Stresli bir yaşam tetikleyici unsur olabilir
Toplumda her 100 kişiden 2’sinde bipolar bozukluk hastalığının görülebileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Akal, “Genetik geçişin olduğu bir rahatsızlıktır, birinci derece yakınlarında bipolar bozukluk tanısı olanlarda görülme ihtimali artmaktadır. Beynimizde beyin fonksiyonlarını yöneten nörotransmitter denen kimyasallar vardır. Bu nörotransmitterlerdeki dengesizlik bipolar bozukluğa neden olabilmektedir. En önemli risk faktörü uykusuzluk olmakla beraber, stresli bir yaşam, uyarıcı ilaçlar hastalığın tetikleyicileri olabilmektedir. Daha çok 18-25 yaşlar arasında başlamaktadır. Kadın ve erkek eşit riske sahiptir” ifadelerini kullandı.
Şizofreni ile karıştırmamak gerekir
Bipolar bozukluğun şizofreni ya da şizoafektif bozuklukla karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Akal, şu bilgileri paylaştı: “Bu hastalığın şizofreniye dönüşme ihtimali yoktur. Uygun tedavi ile kişiler normal yaşantılarına devam edebilmektedir. Atak dönemleri dışında belirgin bir sorun olmamaktadır. Hastalık tekrarlayabilen bir hastalıktır, özellikle mevsim geçiş dönemlerinde dikkatli olunmalıdır. Hastalığın tanı ve tedavisinde hastalık hakkında bilinçli olmak, özelikle de hasta yakınları açısından çok önemlidir. Çünkü kişi atak döneminde hasta olduğunun farkında olmayabilir, kabullenici değildir. Telafisi olmayan risklere kolaylıkla atılabilir. Çok ağır ataklarda kontrol zorluğu yaşadığı için yatış gerekebilir.”Uygun ilaç tedavisi tercih edilmeliHasta ve hasta yakınlarının özellikle hastalık belirtilerinin farkında olmasının atağın ilerlemeden tedavisi için çok önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Akal, “Bu belirtiler fark edildiğinde psikiyatri hekimince değerlendirilmesi gerekmektedir. İlaç tedavisi atağın şekline göre planlanır. Antidepresan ya da antipsikotik gruplarından psikiyatri hekiminin belirlediği ilaçlar kullanılır. Atak dönemi sonrasında gerek hastalığın tekrarlamaması gerekse atak şiddetini azaltmak için duygu durum düzenleyici ilaçlar kullanılır. İlaç tedavisi yanında psikoterapi uygulanmaktadır. Özellikle tanı konulan hastaların düzenli kontrolleri atakların tekrarlamaması açısından çok önemlidir” diyerek sözlerini noktaladı.