GENETİK YATKINLIK ÖNEMLİ
Tanımlanmış genetik faktörlerin, risk faktörleri içinde yer aldığını söyleyen Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Osteosarkomun oluşumundaki etkenlerinin henüz net olarak bilinmemekle birlikte belli başlı bazı risk faktörlerinin hastalıkla bağlantısı olduğu düşünülüyor. Retinablastom ve p53 tümör supresör genlerin osteosarkom oluşumunda etkili olduğu ortaya kondu. Ayrıca Li-Fraumeni, Rothmund Thomson, Bloom ve Werner sendromlarında osteosarkom görülme riski artmaktadır. Ayrıca özellikle sekonder osteosarkomda olmak üzere Page hastalığı, kondrosarkom ve daha önce uygulanan radyoterapi gibi etkenler de osteosarkom gelişimine sebep olabilmektedir.”
“KEMİK TÜMÖRLERİ FARK EDİLİLEBİLİR BOYUTA GELENE KADAR BELİRTİ VERMEYEBİLİYOR
Genetik faktörlerin dışında cinsiyet, ırk ve etnik yapı farklarının da önemli risk faktörleri arasında bulunduğuna değinen Doç. Dr. Başdelioğlu, osteosarkomun erkeklerde kadınlara kıyasla ortalama 1.5 kat daha fazla görüldüğünü ayrıca siyahi/esmer ırklarda beyaz ırka göre daha yaygın olduğunu vurguladı. Kemiklerde görülen tümörler çoğunlukla iyi huylu olduğunu ve belirti vermediklerinden sıklıkla başka nedenlerle çekilen röntgen, MR veya tomografi incelemelerinde tesadüfen tespit edilebildiğini ifade eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, “Osteosarkomun tanısı hastanın klinik öyküsü, fizik muayenesi ve gerekli radyolojik tetkiklerin değerlendirilmesi ile konur. Radyolojik tetkik olarak ilk planda röntgenler değerlendirilir. Röntgenler tanı için oldukça yararlıdır. Ayrıca tüm kemiği de içine alacak şekilde kontrastlı MR tetkiki tümörün yayılımı, çevre yumuşak doku, damar ve sinir yapıları ile ilişkilerinin değerlendirilmesi ve skip metastazların (aynı kemik içinde farklı bölgeye yayılma) olup olmadığının değerlendirilmesi açısından gereklidir. Akciğer yayılımının olup olmadığının ortaya konulması için toraks tomografisi ve tüm vücut kemik taraması yapılır” dedi.