Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ise kadavra bağışına dair önemli açıklamalarda bulundu. Covid-19 pandemisi sonrası dönemde kadavra bağış oranlarının ciddi şekilde düştüğünü ifade eden Prof. Dr. Yavuz, bu durumun hasta sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini vurguladı.
Canlı vericilerle nakil oranı yüzde 90 Prof. Dr. Yavuz, Amerika ve Avrupa ülkelerinde organ nakillerinin yaklaşık yarısının kadavra bağışlardan gerçekleştiğini, buna rağmen Türkiye'de bu oranın çok düşük olduğunu belirtti. Yavuz, “Ülkemizde böbrek ve karaciğer nakillerinin yüzde 90'ı canlı vericilerden yapılıyor. Kadavradan bağış oranı çok yetersiz” diye konuştu.
Kadavra bağış oranlarının artırılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, toplumun bu konuda daha özverili hareket etmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Diyaliz ve kadavra listeleri arasındaki uçurum Türkiye'de 60 bin civarında diyalize giren hasta bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Yavuz, bu hastalardan yalnızca 26-27 bininin kadavra bekleme listesine kayıtlı olduğunu belirtti.
Diyaliz merkezlerinin bilgilendirme yapmasına rağmen hastaların önemli bir kısmının kadavra listelerine kaydolmadığını söyleyen Yavuz, “Diyaliz hastalarının yeterince bilgilendirildiğini düşünmüyorum.
Kadavra listelerine kayıt olmayan birçok hasta, yaşam standartlarını ve tedavi süreçlerini zorlaştırıyor.
Hastanemizde yaklaşık bin 500 hasta nakil bekliyor.
Türkiye genelinde ise bu rakam 26-27 bin. Kadavra bağış oranlarının artırılması ve diyaliz hastalarının daha iyi bilgilendirilmesi şart” dedi.
Nakil için geç kalmak riskli
Nakil konusunda geç hareket etmenin yanlış bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, diyaliz süresinin uzamasının ameliyat sonrası komplikasyonları artırdığını söyledi.
Prof. Dr. Yavuz, “Diyalize başlamadan veya erken dönemde nakil olmak en doğru seçenektir.
Ancak birçok hasta diyalizle uzun süre vakit geçirmek istiyor ve bu düşünce hastalara zarar verebiliyor” ifadelerini kullandı.