"Hastalık özellikle ileri yaşlı bireylerde daha sık görülüyor"
Doç. Dr. Sevindik, multipl miyelomun nedenine ilişkin net bir veri olmadığını belirterek, "Multipl miyelomun bir yaşlılık hastalığı olduğunu söyleyebiliriz. Belirtmek isterim ki gençlerde de multipl miyelom görülebiliyor hatta ülkemizde gençlerde diğer ülkeler ile kıyasla daha sık görüldüğünü söylemek mümkün. Multipl miyelomda aile öyküsünün pek geçerli olduğunu da söyleyemeyiz. Multipl miyelomun yüzde 90’ı ailesel herhangi bir birikim göstermiyor, tamamen durup dururken ortaya çıkıyor. Ancak yüzde 10’luk çok az bir grubunda aile öyküsü görebiliyoruz. O yüzden ailesel yatkınlık multipl miyelom için bir sıkıntı ama çok önemli bir problem değil. Multipl miyelomda yaşlanma dışında diğer risk faktörleri arasında siyahi ırkı sayabiliriz. Özellikle Amerika’dan gelen veriler doğrultusunda biliyoruz ki koyu tenli insanlarda görülme oranı beyaz tenli insanlara göre 1,5 kat daha fazla. Bunun dışında diğer risk faktörleri olarak sigara veya tütün tüketimini, radyasyon, pestisit veya kanserojen kimyasallara maruziyeti sayabiliriz. Ama net olarak multipl miyelom şundan kaynaklanıyor demek mümkün değil" diye konuştu.
"Organ hasarı olmadan ne yazık ki tanı konulamıyor"
Multipl miyelom tanısında özellikle kemik iliğinden alınan örneğin büyük önem taşıdığına değinen Doç. Dr. Sevindik, “Kemik iliği dışında eğer başka bir dokuyu tuttuysa oradan alınacak örneğin patologlar tarafından incelenmesi oldukça önemlidir. Özellikle bizim bir kriterimiz var. Plazma hücresi dediğimiz bu hastalıkta kemik iliğinde artan hücre oranının yüzde 10’u geçmesi gerekiyor veya başka bir dokuda yine yüzde 10’u geçen bu hücre tipini bulmamız gerekiyor. Ancak bu tek başına yeterli değil. Çünkü multipl miyelom aynı kolon poliplerinin izlem esnasında kolon kanserine dönüşmesi gibi kanser öncülü durumlardan evriliyor. O yüzden mutlaka bir organ hasarının da bulunmasını istiyoruz. Bunlar kansızlık, böbrek yetmezliği, kalsiyum yüksekliği veya kemik hastalığı olabilir. Bunlardan herhangi biri varsa ve kemik iliğinde hücre oranımız yüzde 10’un üzerindeyse o zaman multipl miyelom tanısı koyabiliyoruz” ifadelerini kullandı."Tedavide kök hücre ve akıllı ilaçlar büyük önem taşıyor"Doç. Dr. Sevindik, günümüzde geliştirilen yeni yöntemlerle başarı tedavi uygulayabildiklerine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Multipl miyelomda eskiden rutin kemoterapi ilaçlarını ve kortizonu kullanırdık. Ancak o dönemlerde tedavi başarımız çok yüksek değildi. Fakat özellikle Amerika’da bir grup bilim insanı kök hücre nakli ve kemik iliği naklindeki gelişmeler doğrultusunda bu hastaların kendinden uygulanan kök hücre nakliyle oldukça iyi yanıtlar verebildiğini gösterdi. Buradaki amaç kök hücrenin tümör hücresiyle savaşması değil. Yüksek doz kemoterapi verebilmek için, ki bu da kemik iliğini uzun süre baskılayacağımız anlamına gelir, hastayı enfeksiyonlardan ya da kanamadan korumak için sağlıklı kök hücrelerini topluyoruz ve yüksek doz kemoterapi ile o hücreleri geri veriyoruz. Bu sayede yüksek doz kemoterapi sayesinde arta kalan çok nadir tümör hücrelerini ortamdan temizliyor ve verdiğimiz kök hücrelerle yeni bir kemik iliğinin gelişmesini sağlıyoruz. Bu yöntemle hastalarımıza çok ideal bir tedavi vermiş oluyoruz. Öte yandan multipl miyelomda kök hücre nakli tedavisi dışında kemoterapiyi neredeyse hiç kullanmıyoruz. Çünkü elimizde direkt hedefe yönelik akıllı ilaçlarımız var. Biz tedaviye onlarla başlıyoruz. Eğer hastamız kök hücre nakline uygunsa 4 ila 6 kür tedavi verip, hastalık yükünü azaltıp kök hücre nakliyle hastalık üzerine son darbemizi vurup, sonrasında sadece ağızdan bir hapla takibine başlıyoruz. Günümüzde başarı oranlarımız yükselse bile, elimizde bu kadar etkin tedaviler olsa bile ne yazık ki halen tam şifaya kavuşturabildiğimiz hastalıklardan bir tanesi değil. Günün birinde nüksetme ihtimali bulunuyor. Ancak bu durum dünyanın sonu değil çünkü tekrar ettiğinde hastalığı çok iyi baskılayacak tedaviler var elimizde".