Dr. Eren, açıklamasında, "İnfertilite evli çiftlerin bir yıl düzenli ve korunmasız ilişki sonrası çocuğunun olmaması sonrası kabul edilen bir rahatsızlık. Genellikle evli çiftler gebeliğin ilk bir, iki ya da üçüncü aylarında, 'Çocuğumuz olmuyor' diye kadın doğum ve üroloji hekimlerine müracaat etmekte. İnfertilitede kadın ve erkek faktörü vardır ve bunların oranları hem kadınlarda hem de erkeklerde aynıdır. Kısırlık dediğimiz olayda etki yüzde elli olarak ortaya çıkıyor. Hastalar önce kadın doğuma gitmekte ve kadınlar tedavi görmektedir. Eğer kadın doğum uzmanı yönlendirilir ise eşi de üroloji uzmanına yönlendirilmektedir. Eşler beraber müracaat etmelidir. Bazen toplumsal yanlışlardan biri kadın doğum uzmanı aynı zamanda erkek faktörü ile ilgili bazen karar vermekte. Bu da uygulamada yanlış yönlendirmeye sebep olmaktadır. O yüzden doğru tanı ve tedavi için çiftlerin ilgili hekimler tarafından tanı ve tedavisinin yapılması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
"Erkek faktörü de rol oynamaktadır"
Tüp bebek tedavilerinde bilinen yanlışlara da değinen Dr. Eren, "Bizlere müracaat eden hastalarda öncelikle hastanın öyküsünü öğreniyoruz. Çünkü hastanın çalıştığı işi, geçirmiş olduğu hastalıklar veya mevcut herhangi bir hastalığı varsa bunlar kısırlığa etki edebilecek sebepler olabilir. Bazen de hastanın daha ileri ek patolojileri olduğu zaman ve tedavi yanıtı çok iyi olmadığı durumlarda tüp bebek merkezlerine yönlendirilmekte. Bu hastalara aşılama ve tedavi uygulanmaktadır. Halk arasında bilinen yanlışlardan birisi de şudur. Hasta tüp bebek tedavisine gittiği zaman kendi spermi ile çocuk sahibi oluyor. Çoğu hasta sanki tüp bebek yapıldığı zaman başka birisinin spermi ile çocuk sahibi olduğunu düşünüyor ve tedaviyi kabul etmemektedir. Bu da toplumsal bir yanlıştır.