Her 3 kişiden 1'i hepatit B'yi ayakta geçiriyor
Karaciğeri etkileyen viral hepatitlere karşı uyaran Prof. Dr. Onur Yaprak, hepatit B bulaşan insanların yüzde 95’inin hastalığı ayakta geçirdiğini ve bağışıklık kazandığına dikkat çekti.
Hepatit B ve C’nin hepatitlere bağlı gelişen ölümlerin yüzde 96’sından sorumlu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Onur Yaprak, hepatit B’den korunmanın yolunun aşı olduğunu belirtti. Türkiye’de daha çok Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülen Delta hepatite ise hepatit B’li hastaların ortalama yüzde 5’in de saptandığını anlatan Prof. Dr. Onur Yaprak, “Çok sayıda virüs karaciğerde hepatite yol açar. Ancak hepatitlere bağlı gelişen ölümlerin yüzde 96’sından hepatit B ve C virüsleri sorumludur. Özellikle karaciğeri etkileyerek hepatit yapan 5 çeşit virüs vardır; bunlar hepatit A, B, C, D ve E’dir. Viral hepatitler akut-kronik viral hepatit, siroz, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserine sebebiyet vererek hastalığa ve hatta ölüme neden olabilir” dedi.
Kas ve eklem ağrılarına neden olabilir
Akut hepatiti çoğu kişinin ayakta geçirdiğine hatta farkına bile varmadığına işaret eden Prof. Dr. Yaprak, şu bilgileri verdi:
“Farkına varanlarda ise halsizlik, yüksek ateş, kas ve eklem ağrıları, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, deride ve göz aklarında sarılık (tüm vakalarda görülmeyebilir), koyu renkte idrar gibi belirtiler gözlenebilir. Akut hepatit çok nadiren de kişiyi komaya sokacak ve karaciğer nakli ihtiyacı doğuracak kadar şiddetli de seyredebilir. Ülkemizde de kronik karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanseri vakalarının yarısından fazlası yani yüzde 50 ila 70’i viral hepatitlere, en çok da hepatit B ve C’ye bağlıdır. Yine ülkemizde karaciğer nakillerinin yaklaşık yüzde 60’ı viral hepatitlere bağlı gelişen karaciğer hastalıkları nedeni ile yapılmaktadır.”
Kirli su, yiyecek ve hijyene dikkat
Prof. Dr. Yaprak, en az ölüm oranının hepatit A’da bulunduğuna değindi ve “Hepatit A enfeksiyonuna neden olan hepatit A virüsü ağız yoluyla kirli su veya yiyecek tüketimiyle bulaşır. Kanalizasyon suları ile kirlenmiş besinlerin çiğ ya da az pişmiş olarak yenilmesi en sık bulaşma yollarıdır. Hijyenik yaşam ve el yıkama alışkanlığı, aşılanma hepatit A’dan korunmanın temel yoludur. Hepatit A enfeksiyonu kronikleşmez. Diğer hepatit türlerine göre ölümcül sorunlara yol açması daha nadirdir. Viral hepatitlerden ölümlerin ancak binde 8’inden sorumludur” ifadelerini kullandı.
Her yıl en az 1 milyon kişi ölüyor
Dünyada her yıl bir milyondan fazla kişinin hepatit B ve C’ye bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiğini belirten Prof. Dr. Yaprak, şöyle devam etti:
“Dünyada ve ülkemizde ortalama her 3 kişiden biri hepatit B enfeksiyonu geçirmiş olup dünyada 257 milyon, ülkemizde ise 3 milyon civarı hepatit B taşıyıcısı mevcut. Kronik hepatit B enfeksiyonu olanların yaklaşık yüzde 25 ila 40’ında karaciğer hastalığına bağlı siroz ya da karaciğer kanseri gelişebilir. Hepatit B’nin 3 temel bulaşma yolu vardır; anneden çocuğa, kan ile temas ve cinsel ilişki. Hepatit B için; sterilize edilmemiş araçlarla tıbbi ya da diş müdahaleleri yapılması, kullanılmış enjektör paylaşımı, tıraş bıçağı ve diş fırçası gibi eşyaların ortak kullanımı, güvensiz cinsel temas, sterilize edilmemiş araçlarla dövme, piercing, manikür, pedikür uygulanması da sık bilinen bulaşma yollarıdır. Hepatit B taşıyıcılarının ancak 10’da biri taşıyıcı olduğunun farkında olup genelde insanlar evlilik öncesi check up ya da kan bağışı sırasında haberdar olur.”
Doğumda bulaşırsa kronikleşir
Prof. Dr. Yaprak, hepatit B bulaşan insanların yüzde 95’inin hastalığı ayakta geçirdiğine ve bağışıklık kazandığına dikkat çekerek “Üstelik bu insanların çoğu hastalığı geçirdiğini fark etmez. Bu durumda virüs de kandan temizlenir. Kalan yüzde 5’te ise hepatit B’ye karşı bağışıklanma oluşmaz ve taşıyıcılık devam eder. Buna kronik enfeksiyon diyoruz. Hepatit B doğumda bulaşırsa yüzde 90, beş yaşına kadar bulaşırsa yüzde 20-30 ve erişkinlerde bulaşırsa yüzde 2-5 civarında kronikleşir. Ülkemizde hepatit B 1998, hepatit A 2012 yılından beri rutin aşılama programındadır” diye konuştu.
Delta Hepatiti daha hızlı siroza götürüyor
En çok kronikleşen hepatitin C olduğunu belirten Prof. Dr. Yaprak, şu değerlendirmede bulundu:
“Hepatit C’li hastaların yaklaşık yüzde 75’i kronikleşir. Bu oran hepatit B’den çok daha yüksek. Hepatit C’nin temel bulaşma şekli kan yoludur. Hepatit C taşıyıcısı bir kişinin kanı ile temas sonrası bulaşır. Dünyada 71 milyon, ülkemizde 500 bin civarında hepatit C taşıyıcısı bulunduğu düşünülüyor. Ülkemizde karaciğerde siroz ve kanserin hepatit B’den sonraki ikinci en büyük nedeni hepatit C’dir. Hepatit C’nin bir aşısı henüz olmamakla birlikte son 5 yılda çıkan ilaçlarla yüzde 95 oranında kandan temizlenebilir. D ya da Delta hepatiti sadece hepatit B hastalarını etkiler. Hepatit B olmayan birisinde hepatit D tek başına görülemez. Tıpkı hepatit B ve C gibi aynı enjektörün kullanılması veya kan ya da kan ürünleri ile bulaşır. Karaciğerde hepatit yapan virüsler arasında dünya çapında en az görülen fakat hastalık seyri en hızlı olan türdür. Ülkemizde daha çok Güneydoğu Anadolu bölgemizde görülmekte olup hepatit B’li hastaların ortalama yüzde 5’i aynı zamanda Delta hepatiti de taşırlar.”
Hamilelikte Hepatit E enfeksiyonu çok tehlikeli
Prof. Dr. Yaprak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hepatit E virüsü kanalizasyon sularının içme sularına karışması, dışkının bulaştığı yiyecek, içecekler ve kirli ellerle virüsün ağızdan alınması ile bulaşır. Genellikle kirli sularla yayılır ancak pişmemiş veya az pişmiş hayvansal ürünlerin yenilmesiyle de (domuz, yaban domuzu, geyik gibi enfekte hayvanların ürünleriyle, çiğ veya az pişmiş deniz ürünleriyle) bulaşabilir. Hijyenik şartların kötü olduğu ülkelerde hepatit E hastalık oranı yüksektir. Nadiren kan nakli yoluyla da bulaşma tanımlanmıştır. Hastalık gebelerde görüldüğünde daha tehlikeli seyreder ve düşük, erken doğum, karaciğer yetmezliğine yol açabilir. Dünya genelinde yılda 20 milyon kişinin hepatit E’den etkilendiği tahmin edilmektedir. Hepatit E viral hepatite bağlı ölümlerin yüzde 3.3’ünden sorumludur. Viral hepatitler ile mücadele için bulaş yolları, kimlerin risk altında olduğu, hastalığın komplikasyonları ve uygun tedavi konusunda bilgilendirilerek farkındalık sağlanması gerekmektedir."