‘YAPILAN ARAŞTIRMALAR UZUN SÜRELİ VE YOĞUN EMR MARUZİYETİNİN DNA HASARI VE HORMON DENGESİZLİKLERİNE YOL AÇABİLECEĞİNİ GÖSTERMİŞ’
“Son dönemde elde edilen verilerin bireylerin günlük olarak ortalama 5.5 - 6 saatini telefon başında geçirdiklerini söyleyen Doç. Dr. Güngör, “Teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanmak ve dijital dünyaya ayak uydurmak hem iş hayatında, hem iletişim anlamında hem de günlük yaşamda artılar kazandırıyor fakat telefonda geçirilen süre kontrol altında tutulmadığında faydadan çok zarar olarak karşımıza çıkıp insan sağlığında birtakım problemler oluşmasına neden oluyor. Cep telefonları elektromanyetik dalgalar yoluyla veri iletimi sağlar. Bu dalgalar, radyo frekansı (RF) olarak bilinen bir tür EMR yayar. EMR’nin biyolojik sistemler üzerindeki etkisi frekans, maruz kalma süresi ve yoğunluğa bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Yapılan araştırmalar uzun süreli ve yoğun EMR maruziyetinin DNA hasarı, oksidatif stres ve hormon dengesizliklerine yol açabileceğini göstermiştir. Bu durum özellikle üreme organları üzerinde de olumsuz etkiler görülmesine sebep olmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘CEP TELEFONLARINDAN YAYILAN ELEKTROMANYETİK RADYASYON KISIRLIĞA YOL AÇABİLECEK ÇEVRESEL FAKTÖRLER ARASINDA’
“Doğal yolla gebelik elde edemeyen çiftler değerlendirildiğinde kadın kaynaklı kısırlığın en yaygın nedenleri arasında yumurtlama bozuklukları, polikistik over sendromu (PKOS), endometriozis ve yumurta rezervindeki azalma problemi yer alıyor” diyen Doç. Dr. Güngör, “Bu faktörlerin, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu sonucunda ortaya çıktığı biliniyor. Cep telefonlarından yayılan elektromanyetik radyasyonunun olumsuz etkileri ise kısırlığa yol açabilecek çevresel faktörler arasında yer alıyor. Cep telefonlarının kadın üreme sistemi üzerindeki etkilerini anlamak için birçok laboratuvar ve klinik çalışma yürütülmüştür. Araştırmalardan elde edilen bulgular şu şekilde bazı negatif sonuçlar ortaya koymaktadır. Elektromanyetik radyasyon maruziyeti, reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimini artırabilir. Yüksek ROS seviyeleri de yumurta kalitesini olumsuz etkileyebilir ve embriyo gelişimini engelleyebilir. Elektromanyetik radyasyon, üreme hormonlarını etkileyerek adet döngüsünde de bozulmalara neden olabilir. Bu yumurtlama problemlerine ve dolayısıyla kısırlığa yol açabilir. Ayrıca elektromanyetik radyasyonun DNA zincirlerinde kırılmaları teşvik edebileceği ve genetik anomalilere neden olabileceği bildirilmektedir. Bu durum, hem düşük yapma riskini artırabilir hem de gebelik şansını azaltabilir. Bazı çalışmalar, elektromanyetik radyasyona maruz kalmanın yumurta rezervinde azalmaya da neden olabileceğini öne sürmüştür. Bu durum, özellikle ileri yaştaki kadınlar için üreme kapasitesini sınırlandırabilmektedir” dedi.