BİLİMSEL VERİLER NEDEN ‘DAHA AZ YİYİN!’ DİYOR
1- Kalori kısıtlaması “AMP aktivasyonlu protein kinaz” ve sirtuin reseptörlerini olumlu yönde etkiliyor. AMPK’nın aktivasyonu özellikle mitokondri yaşlanmasını frenliyor, DNA hasarlarını engelliyor.2- Kalori kısıtlaması kötü yaşlanmanın en önemli tetikçisi olan aşırı insülin birikimine ve insülin direnci gelişimine de engel olabiliyor.3- İnsülin direncinin önlenmesi demek de daha az hipertansiyon, şeker hastalığı, Alzheimer/bunama sorunu, damar sertliği, kanser riski anlamına geliyor. Zira kalori tüketimi arttıkça kan şekeri yükseliyor, pankreaslarımız bedene adeta insülin banyosu yaptırmaya başlıyor, neticede insülin direnci gelişiyor.4- Kalori kısıtlaması yapmazsanız kanda aşırı yükselen insülin seviyeleri başka sorunları da beraberinde getiriyor. Mesela “insülin/IGF-1 yolağı” aktive oluyor. Bu da daha sorunlu bir yaşlılık anlamına gelebiliyor.5- Kalori kısıtlaması insülin sinyalizasyon sistemine yaptığı olumlu etki sayesinde beynimizi/belleğimizi de koruma altına alıyor. Araştırmalar, oruç tutanlarda bellek fonksiyonlarında olumlu gelişmeler olabileceğini gösteriyor. Örneğin, kalori kısıtlamasının beyin kaynaklı nörotrofik büyüme faktörlerinin üretimini tetiklediğini gösteren güvenilir veriler var. Aralıklı oruç tutmak ve kalorileri kısıtlamak bellek hücrelerimiz nöronların mitokondrilerini güçlendiriyor, mitokondri sayılarını arttırıyor, neticede nöronlarımız daha fazla enerji üretme ve genç kalma şansı yakalıyor.
KALORİ KISITLAMASI NASIL YAPILMALI
KALORİ kısıtlamasının özellikle 50’li yaşlar sonrasında sağlığımıza iyi geldiğinden benim de en ufak bir şüphem olmadığını söyleyebilirim. Ben de birkaç yıldır “2 öğün beslenme” metodunu ısrarla uygulamaya çalışıyorum. Hatta bazen haftada bir ya da iki gün tek öğünle beslenerek “su orucu metodu” uyguluyorum. Ama biliyorum ki hangi tip açlık kürlerinin ya da kalori kısıtlama metotlarının sağlığımız için daha iyi olduğu hakkında net ve açık bir bilgiye maalesef henüz sahip değiliz. Anladığım kadarıyla herkes -bazı biliminsanları da dahil olmak üzere- kafasına göre farklı bir metodu uygulamaya gayret ediyor. Kimi günün 14-18 saatini sadece su içip hiçbir şey yemeyerek, kimi haftanın bir ya da iki üç gününü tek öğünle geçiştirerek aralıklı oruç tutuyor. “Az ye, çok yaşa” yolculuğuna çıkanlardan bazıları ise sadece haftanın bir ya da iki-üç gününü oruç tutarak, akşam yemeğini atlayarak, birkaç haftalık sadece “sıvılarla beslenme” kürleri uygulayarak süreçten faydalanma yolunu tercih ediyor. Tabii ki burada kişisel faktörler çok önemli. Yaşımız, sağlık durumunuz, kullandığımız ilaçlar, genetik risklerimiz, yaşadığınız çevre ve daha pek çok faktörü dikkate alarak ve tabii ki neticede mutlaka ama mutlaka bu konuda tecrübe sahibi olan bir hekimle konuşup süreci onun tavsiyelerine göre planlayarak yola çıkmamız en doğrusu olacaktır.