Bilimsel adı ‘diabetes mellitus’ olan, diyabet olarak da bilinen şeker hastalığı, pankreasın yeterince insülin üretememesi veya vücudun onu doğru kullanamaması sonucu kan dolaşımında şekerin birikmesine bağlı kanda yüksek şeker varlığı ile karakterize kronik bir hastalıktır.
İnsülin direnci ise kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin pankreas tarafından üretilen insüline iyi yanıt vermemesi sonucu bu hücrelerin kandan glukozu kolayca alamaması durumudur. İnsülin direnci, erişkin nüfusun yaklaşık %25’inde bulunmaktadır.
Yaş, kilo, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite (kas kütlesi) ve genetik özelliklerimiz insülin direncinin derecesini belirlemektedir.
Diyabete giden yolda ilk basamak insülin direnci
İnsülin direnci oluştuğunda, pankreas direnci yenmek için daha fazla insülin salgılar, erken dönemde bu durum kilo artışı ile ilişkili olabilmektedir.
Salgılanan fazla insülin nedeniyle yemek sonrası kan şekerinde düşmeler görülebilir. Bu durum reaktif hipoglisemi olarak adlandırılır.
Tatlı krizleri, yemek sonrası rehavet, ani bastıran uyku vb. belirtiler bu hastalardaki kan şekerinde ani yükselmeler ve düşmelerle ilişkilidir.
Uzun dönemde ise fazla insülin salgılandığı için yorulan pankreasın insülin rezervi azalmakta ve önce prediyabet daha sonrada diyabet gelişebilmektedir.
rediyabet başladıktan sonra ortalama 10-12 yılda hastaların %50’sinde, 20 yılda ise hastaların %80’den fazlasında diyabet gelişmektedir. Dolayısıyla insülin direnci, diyabete giden süreçte ilk basamak olarak kabul edilmektedir.