Guatr ve tiroit nodüllerinde devrim niteliğinde tedavi
Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Feyzi Gökosmanoğlu, guatr ve tiroit nodülleri tedavisinde sıkça uygulanmaya başlayan 'ameliyatsız radyofrekans ve mikrodalga ablasyon operasyonu' ile hastaların sağlıklarına kavuştuğunu söyledi.
Radyofrekans ablasyon, guatr ve tiroit nodüllerinin tedavisinde 2006 yılında, mikrodalga ablasyon ise 2010 yılında dünyada uygulanmaya başladı. Son zamanlarda dünyada ameliyatsız tedavi yöntemleri popülarite kazanırken, tiroit nodüllerinin tedavisinde ablasyon yöntemleri; güvenli, etkili, çok konforlu bir tedavi biçimi olarak dikkat çekiyor.
“Ömür boyu tiroit hormonu ilacı kullanmak yerine 30 dakikada sağlığınıza kavuşun”
Yıllardır tiroit nodülleri tedavisinde tek seçeneğin tiroidektomi (cerrahi, ameliyat) ile tiroit bezinin alınması olduğunu ifade eden Doç. Dr. Feyzi Gökosmanoğlu, “Bu ameliyat sonrasında hastalar geri kalan ömrü boyunca tiroit hormonu ilacı kullanmak zorunda kalıyorlardı. Ayrıca ameliyat sırasında anesteziye bağlı riskler ve boyunda kalıcı ameliyat kesi izinin kalması hastaları endişelendirmektedir. Son zamanlarda guatr (zehirli, zehirsiz) ve tiroit nodülü tedavisinde heyecan uyandıran devrim niteliğinde olan ablasyon yöntemi uygulanmaya başladı. Bu yöntem ile kesi yapılmaz sadece bir iğne deliğinden girilerek guatr ve tiroit nodülleri iğne ucundan verilen kontrollü alternatif akımla nodül içinde ısı artışı ile nodül harabiyeti sağlanır. Ameliyatsız, lokal uyuşturularak ağrısız, kesi yapılmadan ve işlem 30 dakika sonra hayatınıza kaldınız yerden devam edebileceğiniz çok başarılı, etkili, güvenli ve konfor ötesi bir tedavi yöntemidir. Ablasyon işlemi hasta ve nodülün özelliklerine bağlı olarak yaklaşık 15-25 dakika sürer. İşlemden 30 dakika sonra hasta evine gönderilmektedir” dedi.
“Klinik semptomlar ve şikayetler ortadan kayboluyor”
Yeni tedavi yöntemleri hakkında detay da veren Doç. Dr. Gökosmanoğlu, “Radyofrekans ve mikrodalga ablasyon ile guatr ve tiroit nodülleri tedavi edilmektedir. Tiroit nodüllerine bağlı şikayetleri (boğazda bası bulguları, boyunda şişlik, yutkunma problemleri, nefes darlığı, öksürük) olan hastalarda uygulanmaktadır. Son zamanlarda 10 milimetrenin altındaki papiller tiroit kanserde ve kansere bağlı lenf nodu tutulumunda da uygulanabilir. Mevcut klinik raporlar ve çalışmalarda ablasyon yöntemi düşük riskli papiller tiroit kanser tedavisinde etkinli ve güvenli olduğu gösterilmiş ve düşük riskli papiller tiroit kanseri hastaların ilk basamak tedavisi için yeni bir seçenek olması beklenmektedir. Kalsiyum yüksekliği ile giden hiperparatiroidi (paratiroid adenomlar) ablasyon yöntemi ile tedavi edilmesi son günlerdeki en güncel gelişmedir. Ablasyondan sonra ilk 3 ay içinde nodülün hacmi yüzde 33-58 oranında, 6-12 ay içinde ise yüzde 60-90 oranında küçülür. Tamamen kaybolması yıllar alabilir. Ama küçülmeye başladığı andan itibaren klinik semptomlar ve şikayetler ortadan kalkar” diye konuştu.
Ablasyon yönteminin avantajları
Ablasyon yönteminin avantajlarına örnekler veren Dr. Gökosmanoğlu, “Bu yöntem ameliyatı riskli olanlar ve ameliyattan korkan hastalara rahat bir tedavi imkanı sunar. Ömür boyu ilaç kullanmanız gerekmez. İyileşme oranı oldukça yüksektir, oldukça rahat ve kolaydır. Ameliyata göre risk ve komplikasyonları çok azdır. Hastalar işlem günü evlerine ve günlük yaşamlarına dönebilir. Hasta bayıltılmaz, narkoz kullanılmaz, sadece lokal anestezi ile işlem yapılır. Dikiş ve yara izi olmaz. Ayrıca kliniğimizde kistik tiroit nodülleri tedavisinde alkol ablasyon işlemi de uygulanmaktadır. Tiroit nodüllerinde, guatrda radyofrekans, mikrodalga ve alkol ablasyon işlemlerinde hasta memnuniyet oranları oldukça yüksektir” şeklinde konuştu.