Bu besinleri yedikten sonra ciltte döküntü, kaşıntı varsa aman dikkat! Sizde de bu hastalık olabilir... Bazen belirti vermiyor
Son yıllarda giderek artan alerji hastalığına karşı uzmanlardan uyarı üstüne uyarı geliyor. Besin alerjileri ile ilgili önemli bilgiler veren Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, dikkat edilmesi gerekenleri tek tek anlattı. Peki alerji nedir, nasıl teşhis edilir? Alerjiyi tetikleyen besinler ve durumlar neler? İşte alerji hakkında tüm merak edilenler...






Alerjik hastalıklarda atopinin yaklaşık yüzde 30 ile 50 arasında pozitif olduğunu, yani kişinin bir şeye alerjisinin olmamasının alerjik bir hastalığı olmayacağı anlamına gelmediğini söyleyen Prof. Dr. Sarıçoban şunları ekledi: “Yani, atopisi, alerjisi olmadan da alerjik hastalık oluşabilir. Örneğin astım olan her hasta atopik değildir ya da bir alerjisi olmamasına rağmen astım hastasıdır. Dolayısıyla alerjisi atopik olanlara atopik astım, atopisi herhangi bir şeye alerjisi olmayanları da non-atopik astım diye ayrılır. Genellikle hastaların yaklaşık yüzde 40-50’sinde yatkınlık olur. Atopik dermatitte ise hastaların yaklaşık yüzde 30’unda herhangi bir şeye karşı atopi tespit edilir.”
“TETİKLEYİCİLER HASTALIĞIN ORTAYA ÇIKMASINI KOLAYLAŞTIRIYOR”
Prof. Dr. Sarıçoban, “Eğer çevresel faktörler kişinin alerjisi ya da atopisi olan maddeler ise elbette ki hastalığın tetiklenmesine neden olur. Örneğin polene alerjisi ya da atopisi olan bir kişinin şikayetleri polenin yoğun olduğu dönemde hastalığı tetikler ve alerjisi artar. Bununla birlikte çevresel faktörlerin bir kısmı irritandır. Yani testlerde tespit edilemese de hastalığın tetiklenmesi neden olur. Sigara dumanı, hava kirliliği, ortamın nemi, yemek kokusu gibi kokular bunların hepsi çevresel faktörledir. Ayrıca, işlenmiş gıdaların tüketilmesi, bağırsak florasının bozuk olması da çevresel faktörler arasında yer alır. Çevresel faktörler alerjik hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırır. Bu faktörler epigenetik olarak tanımlanır. Yani genetik olmayıp ama o genetik yapıları taklit edercesine uyarır ve hastalığın ortaya çıkmasını sağlar. Dolayısıyla hastalıktan uzak durmak için bu maddelerden korunmak gerekir” dedi.

Korunmak ve önlemek adına öncelikle atopiye neden olan maddelerden uzak durmak ve çevresel faktörleri düzenlemek gerektiğini anlatan Prof. Dr. Sarıçoban, “Alerjide öncelikle ilk tedavi prensibi, ilaçtan da önce alerjinin, atopinizin olduğu maddeden uzak durmaktır. Örneğin kedi alerjisi varsa kediden uzaklaşmak, fındığa alerjiniz varsa fındıktan uzaklaşmak gibi. Sonraki süreçte ilaç tedavisine başlanır. Semptomatik tedavi olarak tanımlanan hastalıkları kontrol edici, rahatlatıcı tedavileri verilir. Bunun yanında epigenetik faktörleri de güçlendirmek gerekir. İşlenmiş gıdalardan uzak durmak, sigara dumanından uzak durmak, probiyotiklerden zengin beslenmek, stresten uzak durmak, sirkadiyen ritmi ayarlamak alerjik hastalıkların tedavisinde rol oynar” diye konuştu.
EBEVEYNLER BU NOKTAYA DİKKAT ETMELİ
“Genellikle her atopisi olan şeyden uzak durması gerektiğine dair yanlış bir inanış var. Ancak kişi eğer atopisi olduğu maddeyle karşılaştığında bir tepki vermiyorsa, bu bir hastalığa dönüşmüyorsa engellemeye gerek kalmıyor” diyen Prof. Dr. Sarıçoban, sözlerini şöyle tamamladı: “Örneğin yumurta atopisi tespit edilen bir kişi yumurta yediğinde veya çocuğuna yumurta yedirdiğinde herhangi bir tepki yaşamıyorsa yumurta yedirilmeye devam ediliyor. Çünkü yumurta, büyümek ve gelişim için çok önemli yapıcı bir protein olduğu için bu proteinden mahrum edilmemesi gerekiyor. Ancak kişinin hayat kalitesini de düşürecek çevresel faktörlerden olan nemli ortam, hava kirliliği gibi ortamlardan uzak durulmalı. Anne babaların atopisi var diye çocukların hayatını kısıtlamamaları, gereksiz diyet yapıp çocukların büyümesini gelişmesini olumsuz etkileyerek farklı sorunlara neden olmamalı.”