Bilimsel araştırmalar diyor ki: “Biz ne olmaya karar verirsek, o oluruz. Çevremiz bizi ne olmaya teşvik ederse beden ve ruhumuz o yönde şekillenir.” Peki, neden? Bu önemli, iddialı ve muazzam değişimin sebebi ne? Yanıt tek bir sözcükte saklı: EPİGENETİK!
DNA ‘BİLGİ’ EPİGENETİK ‘YAZILIM’DIR
Stanford Üniversitesi Longevity / Uzun Yaşam Merkezi’nin kurucusu ve başkanı Laura L. Carstensen diyor ki: “Uzun ömür biliminin aslında GERİATRİ -yaşlı sağlığı ve hastalıkları bilimi- ile değil PEDİATRİ -çocuk sağlığı ve hastalıkları bilimi- ile başlaması gerekir”. Carstensen’a göre, “Hatta başlangıcı doğumdan da öncesine, bebeğin anne rahmine düştüğü andan başlatmamız daha doğru olur. Zira anne ve babalarımızdan miras aldığımız genlerimiz tüm hücrelerimize kodlanmış olsa da bu genlere nasıl davranmaları gerektiği, ne zaman kapanıp, ne zaman açılmaları, ne zaman üretip, ne zaman durmaları ve benzeri tavsiyeleri ana rahmindeki ve bebeklikteki ömrümüz dahil yaşamımız boyunca yiyip içtiklerimiz, düşündüklerimiz, uyku kalitemiz, aktivite düzeyimiz, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, maruz kaldığımız stresler, kısacası DNA’mızın dışındaki faktörler daha çok belirliyor.”
Epigenetikteki bu heyecan ve ilham verici yeni bilgiler, kişisel kararlarımız ve seçimlerimizle, yaşadığımız çevresel koşulların genlerimizle konuştuğunu, onları iyi ya da kötü yönde değiştirebildiğini kanıtlıyor. Özetle “DNA’mız ve ‘GENOM’umuz sadece bir ‘BİLGİ’, ‘EPİGENETİK’ ise ‘ona nasıl çalışacağını söyleyen, onun neleri yapacağını ya da yapmayacağını belirleyen değişken bir ‘YAZILIM’dır.” DNA’mız ve genomumuz değişmese bile yazılımı her zaman her yaşta değiştirme şansımız vardır.