“Sepsiste erken tedavi hayat kurtarıyor”
Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Abdullah Umut Pekok, sepsis (kandaki enfeksiyon) hakkında açıklamalarda bulundu.
Sepsisin vücudun çeşitli mikroorganizmalara karşı verdiği aşırı reaksiyon olduğunu belirten Uzm. Dr. Abdullah Umut Pekok, “Sepsisten söz etmek için bir enfeksiyon olması gereklidir, ancak buna ek olarak bebeklik, yaşlılık, diyabet hastalığı, bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, kronik böbrek ve karaciğer hastalıkları, yoğun bakım yatışı gibi riski artıran faktörler de bulunmaktadır. Sepsisin tedavisi antibiyotiklerle ve damar içinden verilen sıvı desteğiyle gerçekleştirilir. Erken tedavi bireyin hayatta kalma şansını artırır” dedi.
İLERLERSE KİŞİ SEPTİK ŞOKA GİRER
Sepsisin tanımını yapan Uzm. Dr. Pekok, “Sepsis, vücutta bulunan bir enfeksiyonun zincirleme bir reaksiyon başlatması sonucu vücudun kendi hücre ve dokularına zarar vermesidir. Bu durum hayatı tehdit eden acil bir tıbbi soruna neden olur. Bağışıklık sistemi normalde vücutta görülen bir enfeksiyonla savaşmak için kan dolaşım sistemine çeşitli kimyasal maddeleri salar. Sepsis, vücudun bu kimyasal maddelere karşı tepkisi dengesiz olduğunda ve birden fazla organ sistemine zarar verebilecek değişiklikler tetiklendiğinde ortaya çıkar. Sepsis devam ederse daha ağırlaşarak septik şoka ilerler, bireyin tansiyonu (kan basıncı) önemli ölçüde düşer ve bu durum da bireyin ölümüne yol açabilir” diye konuştu.
HAMİLE KADINLARDA VE BEBEKLERDE DE GÖRÜLEBİLİR
Sepsisin kimlerde daha fazla görüldüğüne değinen Uzm. Dr. Pekok, “Sepsis en çok hamile kadınlarda, yaşlı yetişkinlerde, 1 yaşından küçük çocuklarda, bağışıklık sistemi zayıflamış bireylerde, diyabet, böbrek veya akciğer hastalığı veya kanser gibi kronik rahatsızlıkları olan bireylerde daha çok görülür. Bu kişilerde septik şoka ilerleme riski taşır. Sepsisin tedavisi antibiyotiklerle ve damar içinden verilen sıvı desteği ile gerçekleştirilir ve erken tedavi bireyin hayatta kalma şansını artırır” dedi.
ENFEKSİYON KAYNAKLI ORTAYA ÇIKAR
Sepsisin neden olabileceğini anlatan Uzm. Dr. Pekok, şu bilgileri paylaştı:
“Bakteriyel, viral ya da fungal (mantar enfeksiyonu) fark etmeksizin her türlü enfeksiyon sepsis gelişmesine yol açabilir. Ancak sepsis genellikle zatürre, mide ve bağırsak gibi sindirim sistemi organlarının enfeksiyonu, böbrek, mesane ve üriner sistemin diğer kısımlarının enfeksiyonu veya bakteremi adı verilen kan dolaşım sisteminin enfeksiyonu nedeniyle ortaya çıkar. Sepsis erken tedavi edilmezse, daha ağır semptomlara doğru ilerleyebilir. Sepsis belirti ve semptomları ağırlaştıkça bireyin beyni, kalbi ve böbrekleri gibi hayati organlara kan akışı bozulur. Kronik hastalığı olanlarda, yoğun bakım ünitesine giren bireylerde, yanık hastalarında, intravenöz kateter, solunum tüpleri gibi invaziv cihazlara bağlı bireylerde, kısa süre önce antibiyotik, kortikosteroid almış bireylerde sepsis ve septik şok görülmesi ihtimali çok daha yüksektir.”
SEPTİK ŞOKTA ÖLÜM RİSKİ YÜZDE 40
Sepsisin, vücudun çeşitli mikroorganizmalara karşı verdiği aşırı reaksiyon olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Pekok, “Sepsisten söz etmek için bir enfeksiyon olması gereklidir, ancak buna ek olarak bebeklik, yaşlılık, diyabet hastalığı, bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, kronik böbrek ve karaciğer hastalıkları, yoğun bakım yatışı gibi riski artıran faktörler de bulunmaktadır. Sepsis kendi başına bulaşıcı bir durum değildir. Sepsise neden olan enfeksiyon bulaşıcı olabilir ancak bu enfeksiyon bulaştığı kişilerde sepsise neden olmayabilir. Birçok vakada insanlar erken ve uygun tedavi ile hafif sepsisten kurtulur. Ancak durum septik şok seviyesine ilerlerse, ortalama ölüm oranı yaklaşık yüzde 40 olarak saptanmıştır. Risk grubundaki hastalarda bir enfeksiyon gelişmesi durumunda sepsisin tekrarlama riski vardır” şeklinde konuştu.
SEPSİS TEŞHİSİ İÇİN ALTTA YATAN ENFEKSİYON SAPTANMALI
Sepsisin nasıl teşhis edildiğini söyleyen Uzm. Dr. Pekok, “Bir bireye sepsis tanısı konulabilmesi için bireyin olası veya doğrulanmış bir enfeksiyona ve sistolik tansiyon ölçümünde 100 mm Hg veya altında ölçüm ve solunum hızının dakikada 22 veya daha üstünde olması gibi belirtilere sahip olması gereklidir. Sepsis teşhisi için altta yatan enfeksiyon saptanmalıdır. Bunun için de kan testleri alınır. Zatürre düşünülen hastalardan balgam örneği alınır. Ultrason, röntgen, BT, MR de teşhise yardımcı olması için istenebilen tetkiklerdir” dedi.
SEPSİSİ ÖNLEMENİN YOLLARI
Sepsisi önlemenin yollarına dikkat çeken Uzm. Dr. Pekok, “Toplumda enfeksiyonun önlenmesi, el yıkama ve güvenli gıda hazırlama gibi etkili hijyen uygulamalarının kullanılması, sanitasyonun ve su kalitesinin ve bulunabilirliğinin iyileştirilmesi, özellikle yüksek risk altındakiler için aşılara erişimin yanı sıra uygun beslenmenin sağlanmasını içerir. Sağlık tesislerinde enfeksiyonun önlenmesi, temel olarak işleyen enfeksiyon önleme ve kontrol programlarına ve ekiplerine, el hijyeni de dahil olmak üzere etkili hijyen uygulamalarına ve önlemlerine, ayrıca temiz, iyi işleyen bir ortam ve ekipmana sahip olmaya dayanır” ifadelerini kullandı.
UYGUN ANTİBİYOTİKLER VERİLEBİLİR
Sepsiste tedavi yollarından bahseden Uzm. Dr. Pekok, şu bilgileri paylaştı:
“Erken başlanan ve agresif sürdürülen tedavi, bireyin sepsisten kurtulma şansını artırır. Sepsisli bireylerin, bir hastanede yakın izleme altında tutularak tedavi edilmeleri gereklidir. Sepsis ve septik şok tedavisinde bir dizi ilaç kullanılır. Bu ilaçlar arasında öncelikle antibiyotikler bulunur. Sepsis durumunda erken dönemde ve uygun antibiyotikler ile tedavi bir an önce başlanmalıdır. Başlangıçta bireye çeşitli bakterilere karşı etkili olan geniş spektrumlu antibiyotikler verilir. Bu antibiyotikler damar içinden verilir”
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Ateş düşürücü olarak kullanmayın! Yan etkileri korkunç: Böbrek ve karaciğeri bitiriyor
Dubai çikolatası yerken sağlığınızdan olmayın! Bu hastalıkları tetikleyebilir
Kardiyoloji Uzmanı uyardı: Her 15 saniyede bir insan kalp krizi geçiriyor
Çoğu kişi bilmiyor! Kış aylarında saç dökülmesinin en önemli nedeniymiş! Önlemek mümkün...
Gerçek yaşınız ‘biyolojik yaş’tır! Biyolojik yaşınızı biliyor musunuz? Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yazdı