Genellikle tip 2 diyabetin daha sık görüldüğünü belirten Dr. Bozkurt şunları söyledi: “Hastaların yüzde 90-95’inde tip 2 diyabeti görülüyor. Tip 2’nin en önemli nedeni ise obezitedir. Ama tabii altında genetik faktörler de vardır. Diyabet, 10 yılda 2,5 kat arttı Türkiye’de. Yüzde 14’lerden, yüzde 33’lere yükselmiş. Bunun ana nedenlerinden biri de endüstriyel beslenmedir. Ekran karşısında geçirilen zamanın spor yaparak geçirilen zamandan fazla olması, hareketsizlik, hareketsizlik, kilo alımı bunların en başında gelen tabii faktörler. Çocuk yaşlarda da artık obeziteyi daha sık görmeye başladık. Çocukluk çağı obezitesi de diyabet için önemli bir risk faktörü. Diyabet uzun dönemde göz arkasında kanamalara, daha ileri boyutlarda görme kayıplarına kadar gidebilir. Bunun haricinde böbrek zedelenmeleri, böbrek damarlarında hasarlar, böbrek yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, ayakta iyileşmeyen derin yaralara neden olabilir. Organ kaybına kadar iş ilerleyebilir.”
“İNSÜLİN KÖTÜ BİR TEDAVİ YÖNTEMİ DEĞİLDİR”
Tedavi yöntemlerinde de değinen Dr. Bozkurt, “Diyabeti ilaçlarla veya insülinle tedavi edebiliriz. Burada hastanın ihtiyacını belirlemek önemli. ‘Hastanın kendi insülin rezervleri yeterli mi, vücudu kendi insülinini üretebiliyor mu, bu hastalar ilaçla tedavi edilebilir mi’ gibi sorular önemli. Çünkü ilaçlar insülin salınımını ayarlar, arttırır, dengeler. Ama hastanın kendi insülin üreten hücrelerinde kayıp varsa insülin düşmüşse o zaman tabii tedaviye mecbur insülin eklemek gerekir. Bu, kötü bir tedavi şekli değildir” diyerek sözlerini sonlandırdı.