“İşlenmiş ürün ve rafine şeker tüketiminden uzak durmalıyız”
İşlenmiş ürünlerin ve rafine şeker tüketiminin, başta obezite ve kalp-damar hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığa davetiye çıkardığını belirten Keser, “Özellikle kek, pasta, kurabiye gibi hamur işi, reçel, marmelat, şekerli meyve içecekleri, spor içecekleri, enerji içecekleri gibi ürünlerin tüketiminde porsiyon kontrolü büyük önem arz ediyor. Sağlıklı karbonhidrat seçenekleri olarak tam tahıllı besinler, eğer tatlı tüketilecekse mümkün olduğu kadar doğal ve az şekerli sütlü tatlıların beslenme planında yer alması gerekiyor. Ayrıca kış mevsiminde ülkemiz kuzey yarım kürede bulunduğundan dolayı, yeterli miktarda D vitamini alamıyoruz. Bu nedenle, havanın güneşli olduğu günlerde en az 20 dakika güneş ışığından direkt olarak yararlanmalıyız. Yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da kızartma ve kavurma işlemlerinden kaçınmalı; haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemlerini tercih etmeliyiz. Karanfil, karabiber ve zencefil gibi baharatları tatlılara, yemeklere, salatalara eklemeliyiz. A, C, E vitaminleri gibi bu baharatların da uygun miktarda ve çeşitli hastalıklara dikkat edilerek tüketilmesi durumunda antioksidan ve antimikrobiyal etkiye sahip olduğunu unutmamalıyız” şeklinde konuştu.
“Düzenli beslenmeyi, meyve-sebze ve fiziksel aktivite ile desteklemeliyiz”
Yüksek miktarda sıvı ve lif içeren meyve-sebzelerin beslenmede öneminin oldukça büyük olduğunu söyleyen Keser, “Vitamin ve mineral içeriği açısından önemli rol oynayan meyve ve sebzelerin pek çok hastalık gelişimine karşı koruyucu rol oynadığı biliniyor. Dolayısıyla her gün düzenli bir şekilde meyve-sebze tüketilmesini öneriyoruz. Eğer gerekli besin ögeleri zamanında ve yeterli miktarlarda alınmaz ise hastalıklara karşı direnç azalarak, hastalığın tedavisinin zor ve uzun sürmesine neden oluyor. Sağlıklı ve dengeli beslenmede önemli rol üstlenen zengin meyve-sebzelerin, diyetten eksik edilmemesi ve günde en az 5 porsiyon tüketilmesi gerekiyor.