YAŞLANMAKTAN KORKMAYALIM
Şu bilgi çok açık ve nettir; tarih boyunca hiç değişmedi, değiştirilemedi, değişmeyecek ve değiştirilemeyecektir: Hücre, doku, organ, sistem ve bedenlerimiz “termodinamiğin ikinci yasası”na yani entropi prensibine -uygun olarak- aşınıp yıprandığı için mutlaka ama mutlaka yaşlanacağız, yaşlanıyoruz, yaşlanmak zorundayız. Biyolojik nesnelerin de tıpkı fiziksel nesneler gibi yıpranması, eskiyip bozuşması, durdurulamaz -ama yavaşlatılabilir-, kaçınılmaz -ama yönetilebilir- doğal bir neticedir.Görünen ve bilinen o ki daha yavaş ve iyi yaşlanmak yıpranma ve bozuşmalarımızı ileri yaşlarda da makul bir düzeyde tutmak istiyorsak kendimize iyi bakmalı, daha az hata yapıp daha doğru yaşam tarzı değişimleri edinmeli ve bunları mümkün olduğu kadar erken yaşlarda devreye sokmalıyız. Özetle uzun ömür ile ilgili aklımıza gelen her türlü “deli soru”nun yanıtı “entropi yasası”nda gizlidir, onu anlamak ve ona uygun bilimsel çözümler üretmekten ibarettir: Bozuşmayı önleyecek ya da yavaşlatacağız. Bunu da bilimsel ve geleneksel tıbbı kol kola sokarak sağlık bakımını önceleyip hastalık bakımını daha insani koşullara yaklaştırarak başaracağız.
NASIL DAHA İYİ VE DAHA YAVAŞ YAŞLANABİLİRİZ
Hepimiz çok iyi öğrendik ki yaşlanmak doğal bir süreç ve önlenemez bir yaşam formu. Ne var ki daha iyi ve yavaş yaşlanmak, daha formda ve fit yeni yaşlar almak, hepimize tanınmış doğal bir hak ve fırsat. Tabii ki dikkatli ve akılcı davranabilirsek. Bana göre bu işi başarmanın yolu öncelikle muhteşem dörtlünün (beslenme, uyku, egzersiz, huzur) koluna girip kronik hastalıklara -diyabet, hipertansiyon, kanserler, Alzheimer...- paçayı kaptırmamak ya da o hastalıkları mümkün olduğu ölçüde ileri yaşlara postalamaktır. Sadece etkili ve bilimsel temelli bir “KRONİK HASTALIK ÖNLEME PROGRAMI”nı uygulamaya geçirebildiğimiz durumda bile yaşlanmayı erteleyebilir ve etkilerini minimuma indirebiliriz. Üstelik bu işi kronik hastalıklara genetik eğilimimiz olduğunda bile başarmamız kesinlikle mümkün. Zira kötü genler de birer tohum. O tohumları çimlendirip yeşertmemek, çiçek açmaları ve meyve vermelerini engellemek bizim elimizdedir. Tam da bu noktada “Peki o kötü tohumları nasıl susturabiliriz hocam?” diye bir sorunun aklınıza gelebileceğini çok iyi biliyorum. Yanıtım tek cümleden ibarettir: ŞİFACI BEŞLİNİZE SAHİP ÇIKIN!