Kronik stres ne yapar? Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yazdı...
Uzmanlara göre, Türkiye bir “yaşlı toplum” olma yolunda hızla ilerliyor. Bilindiği gibi Dünya Sağlık Örgütü “65 YAŞIN ÜSTÜ”ndeki herkesi biyolojik ve ruhsal durumu ne olursa olsun “YAŞLI” olarak kabul ediyor.

Aynı örgüte göre, bir ülkede yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranı yüzde 10’u geçtiğinde o ülkede yaşlanma süreci ilk işaretini çoktan zaten vermiş oluyor. Prensip olarak da bir ülkede yaşlı nüfusun oranı yüzde 7 ila yüzde 10 arasında ise o toplumlara “YAŞLI TOPLUM” deniyor.
Peki, bizde durum ne? Eğer biz de yaşlı bir toplum olma yolundaysak buna hazır mıyız? Elimizde uygulamaya hazır bir “YAŞLILIK AJANDASI” var mı?
Bu sorular çok ama çok önemli. Ve ne yazık ki yanıtları maalesef hâlâ çok belirsiz.

PROF. Dr. Özgür Arun, yaşlanma ve yaşlılık sorunlarıyla uğraşan önemli bir akademisyen. 2000’li yılların başından bu yana araştırma ve çalışmalarını “gerontoloji/yaşlılık bilimi” üzerinde yoğunlaştırmış önemli bir biliminsanı.
Özgür Hoca’ya göre, ülkemizde yaşlıların oranı yüzde 7’leri çoktan geçmiş, neredeyse yüzde 10’lara yaklaşmış durumda. Ona göre, daha da vahim gelişmeler var: “Son 50 yıldaki nüfus değişimimiz dikkate alındığında toplam nüfusumuz 3 kat artarken yaşlı nüfusumuz neredeyse 10 kat artmıştır.”

Bu son derece çarpıcı ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir toplumsal değişimdir. Zira bir toplumda yaşlı nüfus oranının 2 katına çıkması için geçen süre “yaşlanma hızının belirlenmesi” için oldukça mühim bir göstergedir. Bu açıdan bakıldığında Fransa’nın 115, İsviçre’nin 85, Çin’in 27 yılda geçirdiği değişkenliği Türkiye neredeyse 10 yıl içerisinde tamamlama yolundadır(!) ve bu rakam ülkemizdeki hızla yaşlanma sürecinin en önemli işaretlerinden biridir. KISACASI TÜRKİYE, DÜNYANIN EN HIZLI YAŞLANAN ÜLKELERİNDEN BİRİ OLMA YOLUNDA HIZLA İLERLİYOR.
Bu bilgiler önemlidir ve çarpıcıdır. Bizi süratle ve hiç vakit kaybetmeden yeni, etkili ve kalıcı “YAŞLANMA POLİTİKALARI” ve “GERONTOLOJİK BİR AJANDA” oluşturmamız yolunda şiddetle uyarmaktadır.
NOT: Yukarıdaki rakamlar “beyond.istanbul” kitabından ve bu kitabın yazarlarından biri olan Prof. Dr. Özgür Arun’dan aktarılmıştır.

1- Uykunuzu bozar.
2- Depresyona zemin hazırlar.
3- Tansiyonunuzu yükseltir.

4- Konsantrasyonunuzu azaltır.
5- Belleğinizi zayıflatır.

6- Cinsel gücünüzü baskılar.
7- Açlık ve tatlı krizlerini tetikler.
8- Kalp ritminizi sabote eder.


BAŞLIKTAKİ sorunun cevabı aslında oldukça kısadır: Eskiye oranla daha sık hastalanmamızın nedenlerinin başında “dikkatsizliğimiz, disiplinsizliğimiz, bilgisizliğimiz ve ilgi eksikliğimiz” geliyor. Ama hemen ardından şu 4 faktörü de daima ve daima aklımızda tutmamız gerekiyor.
1- Kötü ve yanlış besleniyoruz.
2- Muazzam bir stres havuzunda boğulmadan yüzmeye çalışıyoruz.
3- Uyku sistemimiz altüst olmuş durumda.
4- Hareketsizlik nedeniyle hızla paslanan bedenlere sahibiz.