Kalp ameliyatlarında, kapalı yöntemin avantajları
Klasik yöntemde göğüs kemiğinin kesilecek olması birçok hastanın çekinmesine ve bu nedenle de kalp ameliyatlarını geciktirmesine neden olabiliyor. Bu durum hastalar açısından hayati risk oluştururken, küçük bir kesiden girilerek kapalı yöntemle ameliyat hastaların korku ve çekincelerini ortadan kaldırıyor. Tabii ki hastaların da kapalı yönteme uygun olması gerekiyor.
Küçük bir kesiden girilerek yapılan kapalı kalp ameliyatlarının hastaya operasyondan sonra hızlı iyileşme ve yan yatma konforu sağlaması göğüs kafesinin kesildiği klasik yöntemin rakibi olmaya başladı.
Uşak'ta yaşayan ve tedavi için İzmir'e gelen kalp hastası Mehmet Ali Polat’ın (66) aort kapağı, kapalı kalp ameliyatı yöntemiyle değiştirildi. Ameliyatı gerçekleştiren Doç. Dr. Cüneyt Narin, “Bu yöntemle by pass da yapabiliyoruz kalp tümörünü de çıkarabiliyoruz. Ama yöntemin uygulanabilmesi için hastanede özel ekip ve özel teknik altyapıya ihtiyaç var” dedi. Küçük kesiden kalp ameliyatları yönteminin Türkiye’de çeyrek asırlık bir geçmişe sahip olduğunu belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Narin, yöntemin son dönemde hastalar tarafından daha fazla tercih edildiğini, uygun hastalara da uygulandığını söyledi. Kalp ve damarla ilgili operasyonlar için hastaların internetten araştırma yaptığını ve klasik yönteme alternatif aradıklarını belirti.
"KLASİK YÖNTEMDE GÖĞÜS KEMİĞİ KESİLİYOR"
Doç. Dr. Narin, “Klasik yöntemde göğüs kemiğinin kesilecek olması birçok hastanın çekinmesine ve bu nedenle de kalp ameliyatlarını geciktirmesine neden olabiliyor. Bu durum hastalar açısından hayati risk oluştururken, küçük bir kesiden girilerek kapalı yöntemle ameliyat hastaların korku ve çekincelerini ortadan kaldırıyor. Tabii ki hastaların da kapalı yönteme uygun olması gerekiyor. Nitekim Uşak’ta yaşayan Mehmet Ali Polat, 2012 yılından beri aort kapağı patolojisi nedeniyle takip edilen bir hastaymış. Geçtiğimiz Nisan’da kardiyoloji uzmanı aort kapağının değişmesi gerektiğini söylemiş. Hastamız da ameliyat yöntemleriyle ilgili bir araştırma yapıp kapalı yöntemin avantajlarını öğrenince bize başvurdu. Yapılan tetkikleri sonucunda bu yönteme uygun olduğu belirlendi ve bir süre önce sağ meme üstünden 6 santimetrelik bir kesi açarak aort kapağını değiştirdik. Klasik yöntemde göğüs kemiği kesildiği için kemikler kaynayana kadar hastalar yaklaşık 6 hafta kadar zorunlu olarak sırt üstü yatıyor, sağa sola dönemediği için bu süreç sıkıntılı geçebiliyor. Kapalı yöntemde ise bu tür sıkıntılar yaşanmıyor çünkü hasta her pozisyonda yatabiliyor. Nitekim hastamız da ameliyatın ertesi günü yoğun bakımdan çıktı, yan yatmaya başladı, 6. günde taburcu oldu, araba kullanabilecek aşamaya geldi” diye konuştu.
"BY PASS DA YAPILIYOR, KALPTEKİ DELİK DE KAPATILIYOR"
Ameliyat öncesinde Polat’dan ağız ve diş muayenesini yaptırmasını istediklerini vurgulayan Doç. Dr. Narin küçük kesi kapalı kalp ameliyatları konusunda da şu bilgileri verdi:
“Kalp kapak ameliyatı olacak hastalarımızın enfeksiyon riskine karşı ağız hijyenlerinin tam olmasını istiyoruz. Dişlerde kesinlikle çürük olmamalı. Bu hastamız gibi her hastamızın diş hekimi muayenesinden geçmesi gerekiyor. Kapalı yöntemle; bypass, aort kapağı değişimi, kalp delikleri kapatma, aorta değişimi, kalp tümörü rezeksiyonu işlemlerini yapabiliyoruz. Bu yöntem 25 yıldır hastalara sunuluyor ancak hem insan hem teknoloji açısından ciddi bir alt yapı gerekiyor. Özel demirbaş donanımı gerektiriyor. Kullanılan bazı özellikli malzemeler var. Anestezinin ayrı narkoz protokolü uygulaması gerekiyor. Kalp damar cerrahının yanı sıra kalp akciğer makinesini kullanan uzmanın ve cerrahi hemşire ekibinin, yardımcı sağlık personelinin bu konuda eğitim almış olması gerekiyor. Bu gerekliklerden dolayı küçük kesiden kalp ameliyatları bu donanıma sahip hastanelerde yapılıyor. “
Öte yandan, Doç. Dr. Narin, yöntemin diğer üstünlüklerini de şöyle sıraladı:
“Ameliyatta göğüs kemiği kesilmediği için, iyileşme süreci çok daha hızlı gerçekleşiyor. Hastalar normal yaşamlarına ve işlerine daha çabuk dönüş yapıyorlar. Ameliyat sonrası hastalarda çok daha az ağrı görülüyor. Göğüs kemiğinin kesilmesine gerek olmadığı için, kanama ve kan nakli gerekliliği daha az oluyor. Enfeksiyon oluşma riski çok düşük oluyor. Ameliyat izi hastayı rahatsız etmeyecek kadar küçük oluyor. Hastaların ameliyattan 2 hafta sonrasında araba kullanmaya başlamasında sakınca bulunmuyor.”
Bu yöntemi daha çabuk ayağa kalkıp normal yaşama dönebilmek için tercih ettiğini belirten Polat da, “Doğru tercih yapmışım, bu yöntemin tüm avantajlarını yaşadım. Doktoruma çok teşekkür ediyorum” dedi.