Kontrollü sosyal hayat dönemine geçişte psikolojik etkiler
Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğul sosyal hayata geçiş döneminde yaşanılan psikolojik etkenleri sizler için anlattı.
Uzun bir zamandır salgın süreci yaşıyoruz ve bu süreç haliyle işimizi, gücümüzü, sosyal yaşam anlayışımızı ve belli ritüellerimizi etkileyerek aslında psikolojik değişimlerimize de bir şekilde yön verdi. Bu değişimler kişiden kişiye göre farklılık gösterebilse de genellikle ani değişimler ve belirsizlik sürecinin insanlarda kaygı oluşturabilmesi gayet doğaldır.
Yani şunu demek istiyorum ki eski normal hayatımızdan, izole olmaya gayret gösterdiğimiz evdekal sürecine geçiş tabii olarak kolay olmamıştır. Çünkü insanın doğası da tıpki fizikteki “eylemsizlik” tanımına benzer şekilde varolan düzenini korumak ve devam ettirmek eğilimindedir.
Peki tam bu izole olma, kendimizi koruma sürecine alışmışken, hele ki salgın tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de daha tam olarak bitmemişken belirtilen normalleşme adımlarına yönelik psikolojimiz hazır mı?
Öncelikle korku insanın doğasında olan ve aslında kendi yaşamını devam ettirmesi için gereken bir duygudur. Korku duygusu olmadan kendimizi korumaya yönelik tepkiler veremeyiz. Şu süreçte de salgın devam ederken hele ki bu salgının ölümcül olduğunu düşündüğümüzde varoluşsal olarak ölüm korkumuzun tetiklenebilmesi gayet normaldir. Yani insanların şu anda normalleşmeye yönelik verilen kararlara temkinli yaklaşması anormal bir durum değildir.
Bir yandan eski yaşantımıza dönmek isterken bir yandan da tüm bu yaşanan sürecin etkilerinin ve tehlikenin hala devam edebilecek olması bizde ikircikli yani mutluyken karamsar, neşeliyken kaygılı, arzularken kaçınma gibi zıt duygulanımlar yaratabilir. Eskiden kafeye, lokantaya gitmek bizim için bir ödül ve haz kaynağı olabilir iken bu süreçten sonra aynı zamanda korku ve stres kaynağı da olabilir ki bu normaldir. Bu açıdan her durumda olduğu gibi bu süreçte de geçişlerin aşamalı. basamak basamak olması psikolojik uyum noktasında anlamlı olacaktır.
Şu anda belirtilen “ Kontrollü Sosyal Hayat” aşamasına geçiş döneminde elbette ki sıkıntılar yaşayacağız, uyum sağlamak kolay olmayabilir. Normal şartlarda ki çalışma düzenine, koşuşturmaya maruz kalmak stres faktörü noktasında tetikleyici olabilecektir. Çünkü her geçiş süreci bir takım ruhsal stres kaynaklarını harekete geçirebilmektedir.
Stresle ve kaygılarımızla baş edebilmenin en önemli unsuru elimizde olan yapabileceğimiz ve değiştirebileceğimiz noktaları belirlemek ve alabileceğimiz önlemleri almaya çalışmak olacaktır.
Her duygumuzla barışık olabilmeli mutsuzluk, kaygı, öfke veya korku duygusu yaşadığımız anları fark etmeli ve duyguların hangi düşüncelerden kaynaklanabileceğini bu düşüncelerinde işlevsel mi değil mi olduğunu belirlemeye çalışabiliriz.
Elbette ki bir gün bu yaşanan sıkıntılar bitecektir ancak bu süreçte yaşadığımız duyguların psikolojik yansımaları bir müddet sonra da görülebilir.
Tabi ki psikolojik yansımalar bireylerin kişiliklerine, aile yapılarına, dışavurumlarına, psikodinamik etkilere, varsa kayıp ya da ayrılık durumlarına göre farklı olarak şekillenebilmektedir. Bu süreçten sonra kimi bireylerde kaygı tetiklenirken kimi bireyler daha çökkünleşebilir ya da kimi bireyler çok etkilenmez iken kimi bireyler bu süreçten daha da güçlenerek çıkmışta olabilir. Psikolojik rahatlama için ise bir sonraki adıma yönelik görselleştirme, hayal kurma yapmak iyi bir yöntem olabilir.