Bu kişilik bozukluğu olan kişiler, diğer insanların sınırlarını zorladığından, genellikle çeşitli çatışmalar ile ortaya çıkmaktadır. Eşinin kendi kararlarını almasına engel olan, kısıtlayan bireyler veya çocuğunun ilgi, zevk ve becerilerini kendi doğruları doğrultusunda yönlendiren, iş yaşamında sürekli denetleyen ve karşısındakinin duygu ve davranışlarına empati kurup anlayış gösteremeyen bireyler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ufak bir hata veya ahlaki değerlerine ters düşen bir davranışta ise buna abartılı tepkiler, bazen de öfke nöbetleri gösterebilmektedirler.
- Çatışmak bu duygudurumun daha da artmasına yol açar mı?
Bu kişiler genellikle kendi yaptıkları davranışların ve tepkilerin olağan olduğunu savunduğundan, çatışmak veya tartışmaya girmek bu sorunu çözemeyeceği gibi, durumun daha da içinden çıkılmaz hale gelmesine sebep olabilmektedir. Empati, tek taraflı olmaması gereken bir duygu halidir. Nasıl ki obsesif kişilik bozukluğu olan bireylerin ilişki kurduğu insanları anlaması gerektiğini düşünüyorsak, benzer şekilde onların da içten içe oluşturdukları olumsuz tema ve düşünceleri anlamak, bu durumu çözebilmenin ve ilişkinin sağlıklı devam etmesinin yolu olabilir.
- Kontrol takıntısı kişinin yaşamını nasıl etkiliyor?
Kişi, bu durumun sonuçlarını algılayıp karşı tarafa hissettirdiklerinin empatisini sağlayamayacağından, kendini mağdur, çaresiz, sevilmeyen ve istenmeyen biri gibi hissedebilir. Anksiyete ve depresyon bozuklukları ek olarak yaşanabilmektedir. Sürekli sevdikleri için çabaladığı, onların iyiliğini düşündüğü halde nasıl bu duruma gelindiği noktasında haksızlığa uğramış hissedebileceği gibi, sevdiklerine bir şey olacağı kaygısı ile de onları koruduğuna inanabilmektedir.