Size bir kez daha hatırlatıyorum, çok azımızın hazırlıklı olduğu olağanüstü bir geçiş döneminin, muazzam bir YAŞ KAYMASI sürecinin tam da ortasındayız.
Eğer bu süreci geç kalmadan fark eder ve doğru işler yaparsak bu “BONUS ZAMAN DİLİMİ” hepimiz için harika bir “HEDİYE” olacak.
Yok eğer böyle yapmaz da boş verir, ipe un serersek ya da süreci görmezden gelirsek; aynı zaman diliminin hastalıklarla geçen bir “CEZA” hatta bir “LANET” haline gelebileceğinden de en ufak bir şüpheniz olmasın.
Evet, bilimsel veriler çok net ve açık: Ortalama yaşam süremiz -son yıllarda bir miktar hız kesse- giderek ve inatla (!) uzuyor. Net ve açık bilimsel verilere göre son 100 yılda “ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ” her on yılda bir 2 yıldan daha fazla uzadı. Üstelik bu uzama istikrarlı bir oranda arttı.
Ne var ki bu daha uzun yaşamın bize getirdikleri de bizden götürdükleri de olacaktır. Ama biliniz ki şu anda 20 yaşındaysanız 100 yıldan fazla yaşama şansınız en az yüzde 50’dir; 40 yaşındaysanız 95’i, 60 yaşındaysanız 90’ı görme şansınız da yüzde 50’den aşağı değildir.
Daha önce de yazdım Benjamin Franklin’in şu ünlü cümlesi bugün de hâlâ geçerlidir: “Bu dünyada ölüm ve vergi dışında hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez.”
Ama siz yine de gelin beni dinleyin ömrünüzün anne ve babalarınızdan daha uzun olacağından -eğer bir şansızlık olmazsa ve tabii ki rabbimiz de uygun görürse- şüphe etmeyin.
Eğer bu süreyi bir “LANET” olarak değil de bir “HEDİYE” olarak yaşamak istiyorsanız -ki kesinlikle öyle yapmalısınız- çözüm de anahtar da sizdedir.
Ve o anahtar kendinize iyi bakmanızda, sağlığınıza dikkat etmenizde, hayatı sevmenizde gizlidir.
UNUTMAYALIM, hayatımız bizim elimizdedir ve o hayatın senaryosunu sahneye başarıyla koymak vazgeçilmez görevimizdir.