Guatr hastalığı ile bilinmesi gereken 5 gerçek
Guatrın vücudun metabolizma hormonlarını salgılayan tiroit bezinin, kanser olmayan büyümeleri ile ortaya çıktığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, "Sıklıkla iyot azlığına bağlı olarak gelişen guatr hastalığı, Türkiye’de yaygın olarak Karadeniz ve Akdeniz Bölgesi’nin iç kesimlerinde karşımıza çıkıyor. Genetik olmayan bu rahatsızlıkta, aile bireylerinin aynı bölgede ve aynı şartlarda yaşaması görülme sıklığını artırıyor" dedi.
Farklı şekillerde ve türlerde ortaya çıkabilen guatr hastalığın temelinde, tiroit bezinin büyüyerek aşırı hormon salgılamasının yer aldığını belirten Prof. Dr. Alihan Gürkan, sağlıklı bireylerde dışarıdan fark edilmediği gibi el ile de hissedilemeyen tiroit bezinin, guatr hastalarında gözle görülen ciddi bir belirginlik gösterdiğini söyledi. Boynun ön kısmında, erkeklerde adem elması olarak bilinen çıkıntının 1-2 santim altında bulunan tiroit bezinin, guatr hastalarında yutkunma hareketi sırasında yukarı ve aşağıya doğru oynadığını kaydeden Gürkan, "Guatr hastalığının kanser riski taşıyıp taşımadığı düzenli yapılan biyopsilerle öngörülebilir. İğne biyopsisi olarak bilinen yöntemle, hastanın tiroit bezinde bulunan nodüllerden parça alınarak, hastalığın iyi huylu olup olmadığı veya ileri dönemler için risk teşkil edip etmediği anlaşılabilir. Biyopsi sonuçları doğrultusunda, tiroit bezinin riskli olabileceği düşünülen kısmı cerrahi ile alınmalıdır" dedi.
Hastalığın türü tedavi şeklini belirliyor
Guatr tedavisinin hastalığın türüne göre değişiklik gösterdiği bilgisini paylaşan Prof. Dr. Alihan Gürkan, örneğin toksik guatr olarak adlandırılan, halk arasında zehirli guatr olarak bilinen türde ameliyatsız tedavinin mümkün olduğunu söyledi. Bu kişilerde, artan tiroit fonksiyonlarını baskılayıcı, azaltıcı ilaç tedavileri uygulanarak, tiroit fonksiyonları normal seviyelere indirilebildiğini kaydeden Gürkan, "Guatr tedavisinde uygulanan diğer yöntemler ise cerrahi müdahale ile tiroit bezinin tamamen alınması veya radyoaktikf iyot tedavisiyle organın tamamen tahrip edilmesi şeklindedir. Her iki tedavide de tiroit bezinin tamamen ortadan kaldırılması söz konusudur. Genellikle açık yöntemle yapılması tercih edilen tiroit cerrahisinde, hasta 1 gün içinde taburcu olarak normal yaşantısına kısa sürede dönebilmektedir" diye konuştu.
Kanseri önlemek için ameliyat gerekli
Guatr ameliyatlarının çoğunda amacın kanser riskine karşı tedbir almak olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gürkan, kişide guatr hastalığının bir türü olabileceğini, bir veya birden fazla nodül de bulunabileceğini ifade etti. Gürkan, "Ancak ilaç tedavisi dışında, tiroit bezinin bir bölümünün veya tamamının alındığı bir cerrahi girişim, sadece kanser riski olabileceğini belirten bir takım patolojiler varsa tercih edilmektedir. Diğer yandan, ameliyat sonrasında geriye kalan tiroit dokusunda hastalığın tekrarlama riski de bulunmaktadır" dedi.
Gürkan, şöyle devam etti:
"Guatr ameliyatı olan hastalar daha sık kontrol edilmelidir. Çünkü alınan dokunun neden olduğu hormonal eksikliğin karşılanması için uygulanan hormon tedavisinin yeterli olup olmadığına en az 6 ayda bir bakılmalıdır. Öte yandan, kanser riski taşımayan ve tiroidin alınmadığı guatr vakalarında, hasta hayatının sonuna kadar ya tedavi almalı ya da doktorunun yönlendirmesi doğrultusunda sadece takip edilmelidir."