Bir izleyici olarak tiyatro emekçilerine baktığımda diğer tüm mesleklerden farklı olarak bunun bir iş değil, yaşam biçimi olduğunu düşünürüm. Hayatınızın ne kadarı tiyatro?
Bunu hayatımın şu kadarı tiyatro diye oranlamak pek mümkün değil ama genel olarak bütün tiyatrocuların yaşamlarının önemli bir bölümünü kapsar ve evet neredeyse bir yaşam biçimini alır bu meslek. Çünkü tiyatro sizin bioritminizden alışkanlıklarınıza kadar her şeyinizi belirler. Özetle tiyatro gelip sizin yaşamınızın merkezine oturur. Yaşamınızın her alanına, her noktasına dahil olur ve işte bu özelliği de onu bir yaşam biçimi haline getirir.
Pandemi dönemini saymazsak ülkemizde tiyatro, olması gereken yerde mi? İzleyicinin ilgisi nasıl?
Tiyatronun son iki yılda gösterdiği gelişmeyi ayrı tutarsak, günümüzde bulunduğu yerle elli yıl önceki konumu arasında çok ciddi bir fark olduğunu görürüz. 50 yıl önce ülkemizde ve özellikle de İstanbul da çok sayıda tiyatro neredeyse hemen her akşam perde açıp dolu dolu oynarken, iki yıl öncesine kadar bu rakam çok çok aşağılara düşmüştü. Tiyatronun bu denli kan kaybetmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi öncelikle televizyon sonrası da teknolojinin getirmiş olduğu kısmen asosyal ve tembel yaşam diyebiliriz. İki yıl önce yeniden ivme kazanmaya başlayan tiyatro ne yazık ki bir yıl önceki salgın nedeni ile yine durmak zorunda kaldı, ama tiyatro hep vardı hep var olacak.