İYİ bir sağlık okuryazarı olmak önemli bir iyi hayat güvencesi. Ama ne var ki bu konuda da doz meselesi mühim bir ayrıntı.Nedeni şu: Bazı kişiler gazete veya dergilerde okudukları her sağlık sorununu, televizyonlarda izledikleri her sağlık problemini anında kendilerine de yakıştırabiliyorlar(!) Neticede de Acaba bende de bu hastalık olabilir mi? Benim de sağlığım tehlikede mi? gibi korkularla o doktor senin, bu doktor benim dolaşmaya başlıyorlar. Bu gibi durumda olanlara eskiden hastalık hastası teşhisi konuyordu. O sorunun şimdilerde adı değişti, bu gibi problemler sağlık anksiyetesi olarak kabul edilmeye başlandı. Sağlık anksiyetesi giderek büyüyen önemli bir problem. Çoğu insan ciddi ciddi sağlık sorunları olmadığı halde hastane kapılarında poliklinik sıralarında, doktor ofislerinde zaman kaybediyor. İtiraf edelim ki bu sorunun yaratıcılarından biri de -bu satırların yazarı dahil- sağlık yazarlarıdır. Biz, bize ayrılan sayfalarda dilimiz döndüğünce, bilgimiz yettiğince sizi sağlık sorunları hakkında aydınlatmaya çalışıyoruz. Ama bu arada biz istesek de istemesek de içinizden bazılarının kafası karışabiliyor, ardından da sağlığına ilişkin endişeler devreye girebiliyor. SİZE TAVSİYEM ŞU: Okuduğunuz, dinlediğiniz, izlediğiniz sağlığa ilişkin bilgilerin tamamının kesinlikle güvenli olmayabileceğini unutmayın. Bu bilgileri başka kaynaklarla da doğrulamadan ve iyi bir filtreden geçirmeden sakın uygulamaya sokmayın. Ve MARK TWAINin şu cümlesi hepimizin kulağına küpe olmalı: SAĞLIK KİTAPLARINI OKURKEN DİKKATLİ OLUN. BASKI HATASI(!) YÜZÜNDEN ÖLEBİLİRSİNİZ! ŞU bilgi kesin: İnsanoğlu stressiz yapamaz! Kim olursak olalım stressiz yaşayamayız! Stres yaşamımızın daha doğrusu hayatta kalmamızın vazgeçilmez şartlarından biridir. Bu nedenle onu her zaman ve her koşulda kötü, belalı, olumsuz ve zararlı bir duygusal ya da fiziksel tepki yumağı olarak görmek, kabullenmek ve tanımlamak doğru ya da mantıklı değildir. Bizi hayata daha çok bağlayan, işimize, gücümüze, ailemize ve sosyal ilişkilerimize daha çok bağlı kılan temel faktörlerden birinin de makul düzeyli stres dozu olduğu kesindir. Biz o MAKUL DOZ sayesinde öğrenim süremizde daha başarılı oluyor, iş hayatımız ve sosyal ilişkilerimizde yükselme ve gelişme fırsatı arıyor ve buluyor, ailemizle daha güçlü ilişkiler için çabalıyor, hayatımıza kalite kazandırmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan sadece ruhsal değil, yine dozunda ve kararında olmak kaydıyla fiziksel egzersizlerin de faydalı olduğunu bir kenara not edelim. Makul dozdaki fiziksel egzersizlerin yarattıkları stres yükünün de sadece kaslarımızda ve kemiklerimizde değil, beynimize ve ruhumuza yani duygu durumumuza da iyi geldiğini unutmayalım.ÖZETİ ŞUDUR: Dozunda ruhsal ve fiziksel strese hepimizin ihtiyacı var. Ama doz aşımı hepimize her yaşta her koşulda zarar verebiliyor.