4 günde 2 ülke 5 şehir gezilir mi?
Aslında bütün planlarım Fransa’nın başkenti Paris’e göre yapılmıştı. Ama hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlermiş… Gerçekten de öyle oldu. Bazen şartları ne kadar zorlarsak zorlayalım elimizden hiçbir şey gelmiyor ve olduğumuz yerde duruyoruz. Ne bir adım ileri ne de geriye gidebiliyoruz, ama bazen de yol seni alıp götürüyor ve bir masal diyarının tam orta yerine koyuveriyor. Şimdi sizlere 4 günlük küçük Avrupa turumu anlatacağım. Ben gezerken çok eğlendim, umarım siz de okurken aynı keyfi alırsınız…
Haberin Devamı
Paris’in romantik kafeleri
/

Paris’te en çok görmek istediğim kafelerin başında tabi ki Saint Germain caddesinde bulunan Cafe de Flore ve Les Deux Magots vardı. Otelimizi de bu bölgede seçtik. Çünkü bu caddenin ruhu diğerlerinden biraz ayrı. Albert Camus, Picasso gibi önemli isimler yıllar önce bu kafelerde oturup sanat ve dünya üzerine uzun sohbetler etmiş. Sabahları sanat fışkıran sokaklarda özgürce gezmek ardından sabah kahvemi bu mekanlarda içmek tam da aradığım şeydi. Sokaklarda kaybolurken Fransız yazar Simone de Beauvoir’in şu satırları geldi aklıma; ‘Kendimi o kadar özgür hissediyorum ki, bu neredeyse beni mutluluktan ağlatacak’. Özgürlük gerçekten mutluluğunun ilk adımıydı… Ve Simone de Beauvoir, Sartre’ına kim bilir daha ne mektuplar yazmıştı bu kafelerden birinde… Siz de Paris ruhunu gerçek bir Fransız kafesinde yaşamak isterseniz yolunuzu bu mekanlara düşürün derim. Cafe de Flore’da bir fincan espressonun fiyatı 4.80 Euro. Yani yaklaşık 24 Türk Lirası. Klasik bir Paris kafesindeki kahve fiyatları ise yaklaşık 3-3,5 Euro.
Notre Dame’ın güvercinleri
/

Paris’te yapılacaklar listesinin başında Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ve Notre Dame Katedrali ilk üç sırada yer alır. Aslında yapılacak çok şey var tabi ki ama bu üçü ilk akla gelen tarihi yapılar. Yarım gün Louvre Müzesi yarım gün de Notre Dame ve civarı için ayırabilirsiniz. Hatta bir sanat aşığıysanız o tarihi yapıların bahçesinde saatlerce zaman geçirip, ince ustalıkla yapılmış heykellerin hikayesini zihninizde tasvir edebilirsiniz. Bu arada Notre Dame Katedrali’nin güvercinlerini beslemeyi de unutmayın. Eğer benim gibi fotoğraf aşığı iseniz güvercinler fotoğraf albümünüze en güzel kareleri koymanıza yardımcı olabilir.
Haberin Devamı
Çocukluğumuzun masal evleri
/

Notre Dame, Eyfel Kulesi derken Paris’te bir gün daha bitiyor… Ertesi sabah klasik bir Paris kahvaltısından sonra hadi diyoruz; Belçika’ya çikolata tadımına gidelim. Ne de olsa Simone’un özgürlük ruhu geçti bir kez içimize, daha da özgür olalım ve bu sınırları da aşalım diyoruz. Bir araba kiralayıp düşüyoruz yola. Avrupa’da sınırların olmaması size kendinizi tek bir ülkede gibi hissettiriyor. Paris - Belçika arası yolculuğumuz yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Belçika’da gezilecek yerler çok ama biz ilk durağı masallar şehri Brugge olarak belirliyoruz. Tarihi evleri, çikolata atölyeleri ve dantelleriyle ünlü Brugge sizi sevdiğiniz bir masalın baş kahramanı yapıyor.
/

Bu şehirde iyice yavaşlıyorsunuz. Her anın tadını çıkarıyor, çikolata kokan sokaklarda tarihle baş başa kalıyorsunuz. Avrupa’da meydanlar çok ünlü. Brugge’un da ünlü Grote Markt meydanında özellikle ortaçağ yapıları ve o dönemin ruhunu yansıtan restoranları görülmesi gereken yerlerin başında. Öğle yemeği için seçtiğimiz Cafe Francais, suda haşlanmış midyesiyle ünlü. Tabi ki masaların çoğunda aynı şeyi görünce bizde onu denemeye karar veriyoruz. Midyelerin yanında Belçikalıların vazgeçemediği patates geliyor. Bir tencere midye fiyatı ise patatesiyle birlikte 24 Euro.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Büyülü Grand Place
/

Günü Brugge’da noktalayıp Başkent Brüksel’e geçiyoruz. Siyasi görüntüsünden ötürü aklıma ciddi ve soğuk olarak kazınan Brüksel daha ilk dakikalarda beni etkilemeyi başarıyor. Pırıl pırıl ve aydınlık sokakları, modernizm ve tarihin gözümüze batmadan bir arada var olabilmesi beni şaşırtıyor. Ama en büyük şaşkınlığı ve mutluluğu kesinlikle UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiş Grand Place’de yaşıyorum. Farklı yüzyıllara ait görkemli yapılarıyla başımı döndüren güzellikteki bu meydanda saatlerce kalmak ve her binayı ayrı ayrı hafızama kazımak istiyorum. Brüksel, geçmişte tıpkı Venedik gibi lüks eşya ticaretinin yapıldığı bir şehirdi. Günümüzde hala bu şehirdeki mağazalarda farklı ve kaliteli birçok eşya bulabilmek mümkün. Özellikle merkezde bulunan 19. yy’dan kalma ‘Galeries Royales Saint Hubert’, içindeki çok renkli dükkanlarıyla turistlerin çekim merkezi olmayı başarmış. Galeri Royal’in etrafında bulunan waffelcılar denemeniz gereken lezzetler arasında. Akşam yemeği için ise tarihi dokusuyla mideden önce göze hitap eden Drug Opera’yı tercih edebilirsiniz. Fiyatları kişi başı 30-40 Euro arası.
Fransa’nın en yalın hali ‘Champagne – Ardenne’
/

Bakın birkaç güne ne de çok şey sığdırdım. Hem de İstanbul’daki gibi koşturmadan, sakince gezip zamanın bu kadar yavaş akması beni yaşadığımız bu hızlı şehir hayatıyla ilgili tuhaf düşüncelere itti. Orada zaman bu kadar yavaş akarken neden biz hep bir şeylerin peşinden bu kadar hızlı koşup o şey için savaşmak zorunda kalıyoruz? Düşünceler gezindi durdu kafamda yol boyu. Sadece bir günüm kalmıştı ve onu da üzüm bağları ile ünlü meşhur şampanya bölgesinde geçirmeye karar verdim.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Evet Paris’te gezmediğim çok nokta vardı, daha gezilecek çok müze vardı ama kapıda kuyruk beklemek yerine birkaç müzeyi bir sonraki seyahatime bıraktım ve iyi ki de öyle yapmışım. Fransa’nın 26 bölgesinden biri olan Champagne – Ardenne, yemyeşil doğası, Unesco Dünya Mirası listesine giren köyleri ile ruhunuza ilaç gibi gelecek bir yer. Özellikle tarih kokan şatolarının görülmesi gereken Şampanya bölgesi tabi ki bir güne sığmaz. Ama o havayı soluyup gerçek Fransızları ve Fransa’yı bana sevdiren yol arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Bir daha ki seyahatime bir masal şatosunda kalmayı da ekledim. Bir sonraki seyahatimde görüşmek üzere…