NE ZAMAN YEDİĞİNİZ ÖNEMLİ
Sağlıklı beslenme dediğimizde birçoğumuzun aklına kalori hesapları, yiyeceklerin nasıl pişirildiği, besin ögeleri gibi pek çok farklı şey geliyor. Ancak son çalışmalarla birlikte en az ne yediğiniz ve nasıl yediğiniz kadar önemli bir durum karşımıza çıkıyor: Günün hangi saatinde yediğiniz. 24 saat içinde vücudumuzda gerçekleşen fizyolojik, hormonal ve psikolojik aktivitelerin neredeyse tamamı sirkadiyen ritim dediğimiz biyolojik saatimizi oluşturuyor. Doğal beden saatimiz tüm canlılarda olduğu gibi gün ışığına bağlı değişimlerle uyumlu hareket etmeye programlı. Bu programa göre beslenmek ise son zamanlarda sirkadiyen beslenme dediğimiz bir kavramı ortaya çıkarıyor. Gündüz ve gece döngüsüyle uyumlu şekilde beslenmek yani ortalama 12 saat süren gündüz süresince yemek yiyerek geri kalan 12 saatlik gece süresini ise hiçbir şey yemeden geçirmek kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, obezite, Alzheimer, demans gibi kronik hastalıklardan koruyor. Son bilimsel bilgiler hemşire, doktor, güvenlik görevlisi gibi vardiyalı çalışan ve sıklıkla jetlag yaşayan kişilerin biyolojik saate uygun beslenemediğinden depresyon ve kaygı bozukluğu gibi ruh haliyle ilgili sorunlarla daha fazla karşılaştığını bizlere gösteriyor. Sirkadiyen beslenme şeklini uygulamanız yani gündüzleri yemek yiyerek geceleri ise hiçbir şey yemeden geçirmeniz ruh ve beyin sağlığını korumak için oldukça önemli diyebilirim.
SİYAH ÜZÜM ETKİSİ
Her canlı, vücudunda enerji üretirken aynı zamanda serbest radikaller dediğimiz metabolik yan ürünler de olarak ortaya çıkartır. Serbest radikaller vücudumuza zarar veren maddelerdir ve hücre hasarına neden olurlar. Normal koşullarda oluşan bu zararlı serbest radikaller, bağışıklık sistemi tarafından etkisiz hale getirilirler. Ancak stres durumu, bu maddelerin artmasına ve hücrelere zarar vermesine neden olur. Oksidatif stres dediğimiz ve vücudumuzda serbest radikallerin artmasına neden olan süreç, beynin birçok önemli işlev yüklenmiş bölgesinde hasarlara neden olmaktadır. Oluşan hasarlar da beyinde otizm, ileri yaşlarda alzheimer, parkinson, şizofreni gibi hastalıkların oluşma riskini arttırmaktadır. Hücrelerdeki bu hasara neden olan etkenler genellikle serbest radikallerdir. Bu zararı azaltmak için vücudun savunma sisteminde antioksidanlara gereksinim vardır. Besinler içinde bulunan bu savunma öncüleri, dengeli ve düzenli alındığında hücre hasarını azaltmakta ve bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Antioksidanları tükettiğimiz besinlerle alabiliyoruz ve aldığımız birçok antioksidan, vitamin ve mineral; antioksidan savunma sistemi enzimlerinin yapısında yer almakta ve serbest radikallerin zararlarını önlemektedir. Antioksidanlar, zararlı serbest radikallerin hücrede yaptığı hem yapısal hem DNA hasarını azaltarak hücrenin hasar görme riskini düşürmektedir.