuşla ve vizesiz gidebilecek bir cennet. Yüzyıllardır jeopolitik önemi ve güzelliği yüzünden egemenlik yarışına neden olmuş ve zıtlıkları ile yaşamayı öğrenene kadar acılar çekmiş bir şehir. Doğanın cömertliği ve farklılıkların harmonisi şehri unutulmaz kılıyor. Rengarenk binaları, güler yüzlü insanları, leziz ve ucuz yemekleri ile yüz güldürüyor. Ülkenin tarihindeki, apartheid rejiminin kara günlerinde, Afrikanlar, siyahi ırka her türlü ayrımcılığı uyguluyor. Yıllardır oturdukları mahalleleri değiştirip, onları konteynerlerde yaşamaya mahkum ediyor. Parklarda bankların üzerine dahi yazılan sadece Avrupalılar kullanabilir! yazıları ile bir ulus ikinci sınıfa düşürülüyor, iki kesim arasındaki uçurum artılıyor, sayısız katliamlar yapılıyor. Yapılan bu zulme karşı, toplumun her kesiminden protestolar geliyor. Birçok öğrenci öldürülüyor, devlet adamları içeriye alınıyor. Sonunda, Mandelanın 27 sene sonra hapisten çıkarılması ve ilk siyahi başkan seçilmesi ile apartheid/ayrımcılık rejimi sona eriyor. O günlerden kalma ezilmeyi bugün hala sindiremeyen ve geçim sıkıntısı yaşayan halk, aslında Cape Townun turizm kaderini belirliyor. Ülkenin en izole ve güvenli yeri olsa da hala birçok insan güvenlik ikilemi yaşıyor. Çıktığım 6 aylık Afrika seyahatimin son durağı olan Cape Townda, gezilecek çok yer ve deneyimleyecek çok farklı etkinlik bulunuyor. Güney Afrika Cumhuriyetinin Türk vatandaşlarından 30 güne kadar vize istememesi ve Türk Hava Yollarının on bir saatlik bir uçuş sonrası aktarmasız Cape Towna uçması gitmeyi daha cazip kılıyor. Cape Town, güney yarım kürede olduğu için gitmek için en ideal aylar Kasım- Şubat ayları arası. Cape Townda zamanınız varsa birden farklı yerde konaklamanız günlük 10 dolar gibi düşük bir rakama araç kiralayıp sadece merkezi değil, Cape Peninsulayı da keşfetmenizi öneriyorum. Konaklama için her turist gibi restoran ve turistik etkinliklere yakın Long Street, Green Street, Bo Kaap ya da Kloof Road tercih edilebilir. Ya da benim gibi AirBnB sitesi aracılığı ile yerellerin odaları kiralanabilir. Şehrin içinde metrorail, myciti otobüsleri, taksiler ya da uber sistemi kullanılabilir. Gezilecek yerler arasında; Clifton Beach 1-4, Camps Bay, Hout Bayde plajları, penguenlerle denize girebilecek Peninsuladaki Simons Town (Boulders Beach), Kalk Baydeki butik dükkanlar, sörf öğrenebilecek ya da renkli soyunma kabinlerinin önünde fotoğraf çekilebilecek Muizenberg Sahili, Nelson Mandelanın 27 yıl hapis yattığı Robben Adası bulunuyor. Üzerinden bulutların yuvarlanarak indiği, şehrin en büyülü yeri olan Masa Dağına da teleferikle ya da benim yaptığım gibi yürüyerek çıkılmalı. Başka bir gün de Lions Heade tırmanılmalı. Signal Hill tepesinden gün doğumu izlenilmeli. Alışveriş merkezlerinin bulunduğu liman, Waterfrontdan gün batımı tekne gezintisine çıkıp, fokları görülmeli, Longstreetde gece hayatı yaşanmalı, Müslüman mahallesi olan Bo Kaapın renkli sokaklarında dolaşılmalı, Green Market Squarede alışveriş yapılmalı, Companys Garden Botanik Bahçesinde dinlenilmeli. Stellenbosch, Constantia, Franschhoek ve Paarl şarap rotaları da atlanılmamalı. Cape Townda dünya mutfağına ait birçok restoran bulunuyor. Benim önerebileceğim en güzel iki yer; Ocean Basket ve Givanni restoran. Cumartesi günleri Neigbourgoods Markete gidip, Cape Townun değişik lezzetleri kudu, zebra, timsah, geyik etlerini de tadabilirsiniz.