Uzman Fizyoterapist Arzucan Toksal, “Koronavirüs hastalığı (COVID-19) şiddetli akut solunum sendromu Koronavirüsü 2’nin (SARS-CoV-2) neden olduğu bulaşıcı bir solunum yolu hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Mevsimsel gripten daha bulaşıcı olmakla birlikte en az iki kat daha yüksek vaka ölüm hızına sahiptir. Hastalığın ilk tespitinden şu ana kadarki süre içerisinde tedavisi hakkında semptomatik müdahaleler dışında gelişme kaydedilmemiş olmasına rağmen bulaşma oranının düşürülmesi için en etkin yöntem olan korunma ve sosyal izolasyon devam etmektedir. Öte yandan, hastalığın ortaya çıkışı ve evde kalma uygulamalarının başlaması fiziksel hareketsizliğe bağlı görülen sağlık problemleri açısından tehdit oluşturmaktadır” diye ifade etti.
"Hareketsizlik, izolasyon fiziksel kapasitenin belirgin olarak azalmasına yol açıyor"
Covid-19’un kalp damar sistemine direkt etkilerinin yanında hastalarda hareketsizlik, izolasyon gibi uygulamaların fiziksel aktivitenin ileri düzeyde kısıtlanması, bireylerin fiziksel kapasitelerinin belirgin olarak azalmasına yol açtığını ifade eden Toksal, şöyle dedi:“Covdi-19’un kalp damar sistemine direkt etkileri yanında hastalarda hareketsizlik, izolasyon ve karantina gibi uygulamalar sırasında fiziksel aktivitenin ileri düzeyde kısıtlanması, bireylerin fiziksel kapasitelerinin belirgin olarak azalmasına yol açtığı bilinmektedir. Kas zayıflıkları, azalmış fiziksel kapasite, kronik yorgunluk, obezite, artmış insülin direnci ve azalmış yaşam kalitesi, sedanter yaşam tarzının olumsuz sonuçları arasındadır. Fiziksel aktivitenin azalması ek olarak bağışıklık kaybı oluşturarak viral potansiyel riskini arttırmakta bu da kısır döngüye neden olmaktadır. Yine, pandemi sürecinde her yaştan bireyin, eğitim, iletişim vs. amaçlarla yüz yüze görüşmelere alternatif olarak kullanmaya başladığı çevrimiçi etkinlikler de aynı bireylerin uzun süre doğru olmayan postürlerde vakit geçirmesine ve buna bağlı gelişebilecek kas-iskelet sistemi yaralanmalarına daha fazla maruz kalmasına neden olmaktadır.