Fizyolojik olarak bakarsak, stresli olduğumuzda stres hormonu adını verdiğimiz kortizol seviyeleri kanda artar bu da mutluluk hormonu olan seratonin salgısını azaltır.Karbonhidratlı yiyecekler tüketmek seratonin hormonu salgılattığı için kendimizi tatlı veya hamur işlerinin başında bulabiliriz. Psikolojik açıdan bakarsak, depresyon ve üzüntü sırasında mutlu olabilmek, duygularımızdaki boşluğu doldurabilmek, bazen de öfkemizi bastırabilmek için yemek yeriz. Sadece kötüyü çağrıştıran duygular değil, mutlu olduğumuzda da kendimizi ödüllendirmek için yeme davranışını seçebiliriz. Ancak kalorili yiyecekler yedikten kısa bir süre sonra oluşan pişmanlık, depresyon seviyesinin artmasına neden olur. Kişi yemeye başlamadan öncesine göre daha kötü hissedebilir.Beden, psikoloji ve sosyal koşullar insanlarda etkileşim halindedir. Kilo almak veya vermek psikolojimizi etkilerken aynı şekilde psikolojimiz de kilo almamızı veya vermemizi etkiler. Bu nedenle diyet ve psikoloji her zaman iç içedir.Yeme davranışında değişiklik sağlayabilmek için oluşturduğumuz bir program ‘Psikodiyet’, duygusal açlığın tedavisinde olumlu sonuçlar vermektedir.