“İyonlaştırıcı radyasyon gelişmekte olan fetüste zararlı etkilere yol açabilmektedir”
İyonlaştırıcı radyasyonun etkilerinin bir anda ortaya çıkmadığını, bu etkilerin otaya çıkması için uzun süreli temasın ve uzun zamanın geçmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kemal Ödev, “İyonlaştırıcı radyasyon deride kızarıklık, ülser, gözde katarakt, saçlı deride dökülme, ishal ve anemi gibi istenmeyen etkilere neden olabilir. Bu radyasyon türü hızla büyüyen ve çoğalan hücreler üzerinde daha fazla tahrip edici etkiye sahiptir. Bu nedenle gelişmekte olan fetüste zararlı etkilere yol açabilmektedir” şeklinde konuştu.
“Uzun süreli maruz kalma sonucunda kanser görülebilir”
Görüntüleme yöntemleri; hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılabileceği gibi ameliyat olması mümkün olmayan hastaların da tedavisine yönelik uygulanabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Kemal Ödev, “Radyografi, floroskopi, anjiyografi, ultrasonografi (US), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG), nükleer tıp yöntemleri ve pozitron emisyon tomografi (PET/BT) görüntüleme yöntemlerinden bazılarıdır. Hem bilim dünyasında hem de tıp alanında radyasyon elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde enerjinin yayılması olarak tanımlanmaktadır” ifadelerine yer verdi.“İyonlaştırıcı radyasyonların, en korkulan etkisi ise, uzun süredeki maruz kalma sonucunda ortaya çıkan kanserlerin görülme olasılığıdır. Bu nedenle iyonlaştırıcı radyasyondan korunma amacıyla BT, PET gibi görüntüleme yöntemlerinin gereksiz kullanımından kaçınılmalıdır. Ayrıca hastanelerde radyasyon alanlarının bulunduğu yerlerdeki uyarı levhaları dikkate alınmalı, radyasyon alanlarında uzun süre bulunmamaya özen gösterilmelidir” şeklinde konuştu.